Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İhvan & Mursi
İhvânü'l-Müslimîn Arap dünyasının en eski, en etkili ve en büyük İslami hareketi olmakla birlikte birçok Arap ülkesindeki en geniş siyasi muhalif örgütüdür. Mısır'da 1928 yılında İslam alimi ve okul öğretmeni olan Hasan el-Benna tarafından pan-İslamist, şeriatçı, dinî-siyasi amaçlarla çalışan toplumsal hareket olarak
Mark Zuckerberg, Facebook'taki sahte haberlerin 2016 ABD başkanlık seçimlerinde insanların oy verme şeklini etkilediği iddialarını başlangıçta reddetse de Zuckerberg'in siyasi reklamlar konusunda benzer şekilde küçümseyici davrandığını göremezsiniz. Aynı şekilde, siyasi reklamların bir seçimin sonucunu değiştirdiğiyle övündüğünü de göremezsiniz. Çünkü reklamın bir etkisi olduğunu inkâr etmek şirketin iş modelini baltalayacaktır, öte yandan siyasi reklamın etkili olduğunu söylemek, içeriğinin düzenlenmesi ve daha sıkı denetlenmesi çağrılarına yol açacaktır.
Sayfa 174 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okuyor
Reklam
312 syf.
·
Puan vermedi
Bir portre yazmak, sanıldığından daha zordur. Çünkü o kişiyi duygusal tarafınızla anlatırken, yazıyı bilgiyle de desteklemek zorundasınız. Ansiklopedi maddesi gibi yazamazsınız, o yazıya ruh ve edebiyat katmalısınız. Kişisel hatıraların dışında herkesin ilgilendiği konu ve olayları etraflıca anlatabilmelisiniz. Böyle bir kitabı yazmak fikri bende
Samsunspor Tarihinden 55 Portre
Samsunspor Tarihinden 55 PortreMehmet Yılmaz · Eflatun Kitap · 20241 okunma
En derin korkumuz,yetersiz olmamız değildir.En büyük korkumuz,sonsuz güce sahip olmamızdır.Kendi karanlığımızdayken kendi ışığımızdan şüpheye düşeriz. Kendi kendimize sorarız:"Ben kimim ki ışıl ışıl, coşkulu,sevilen ve harika biri olayım?" Siz tanrının bir çocuğusunuz. Eğer kendinizi kısıtlarsansız, bı dünyanın işine yaramaz. Eğer etrafinizdakiler güvensiz hissetmesin diye kendinizi küçültürseniz bunun aydinlanmayla hiçbir ilgisi olmaz. İçimizdeki Tanrı'nın ihtişamını gerçekleştirmek için doğduk.O,sadece içimizden bazılarında değil,her insanın içinde yer alıyor. Kendi ışığımızın parildamasina izin verdiğimizde bilinçsizce diğer insanlara da aynı şey yapmaları için izin veriyoruz. Kendi korkumuzdan kurulduğumuzda bizim varlığımız, mudalahalemiz olmadan diğerlerini özgürleştiri Nelson Mandela,1994 tarihli başkanlık konusmasi...
Benim Atam eşsizdir.
