Savaşın Sürekliliği
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra savaşsız bir dünya hayali yeniden yeşermişti. Batılılar, savaşın gölgesinin sonsuza dek üzerlerinden kalktığını düşünüyorlardı. Ancak bu çifte yanılgıydı. Öncelikle, 1945 sonrası dönemi "savaş sonrası" diye adlandırmak yanlıştır. Her ne kadar 1974'te NATO üyeleri Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşen savaş haricinde Avrupa'da savaş olmadıysa da, diğer kıtalarda 1945 ile 1990 yılları arasında 40 milyondan fazla insanın ölümüyle sonuçlanan yaklaşık 160 savaş yaşanmıştır. 90'lı yılların başında ise savaş Balkan Avrupa'da yeniden başladı. Diğer taraftan jeopolitik gerçekler, "tarihin sonu" veya "yeni dünya düzeni" gibi teorileri de geçersiz bırakıyordu.
Sayfa 41 - Erdem yayınları
Kapitalizmin çarkının sorunsuz dönebilmesi için Batılılar sisteme teslim olmuşlardır. Tanrı'nın yerini ele geçiren bu sisteme, kapitalizme, devlete teslim oluş onların dürüst olarak algılanmasına sebep olmaktadır.
Reklam
Müslümanların hatasını, eksikliğini İslâmiyet'e mal etmek iptidaî bir zihniyettir. Günümüzde İslâm dünyası buhran geçiriyor, inşallah bu buhranı atlatacaktır. Biz de Batılılar gibi, hâkim olduğumuz memleketlerde ne bulduysak, ülkemize taşısaydık, maddi imkânlarımız ölçülemezdi. Fakat hakka ve merhamete istinat eden dinimiz güçlüyüz, hâkimiz diye herşeyi alıp götürmemizi yasaklar. Unutulmamalı ki Fatih, Yavuz, Kanunî, daha öncesinde Büyük Selçuklular, Karahanlılar zamanında da Müslümandık; gücümüze hiçbir millet erişemezdi. İslâmiyet güçlü olmayı engelleseydi, o zamanlarki gücümüzü nasıl izah ederiz? Zannettiğiniz gibi, hristiyanlık tekâmül için kâfi olsaydı, ilk hristiyan devletlerden biri olan Habeşistan'ın en ileri ülkelerden birisi olması gerekirdi. Sonra Avrupa neredeyse iki bin yıldan beri hristiyan'dır. İslâm dünyasına karşı üstünlüğü ancak son yüz-elli yıldır ele geçirdi. "Gücü dinden geliyorsa, neden daha önce güçlü değildi?" sorusunu açıklamamız gerekmez mi? Demek ki müslümanların güçsüzlüğünü, Hristiyanlar'ın güçlülüğünü başka noktalarda aramak lâzımdır.
Sayfa 155 - ötükenKitabı okudu
Batı medeniyetini birçok yönden eleştiren Mevdûdî'ye göre Batılılar ilim ve kılıç gücünü, yani bilim ve teknolojiyi kullanarak dünya hâkimiyetini ele geçirmişlerdir. Bu süreçte pek çok medeniyet Batı medeniyetinin bünyesinde kolayca erimiş ve kaybolmuş, Müslümanlar ise tam ve kâmil bir medeniyete sahip oldukları için Batı karşısında durmayı başarmışlardır. Mevdûdî'ye göre bu iki medeniyetin çarpışması hâlâ devam etmektedir.
Biz sofraya oturur oturmaz, kapı açıldı. İçeriye Kafkasyalı bir grup girdi. Çok parlak kostümleri vardı. Kurşunları göğüslerinde, geniş omuzlu, ince bellerinden hançerler sarkan, uzun, siyah çizmeli bir gruptu. İnsan, onların hemen dans etmeye başlayacaklarını bekliyordu. Fakat, onlar dönüp insana bakmıyorlardı bile. Evet, bu fevkalâde yapılı
Konu Müslümanlar olunca üç maymunu oynamak kolay geliyor
Batılılar müstehzi bir eda ile izliyorlar bu olayları.. Mesela Bulgaristan'da on yahudiye aynı işkence ve baskı yapılsa idi kıyamet kopardı. Ya da biz Hristiyan ya da Yahudiler için benzer bir uygulamaya kalksa idik, yer yerinden oynardı. Ama bu zulümlerin muhatabı Müslümanlar olunca kimsenin sesi çıkmıyor.
Sayfa 25
Reklam
Her halükârda, İsrail genelkurmayındaki bir avuç subay dışındahiç kimse fiilen yaşanacak senaryoyu düşünmemişti: Birkaç saatiçinde Mısır, Suriye ve Ürdün hava kuvvetlerini yerde imha ederek,Arap karşı saldırısını imkânsız hale getiren kitlesel ve yıldırımgibi bir hava saldırısı; ertesi gün de Mısır komuta heyetinin saçma bir kararla kara kuvvetlerine Sina'dan çekilmelerini emretmesiyle hezimetin hızlanması. Çatışmalar bir haftadan kısa bir süre içinde sona erdi. İsrailliler ve Batılılar bu çatışmaya hemen bir isim koydular: "Altı Gün Savaşı"- Araplar bu isimlendirmeyi her zaman aşağılayıcı bulmuşlardır;onlar "Haziran Savaşı" veya "Altmış Yedi" ya da "Naksa" demeyi tercih ederler. Sonuncusu, bozgunun ertesi günü bizzat Nâsır tarafından kullanılmış ve yaşananların vahametini küçültmeyi amaçlayan bir terimdir; "talihsizlik" veya "geçici başarısızlık" anlamınagelen bu kelime genellikle sonunda hastanın atlatacağı tahminedilen bir sağlık bozukluğu için kullanılır.
