Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Muhafazakarlık, kendi zihni­yet haritasında yerine oturtamadığı gelenek unsurlarını veya massedemediği yeni gelenekleşmeleri, "yozlaşma", "yabancı­laşma" ve tabii "Batılılaşma" ile açıklar.
Toplumda köylü diye tabir edilen büyük bir kesim görgüsüzlükle itham ediliyor, lümpenlik iddiası atılıyor ortaya, bunlar şehirli zümreye ayak uyduramıyor deniliyor. Köylü denilen zümre ne olursa olsun çoluğuna çocuğuna Kur'ân öğretiyor. İyi kötü geleneği naklediyor. İyi de şehirli zümre neydi? Benim çocukluk yıllarımda bile bu zümre; geleneği kökten reddeden, yeni diye düşünülen her şeye kucak açan ve dolayısıyla geleceğe nakledeceği hiçbir şeyi olmayan insanlardan oluşuyordu... Görgü nedir? Görgü bir nakil işidir. Sen geçmişten aldığın bir şeyi geleceğe devredersin. Böyle bir devir yok. Çocuklarına bale dersi, piyano dersi aldırıyorlar, yabancı dil öğretiyorlar, “bonjur, bonsuvar" demeyi öğretiyorlar. Ziyafette hangi çatal, hangi bıçakla yemek yeneceğini öğretiyorlar. Ama hiçbir manevî, hiçbir dinî telkin yok. Ben buna görgü, bu insanlara da görgülü demekte zorlanıyorum. İşte bütün bu Batılılaşma modasının trajik bir maraz olarak ortalığı kemirdiği bir döneme denk düşüyor benim çocukluğum. Tam bir değer keşmekeşi içindeyiz...
Reklam
Afrika’daki batılılaşma belirtileri her yerde sürekli ve açık şekilde görülüyor: Kuraklıktan kırılan Kuzey Kenya’da Coca Cola tabelası olan küçük dükkanlar var; yoksullaştırılmış Afrika gençliği üstünde bolca Amerikan hip-hop aksesuarı taşıyor; insanlar kendi ülkelerinde yetişen kahve yerine, sözde ‘tadı daha iyi olduğu için’, aslında şirketokrasiyi kayıran gümrük tarifeleri ve vergi indirimleri nedeniyle daha ucuza gelen hazır granül kahveyi içiyor.
Sayfa 289 - April YayıncılıkKitabı okuyor
339 syf.
·
Puan vermedi
·
35 günde okudu
Genel Bakış: Cemil Meriç'in Bu Ülke kitabı, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. 1975 yılında yayımlanan kitap, Tanzimat Fermanı'ndan itibaren Türkiye'nin geçirdiği Batılılaşma sürecini ele alır. Meriç, bu süreci keskin bir dille eleştirir ve Türkiye'nin kimlik arayışındaki çelişkilerini
Bu Ülke
Bu ÜlkeCemil Meriç · İletişim Yayınları · 201821,1bin okunma
Orta-Asya'da Türkler, Çinlileşme tehlikesi ile karşı karşıya kalarak erimişlerdi. Anadolu Türklüğü ise batılılaşma ile Avrupa'ya üye yapılarak eritilmek istenmektedir. Yüzyıllar boyunca amacına ulaşamayan Haçlılar, bu değişim ve dönüşüm ile birlikte artık Türk Milleti'nin kalbine girmiştir. Enformatik savaş ile birey ve toplum; çağdaşlık, modernleşme,uygarlık adına, istenilen yöne kanalize edilerek şartlandırılmaktadır.
211 syf.
·
Puan vermedi
Tereddüt ve Şüphe
Aslında tereddüt ve şüphe bilimsel düşünmenin ve ilerlemenin temeli olan iki kavram. Fakat bir buhran döneminin sonunda bir yıkımın başlangıcı olabilirler. Roman dünya savaşı sonrası insanların ruh halini bu iki kavramla ele almaya çalışmış roman boyunca. Savaş gibi insanlığın icat ettiği en büyük kötülüğün toplumların sadece fiziksel değil aynı zamanda da ruh dünyasında ne kadar uzun sürecek kalıcı hasarlar bıraktığını da gözler önüne seriyor. Bu yıkım sonrası birbirine geçmiş bir çok kavramın sonrasında insanların zihninde nasıl bir karmaşaya yol açtığını da görüyoruz. Peyami Safa ve dönemi bir çok yazarın ele aldığı ve belki de günümüzde de pek dile getirilmese bile canlılığını koruyan batılılaşma kavramını da alt metinde okuyoruz. Roman kahramanları hep bir tereddüt ve şüphe içindedir ki, bu tereddüt ve şüphe ilişkilerini de bir nevi tekinsiz ve sağlıksız kılmaktadır. Bu yüzden insanlar mutsuz ve melankoliktir. Köklerinden uzaklaşmak zeminini yitirmek ve sürekli tutunacak bir yer aramak anlamına geliyor, diyor yazar adeta. Romanda üç ana karakterle karşılaşıyoruz: Yazar(muharrir), Mualla ve Vildan. Yazar için Mualla ulaşmak istediği mutluluk, Vildan ise içindeki tereddüt ve şüphenin vücut bulmuş halini temsil ediyor. İki kadın arasında kalan yazarımız roman boyunca bu arada kalmışlığı, bir çok felsefik ve psikolojik çıkarımlarla tüm hayata genelliyor. Biraz da biyografik bir eser olan bu kitap, yazarın bir çok konuda düşüncelerini belirtmesi için de zemin oluşturuyor. Her ne kadar günümüz okuyucusu, karakterlerle birebir empati kurmakta zorlacak olsa da, kendimizden muhakkak bir şeyler bulabileceğimiz bir roman.