Arıburnu - Anzak Koyu'ndan bir düşman çıkarması yapılacağına inanan yalnızca bir tek Türk vardır, o da Mustafa Kemal adında bir albaydır. Yani o sırada ve orada, o işaret şamandırasının anlamı Türkler için çok da ciddi sayılmıyordu." "O şimdi adını söylediğin albay, Atatürk müydü?" diye sordu Viki. "Evet, Atatürk'tü. Ve yaşadığı sürede Çanakkale'de gösterdiği yüksek zekâ ve sağduyu performansını hiç yitirmedi." Viki o anda Ali Osman'ın da Türkiye'nin duvarlarına en fazla fotoğrafı asılan bu adama hayran olduğunu anladı. Belki de Yeni Zelanda'ya dönünce Atatürk hakkında daha derin bir araştırma yapıp, Batı kültürlerinde sıradan bir diktatör diye tanıtılıp geçiştirilen, öte yandan yalnızca karizmatik bir siyasi lider ve iyi bir komutan olmakla kalmadığı anlaşılan bu adamın asıl kerametini ve seksen beş yıl sonra bunca insan üzerinde devam eden etkisinin nedenlerini anlamaya çalışmalıydı. Bunu artık kendisi de merak ediyordu. Gerçekten merak ediyordu. Neydi bu Atatürk denen adamın aslında yaptığı? Bir illüzyon, bir mucize mi, yoksa Batı'da kabul görüldüğü gibi yalnızca faşist bir başkanlık mı? Nasıl olup da yirminci yüzyılın başında ortaya çıkan bütün devrim liderleri ve devrimleri yok olup gitmişken bir tek bu adamın adı ve onun devrimi korunuyordu? Evet korunuyordu. İşte Beyaz Hala köyde yaşayan torunlarının torunu kızlar için hiçbir İslam ülkesinde hayal edilemeyecek bir gelecekten bahsedebiliyordu. Bunu bir yabancı olarak anlaması ne kadar olasıydı bilmiyordu.
Sayfa 302Kitabı okudu
Diğer konuklar gidince Mustafa Kemal ile İsmet Paşa 1921 tarihli Anayasa’da bazı değişiklikler yaptılar. Türkiye devletinin yönetim biçimi cumhuriyet olacaktı; cumhurbaşkanı meclis üyeleri arasından seçilecekti; cumhurbaşkanının görev süresi meclisle eşit olacak ve tekrar seçilebilme olasılığı bulunacaktı, cumhurbaşkanının atayacağı başbakan da
Sayfa 458Kitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal’in liderliğine muhalefet, milliyetçi söylemlerle örtülüyordu. Muhalif politikacılar doğrudan doğruya Mustafa Kemal’e saldırmak yerine, Lozan’daki Türk heyetinin başkanı olarak İsmet Paşa’yı hedef alıyor ve onu yetkilerini aşmakla suçluyorlardı. 6 Mart’ta yapılan gizli oturumda gerginlik iyice arttı. İsmet Paşa’yı savunan Mustafa Kemal, muhalefet kanadının ateşli sözcüsü Ali Şükrü Bey’i ulusal çıkarlara zarar vermekle suçladı. Ali Şükrü Bey’in itirazlarını yine bir Karadeniz milletvekili olan Ziya Hurşit destekliyordu. Mustafa Kemal kürsüden inerken, milletvekilleri, elleri ceplerindeki tabancalarının kabzasında çevresini sardılar. Öfkeli rakipler küçük, kalabalık, alçak tavanlı toplantı salonunda birbirlerine karşı durdular. Mustafa Kemal’i destekleyenlerle İkinci Grup diye bilinen muhalif milletvekilleri arasında az kalsın yumruklar konuşacak, hatta silahlar çekilecekti. Durumu ancak oturuma başkanlık eden Ali Fuat kurtarabildi. Sesini duyuramadığını fark ederek, elindeki çanı iki rakip grubun arasında fırlattı ve oturumu kapattığını bildirdi. Oturum tekrar açıldığında hükümeti destekleyenler, Lozan’daki pazarlıkları sürdürmek için Türk heyetine talimat verme yetkisinin kabineye verilmesi konusunda bir önerge gündeme getirdiler. Bu önerge 20’ye karşı 170 oyla kabul edilirken, protesto eden muhalefet milletvekillerinin çoğu oy vermedi.