Sayfa 75 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Türk gazeteleri Batılılar ilgilenmedikçe kendi milletinin sefaletiyle ve acılarıyla ilgilenmez," dedi Lacivert. "Yoksulluktan, intiharlardan söz etmek ayıp, çağdışı bir şeymiş gibi davranırlar. O zaman sen de yazını Avrupa'da yayımlamak zorunda kalırsın. Ben de seninle bunun için görüşmek istedim: Ne içeride, ne dışarıda intihar eden kızları sakın yazma! İntihar büyük günahtır! İlgi gösterildikçe de yayılıyor bu hastalık! Hele en son intihar eden kızın 'türban direnişi yapan Müslüman bir kız olduğu söylentisi zehirden de öldürücü olur." "Ama bu doğru," dedi Ka. "Kız intihar etmeden abdest alıp namaz kılmış. Türban direnişi yapan kızlar da şimdi çok saygı duyuyorlarmış ona." "İntihar eden bir kız Müslüman bile değildir!" dedi Lacivert.
Sayfa 74 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
Malcolm X'in Amerika'da zenci meselesi dolayısıy­la farkettiği husus, İslâm âleminde son birkaç yüzyıl­ dan beri gündemdedir. Müslümanlar, Batı nezdinde "adam yerine konmak" için, birkaç yüzyıldan beri ça­balayıp durmaktadırlar; adam yerine konulmak ve so­ru sorulmaya layık olabilmek için, kendilerinin de Ba­tılılar "gibi olduğunu" ispat etme teşebbüsünde bulun­ maktadırlar. Bunun da yolu elbet Batıklarla aynı kültü­rel değerleri paylaşmaktan geçecektir. Nitekim aynı kültürel değerlerin paylaşılmasının yeni bir olay olma­yıp tarihî kökenlerinin bulunduğuna dair delil getirme sadedinde, Batı Rönesans'ının Müslüman düşünürle­rin eserlerinden ilham aldığına dair fikirler ileri sürül­ müştür. Hâlâ bu fikirden medet uman Müslümanların sayısı az değildir.
Orduyu Batılılar gibi eğitip silahlandırmak yenilgiden kurtulmak için yeterli değildir.
Reklam
Batılılar, yüreklerinin en gizli köşelerinde hâlâ duran "Ortadoğu korkusu"nu atamamışlardır. Nedir bu korku? Ortadoğuluların, İslam uygarlığının yeniden gün yüzüne çıkarmaları olasılığıdır. Kuşkusuz görünürde böyle bir korkuları yoktur, içleri de çok rahattır. Ne var ki bir bilinçaltı bulunuyor insanda; işte bu duygu var Batılıların bilinçaltında. Ya bir gün Ortadoğulular, inançların gösterdiği birlik çizgisinde el ele verip "Biz, bütün Ortadoğu uluslararası, bir ülkeyiz bundan böyle" derlerse, Batılılar kimleri sömürebileceklerdir? Afrikayı mı? Afrika'nın gözünü açan ve İslamı seçmiş olan ulusları da bu birliğe katılmak için acele edeceklerdir. Asyayı mı? Gittikçe yükselecek bir duvar orası.
yazık
Osmanlı Devleti zayıfladıkça, Batılılar içimize girmiş, İslâm’a olan inanç ve güvenimizi yıkmışlardır. Bu güven ve inanç çözüldükçe biz de bütün kurtuluşu batılılaşmakta görmeye başlamışız. Böylece, artan, kökleşen bir kültür emperyalizminin, otokolonizasyonun kurbanı olmuşuz. Yeni yetişen kadro, tam anlamıyla batıya adapte olmuş bir kadrodur…. Bu nesiller öyle yetişmiş ve yetiştirilmiştir ki, batılılardan çok kendi kültürümüze karşı koymakta, direnmekte, savaş açmaktadırlar. Bunlar için, islâm ideali ve kültürü bir alternatif bile değildir.
Türkler; “Efendim, Batılılar bizi sevmiyor, sebep Hıristiyanlık-Müslümanlık meselesidir” dediğinde, bu yetersiz ve hatta çok yanlış bir hükümdür. Laik oluruz. Bu konuda fikir ve tutumumuzu takip ederiz, fakat fazla bir şey değişmez. Batı’da klasik tarih eğitiminin belirgin noktalarından biri antitürklüktür, antimüslümanlık demiyorum. Yani Batı kültürü ve Batı insanı için İranlı her zaman egzotik bir adamdır. Arap demek 1001 gecedir, bir masaldır, şairdir, Ebu Nuvas’tır, çevirisini bulursa okur. Fakat, Türk demek, bunların ötesindedir. O bir militandır. Türk, Roma mirası üzerine oturan asker bir kavimdir ve dolayısıyla bir tehlikedir. Kilise uzun zaman böyle öğretti ve bu nedenle Batı’da Türklere karşı ebedî bir şüphecilik vardır.
İngilizlerin Kurduğu Krallık
Amman Batılılar tarafından Âlem-i İslam'ı bölüp parçalara ayırmak için uygulanan ulusçu projelerin doğurduğu bir şehirdir. Ulusçu zihinler ancak Amman gibi şehirler kurabilirler. Ümmetçi zihinler ve kalpler ise Saraybosna, İstanbul, Şam-ı Şerif ve Kudüs gibi şehirler...
Bütün batılılar, hain oldukları için mi bu kadar çiğ gerçekçiydiler, yoksa bu kadar çiğ gerçekçi olduklarından mı bir yerde ister istemez hain, kaba, bencildiler?
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.