Bir Tereddüdün Romanı
Bir Tereddüdün RomanıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 19987,1bin okunma
Reklam
Küresel kapitalizm, kendisini tarihaşırı ve ulusaşırı olarak, modernleşmenin ve modernliğin aşkın ve evrenselleştirici gücü olarak sunmuş olmasına rağmen, gerçekte Batılılaşma demektir; Batı ürünlerinin, değerlerinin, önceliklerinin ve yaşam biçiminin ihraç edilmesi demektir. Eşit olmayan bir kültür karşılaşması sürecinde 'yabancı' halklar, Batı imparatorluğunun tebaaları ve astları olmaya zorlanmışlardır ve bundan daha az önemli olmamak üzere, Batı, Öteki ile onun 'egzotik' kültürüyle karşılaşmıştır.
Sayfa 42 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
320 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Kadınları hiç anlayamamıs ve aşkı ile geçmişi arasında boğulmuş bir karakter yaratmıs kadın yazarın kitabını okuduk. Oysa ne kadar şiirsel başlamıştı kitap, vay be müthiş bir aşk hikayesi okuyacağız herhalde dedim. Üstelik köprü metaforunu ne kadarda güzel aktarmıştı yazar, Ayakları olmayan asla kavuşturmayan köprüler… Hiç tahmin ettiğim gibi olmadı malesef. Hatta okurken, Halid e sinir oldum acıkcası. Ziyad ile sevdiği kadını tanıstırdığında aralarında birşey olacagını bıle bile bu acıyı yasamak istedi. Bu nedenle ta en baslarda arkadasından bahsederken onu kıskandıgını belırten ıfadeleri vardı. Belkide bedeninin engellinden ya da yaş farkından dolayı hep bir engel gördü aşklarında. Ama anlatırken sevdiği kadını suçladığını hissetttim. Hatta genel olarak kadınları suçlayan ifadeler vardı. Yazar doğduğu coğragyanın etkisinden mi böyle yazmış yoksa erkek karakteri konuşturduğu için mi böyle yazmış diye sorguladım. Aşkını anlattığı sayfalardan ziyade, ülkesini anlattığı sayfalar daha çok ilgimi çekti. Ülkemizle pek çok benzerliği bulduğum batılılaşma, dinin göstermelik uygulamaları, kültürün yok olması gibi notlar aldım. Dolayısıyla katkısı olan bir okuma oldu benim işin günün sonunda, tüm aşk meşk mevzularına rağmen.
Bedenin Hafızası
Bedenin HafızasıAhlam Mosteghanemi (احلام مستغانم) · Nemesis Kitap · 202143 okunma
335 syf.
10/10 puan verdi
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı'ni okudukça daha çok kitap okumam ve araştırma yapmam gerektiğini fark ettim... Çok fazla bilgi içerdiği için kitabın bir süre sonra beni yorduğunu itiraf etmeliyim ama buradan eserin sıkıcı olduğu vs. anlamı asla çıkarılmamalı. Her bir paragrafında ayrı bir bilgi barındıran eser, Tanzimat Dönemi’ni ekonomik, politik, askeri ve toplumsal açıdan anlamak için başvurulabilecek bir kitap. * Osmanlı Devleti’nin dünya devletlerinin gerisinde kaldığı anlaşıldığı vakit, çağa ayak uydurmaya çalışan Osmanlı idaresi ve aydınları kendilerini zorlayıcı bir yüzyılın içinde bulmuşlardır. Bu dönemde yaşanan ekonomik, politik ve sosyal felaketler Osmanlı’yı yenileşme-modernleşme, ‘’Batılılaşma’’ sürecine sokmuştur. Bu geri kalışın önüne geçme isteği Osmanlı’yı Anayasal sürecin başlamasına yönelmiştir. Tanzimat ve Islahat Fermanları bu süreci hızlandıran gelişmelerdir fakat Batılılaşmayı farklı yorumlayanlar iyileşme sürecini içinden çıkılamaz bir hale sokmuştur. Çok uluslu/çok dinli bir yapıya sahip Osmanlı’da ilk kez Halifelik makamının etkin kullanımı da toplumsal yapının daha da Arapvari bir kimliğe bürünmesine sebep olmuştur. İmparatorluğun Tanzimat Dönemi modernleşme çabalarının negatif etkilerinin günümüzde de devam ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılıİlber Ortaylı · KronikKitap · 20182,396 okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Sen Leyla değilsin, o da Mecnun değil...