Sayfa 441Kitabı okudu
İstanbul’da İtilaf devletleriyle Türk milliyetçileri arasındaki ilişkiler kopma noktasına yaklaşıyordu. Ama Mustafa Kemal başkentteki milliyetçileri kontrol edemiyordu. Meclis başkanı seçilme umudu, 31 Ocak’ta, (Fransızlar tarafından kısa bir süre gözaltına alındığı için ünlenen) Reşat Hikmet adlı başka bir adayın seçilmesiyle suya düştü. Az sonra Reşat Hikmet ölünce, başkanlık görevi Mustafa Kemal’in çevresinden olmayan milliyetçi Celalettin Arif’e verildi. 3 Şubat’ta Mustafa Kemal’den daha kıdemli bir milliyetçi general olan Fevzi Paşa (Çakmak) Harbiye Nezareti’ne atandı. Ardından başka bakanlar da değiştirildi ve 9 Şubat’ta yeni düzenlenen kabine parlamento tarafından onaylandı. Birkaç gün önce de, parlamentodaki milliyetçi çoğunluk sonunda bir parti kurmuştu. Ne var ki, Mustafa Kemal’in politik bir araç olarak öngördüğü Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını almak yerine, mebuslar kurdukları partiye padişahın meclisi açış konuşmasında geçen ‘Felâh-ı Vatan İttifakı’ (Vatanın Kurtuluşu Grubu) adını verdiler. Mustafa Kemal bu isimle alay ederek parlamenterlerden ‘Fellâh-ı Vatan Grubu’ diye söz ediyordu.
Sayfa 318Kitabı okudu
Bilinmeli ki maiyetinde çalışanların ve yardımcılarının her sınıfını bozan bir âfet ve ağır bir musibet vardır. Hükümdar bu âfet ve musibetleri, onları (maiyetindekileri ve yardımcıları) teftiş edip denetlerken fark edebilir; saklı kalan yönleri bu görevlilerin durumlarını araştırma yoluyla ortaya çıkar. Denilmiştir ki: Hükümdarların âfeti kötü yaşayış, vezirlerin âfeti kötü niyet, Askerin âfeti komutanlara karşı gelmek, halkın âfeti itaatten ayrılmak, Liderlerin âfeti siyasi zâfiyet, âlimlerin âfeti başkanlık sevdası, Yargıçların âfeti aşırı tamahkârlık, âdil insanların âfeti takvâazlığı, Hükümdarın âfeti askerlerin birbirine ters düşmesi, âdil kişinin âfeti yöneticilerin doğrudan sapması, Cesur kişinin âfeti kararlılığını kaybetmesi, güçlünün âfeti ra-kibini zayıf görmesi, Asil kişinin âfeti kader engelleri, hazırlık yapan kişinin âfeti planlarının çökmesi, İyilik yapanın âfeti başa kakma çirkinliği, günahkârın âfeti su-izandır.
Ankara'da henüz bir hükümet kurulmamıştı, fakat tartışması yapılıyordu. Çoğunluk, Ankara'da kurulacak olan idarenin geçici olması lazım geldiğini, saltanat ve hilafet makamı istiklale kavuştuğu anda, bu kuruluşun görevinin sona ermesi gerektiğini kabul ediyordu. Fakat Mustafa Kemal Paşa bu fikirde değildi. Onun için bu hususla ilgili olarak verdiği bir önergede o, hükümet kurulmasının zaruri olduğunu, geçici olarak bir hükümet başkanının veya "Bir padişah kaymakamı kabul edilmesinin yerinde olmadığını, yasama ve yürütme yetkisi bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisinin fevkinde bir kuvvet mevcut" olamayacağını, "Meclisten tefrik ve tevkil edilecek" bir heyetin, işleri idare edeceğini, meclis başkanının aynı zamanda bu heyetin de başkanı olacağını, padişah ve halifenin durumunun ise, zor ve baskıdan kurtulduğu zaman, meclisin düzenleyeceği kanunla tayin ve tespit edileceğini belirtmişti. Bu önergeden sonra bile bir anlaşmaya varmak güç oldu, hatta bir ara Büyük Millet Meclisi, kendini hükümet gibi kabul etme eğilimi içine girdi, meclis başkanı ile başkanlık divanının, memleket işlerini doğrudan doğruya yürütmesini düşündü.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.