Flanöz playlisti yapıp neyse ki sakince dağıldım.sj
Kalabalık, lanetlinin yalnızca en yeni sığınağı değildir; aynı zamanda toplumdışı kılınmış olan insanın kullandığı en yeni uyuşturucudur. Flâneur, kalabalık içersinde yaşayan bir terk edilmiş kişidir. Marx'ın zaman zaman şakadan sözünü ettiği bir şey olan malın ruhu, eğer gerçekten var olsaydı, özdeşleyim yanı açısından herhalde ruhlar evreninde o güne kadar rastlanmış en güçlü ruh olurdu. Çünkü her insanı, eline ve evine geçmek istediği bir alıcı olarak görürdü. Özdeşleyim, Flâneur'ün kalabalık içersinde kendini kaptırdığı esrikliğin doğasını oluşturur. "Şair, gönlünce kendisi ve bir başkası olabilme gibi eşsiz bir ayrıcalıktan yararlanan insandır. Tıpkı bir beden aramak için dolanıp duran ruhlar gibi, şair de istediği zaman bir başkasının kişiliğine girer. Herkesin kişiliği ona açıktır; eğer belli yerler kapalıymış gibi gözüküyorsa, bunun nedeni o yerlerin şairin gözünde görülmeye değer olmayışıdır. "(C. Baudelaire)
Sayfa 149 - YKY, Das Passagenwerk, Çvr: Ahmet CemalKitabı okuyor
544 syf.
7/10 puan verdi
Tespit..
Öncelikle spoiler içerir. Lütfen ona göre okuyunuz... İlk başta Feride'nin küçüklüğünü günlüğe yazmasıyla başlıyor ve günlük şeklinde devam ediyor bu kitap. Çalıkuşu söylemek gerekirse, çok semaptik. İnsanı hemen kendine bağlıyor. Okurken hüzünlü olgularda bile bir güzellik, bir eğlence buldum. Bu da tamamen Feride'nin bakış açısından dolayıydı. Fakaf söylemeden edemeyeceğim Kamuran'ı bir türlü sevemedim. Feride, Kamuran-Kamuran diye yandıkça ben, yapma! Diye ikazlarda bulundum. Tamamiyle berbat bir karakter olduğunu düşünüyorum. Son derece çıt kırıldım! Feride vaktiyle Kamuran'a sen kız olmalıydın, diyordu. Daha haklı bir yorum göremedim. Nazlı bir kız ve umursamaz bir erkeğin karışımı gibi benim gözümde. Üstelik Ferideyi de aldatıyor! Her neyse, kitap genel itibariyle akıcı. Dürüst olmak gerekirse birkaç günde bitirdim. Her bir karakterin içsel yapısı ve karakteristik özellikleri çok iyiydi. Onları içselleştirmek ve benimsemek son derece kolaydı. Doktoru ve askeri çok sevmiştim. Kamurandansa o asker ile evlenmesini isterdim. Ama yan karakterler harcanır düşüncesi o zamanlara kadar uzanıyormuş. Doktor da durumu yine özetliyecek bir cümle kurmuş 'Sen kesinlikle benim küçüğümü hak etmiyorsun ama benim zavallı kızımın kalbi de başkası için çarpmıyor.' Bende tamamen doktor gibi düşünmüştüm. Feride'nin iyiliği için Kamuran ile evlenmeli, kendi selameti için, yoksa bayır aşağı psikolojisiyle hepten delirecek. Kitap güya mutlu sonla bitiyor, Kamuran'ı sevenler için evet, sanırım buna mutlu son diyebiliriz.
Çalıkuşu
ÇalıkuşuReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 2019102.9k okunma
Reklam
...kötü muamele gören çocuklar, kafa karıştırıcı ve önemsizmiş gibi görünen "hassasiyetler sergileyebilir. Çok uzun süre devam eden göz teması, hayatı tehdit eden bir sinyal olarak görülebilir. Omuzda hissedilen dostane bir dokunuş, bir çocuğa bir üvey baba tarafında yapılan cinsel istismarı hatırlatabilir. İyi niyetli, nazik bir şakalaşma bir başkası için tıpkı evde deneyimlediği o bitmek bilmez alaycı ve küçük düşürücü duygusal tacize benzer utanç verici sözlere dönüşebilir. Evinde hiçbir şeyi yeteri kadar iyi yapamayan bir kızdan karatahtada bir problem çözmesini istemek, onun için dehşet verici olabilir. Hafifçe yükseltilen bir ses, şiddet dolu bir evde yaşayan ufak bir çocuk için bağırma sesi gibi gelebilir. Travma geçirmiş çocuklara yardım edebilmek için bu tepkilerin göz önüne alınması ve daha yukarıdaki beyin işlevlerine güvenip uyarılma sürekliliğinin yukarı seviyelerinde geçirdikleri zamanı azaltabilmeleri için stres yanıt sistemlerinin sakinleştirilmesi gerekir.
Adalet-i mahzayı ifade eden وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى sırrına göre; bir mü'minde bulunan câni bir sıfat yüzünden sair masum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adavet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu ve bâhusus bir mü'minin fena bir sıfatından darılıp küsüp, o mü'minin akrabasına adavetini teşmil etmek, اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُومٌ sîga-i mübalağa ile gayet azîm bir zulüm ettiğini, hakikat ve şeriat ve hikmet-i İslâmiye sana ihtar ettiği halde; nasıl kendini haklı bulursun, "Benim hakkım var" dersin? Hakikat nazarında sebeb-i adavet ve şerr olan fenalıklar, şerr ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirayet ve in'ikas etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şerr işlese, o başka mes'eledir. Muhabbetin esbabı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirayet ve in'ikas etmek, şe'nidir. Ve ondandır ki; "Dostun dostu dosttur" sözü, durub-u emsal sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki; "Bir göz hatırı için çok gözler sevilir" sözü umumun lisanında gezer. İşte ey insafsız adam! Hakikat böyle gördüğü halde, sevmediğin bir adamın, sevimli masum bir kardeşine ve taallukatına adavet etmek; ne kadar hilaf-ı hakikat olduğunu hakikat-bîn isen anlarsın.
Sayfa 264
Ve dahası biz bu mükemmel hata ve kusursuz kötülükleri bir alışkanlık, bir müdavim gibi tekrar ediyoruz..Bizim için alalade olsa da başkası için geri dönülmezdir.
Doğrusu, suçlar birbirleriyle kıyaslanmazlar, hatta benzer görünenleri bile. Mesela iki kişi birer adam öldürür, suçlar etraflıca incelenir ve her ikisine de aşağı yukarı aynı ceza biçilir. Oysa suçlar birbirinden ne kadar da farklıdır... Mesela biri, bir hiç yüzünden, bir baş soğan yüzünden adam kesmiş olabilir: Tenha bir yolda kurbanına
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.