》"...Her facianın zaman zaman komik anları olduğu gibi, her komedinin de sizi kahkahalarla güldürdüğü zaman dahi ardında gizli gözyaşları olabilir." diyor yazar kitapta. Adını da buna binaen koymuş anlaşılan. Ama içerisinde ironi de olduğu muhakkak. Çünkü kitapta komedi olduğu kadar bolca trajedi de mevcut. 》İçinde kaos, entrika,
Sevda Sokağı Komedyası
Sevda Sokağı KomedyasıHalide Edib Adıvar · Can · 2011558 okunma
Reklam
Küresel dünya devletlerinin bayrağını değiştirmesine gerek yok artık savaşlar sadece silah ve patlayıcılarla değil, en mantıklı savaş toplum ahlakını , yapısını ve inancını bozmaktır. Batılılaşma bunun en büyük ayağıdır.
"Herkes sürükleniyor" diye yazdı. "Doğulu ve İslami geç­mişinin ahlaki değerler sisteminden kopmuş, Batılılaşma po­litikaları uyguladığı halde Batı değerleriyle bütünleşememiş köksüz bir toplumda referans noktalarının kayboluşu... Top­lumu bir arada yaşatan, yazılı olmayan kurallar dizisi bura­da yok. Nihilist bir dönemden geçiyoruz; sadece ben ve çev­rem değil, herkes böyle. Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor; daha iyi bir hayata ulaşmak istiyor ama o yeni hayatın ne olduğunun da farkında değil. Tarifi yok; dolayısıyla toplumun mitolojisi ve ideali de yok. Bu yüzden bir nehrin suları bizi önüne katmış götürüyor. İnsanlar akıntıdan kurtulmak için kıyıdan sarkan dallara tutunmaya çalışıyorlar. Kimi din dalına tutunuyor, kimi milliyetçilik, kimi kürtçülük; kimi ise nihilizme gömü­lüyor."
Sayfa 100 - Doğan KitapKitabı okuyor
90 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Süleyman ve ailesinin hem geçmişe yönelik hayatlarında olan durumlar hem de gelecekteki hayatlarını şekillendiren Kişiler ile örülmüş durumların yine çarpıcı betimlemelerle karşımıza çıktığı görülür. Batılılaşma serüveni içerisinde Süleyman çerçevesinde gelişen ve değişen toplumu görüyoruz. Mustafa Kutlu kitapları ile biraz dahi hemhal olursanız anlarsınız ki batılılaşma yolundaki "medeniyet" faktörünü işlerken bizim kendi örf, adet, geleneklerimizi işaret ederek, özümüzü kişiler üzerinden yansıtmayı ihmal etmez. Hayatta hiç başarılı olamayıp, istediği gibi bir çevre edinemeyen ve sonraki zamanlarını da yine istekleri üzerinde yaşayamayan insanların ruh durumlarını okuyoruz. Tabi bunu Mustafa Kutlu'nun o kendine has üslup ve kurgusuyla görüyoruz..
Bu Böyledir
Bu BöyledirMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20227,6bin okunma
İlericilik, batılılaşma olarak bağımsızlık savaşı çıkmadan önce de Mustafa Kemal nesli düşünürleri ve aydın gençleri tarafından tartışılmıştır. Batılılaşma, laikleşme ilkeleri, o zamanlar doktor Abdullah Cevdet, Celal Nuri gibi düşünürler tarafından kuvvetle ortaya atılmış bulunuyordu.
222 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
l Şair ve öykü yazarı olan Sabahattin Ali'nin 1937 yılında kaleme aldığı ve yayımladığı ilk romanıdır. Aynı zamanda eserdeki Yusuf edebiyatımızın ilk romantik kahramanı olarak görülür. Yazar, eserini 1931'de, Aydın Cezaevi'nde yatarken tanıştığı Yusuf'un yaşadığı olaylardan yola çıkarak kaleme almıştır. En başta üç cilt olarak
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,2bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.