Ankara'da henüz bir hükümet kurulmamıştı, fakat tartışması yapılıyordu. Çoğunluk, Ankara'da kurulacak olan idarenin geçici olması lazım geldiğini, saltanat ve hilafet makamı istiklale kavuştuğu anda, bu kuruluşun görevinin sona ermesi gerektiğini kabul ediyordu. Fakat Mustafa Kemal Paşa bu fikirde değildi. Onun için bu hususla ilgili olarak verdiği bir önergede o, hükümet kurulmasının zaruri olduğunu, geçici olarak bir hükümet başkanının veya "Bir padişah kaymakamı kabul edilmesinin yerinde olmadığını, yasama ve yürütme yetkisi bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisinin fevkinde bir kuvvet mevcut" olamayacağını, "Meclisten tefrik ve tevkil edilecek" bir heyetin, işleri idare edeceğini, meclis başkanının aynı zamanda bu heyetin de başkanı olacağını, padişah ve halifenin durumunun ise, zor ve baskıdan kurtulduğu zaman, meclisin düzenleyeceği kanunla tayin ve tespit edileceğini belirtmişti. Bu önergeden sonra bile bir anlaşmaya varmak güç oldu, hatta bir ara Büyük Millet Meclisi, kendini hükümet gibi kabul etme eğilimi içine girdi, meclis başkanı ile başkanlık divanının, memleket işlerini doğrudan doğruya yürütmesini düşündü.