TÂĞÛTU İNKÂR ETMEK İMANIN KARTLARINDANDIR!
Müminlerin emîri Ömer b. Hattâb (radıyallâhu anhu) şöyle söyledi: “İslâm’ın bağı ancak İslâm’da, câhiliyye dönemini bilmeyen kimse­ler türediği zaman bağ bağ bozulur.” Bu sözün manası şöyledir: Bir kimse cehâletini İslâm’ın hakikati ile birlikte taşır. O kimsenin cehâleti, câhiliyyenin prensiplerini be­nimsemesi ile câhiliyyenin hakikatini de taşımaktadır. O kimse İs­lâm’ın bazı prensiplerini kaldırır. İş bundan da ileriye gider ve böylece İslâm’ın prensipleri ile savaşır. Câhiliyyenin bazı prensiplerine de yardım eder.
Sayfa 29 - Minber YayınlarıKitabı okuyor
- Bazen gözlerimi kapatıp şöyle düşünüyorum kendi kendime: "Herkes inanıyor, peki ama nereden doğdu bu inanç?" Bazı kimseler, bu inancın ürkünç birtakım doğa olaylarından doğduğunu, aslında böyle bir şeyin olmadığını savunuyorlar. Doğruysa, diye geçiriyorum içimden, ya doğruysa, ömrüm boyunca inandım, ölünce öte yanda hiçbir şey olmadığını görürsem... Bir yazarın dediği gibi, mezarımın üzerindeki "dulavratotlarından başka bir şey kalmaz" ise geriye... Ürkütücü bir şey bu! İnancımı yeniden nasıl kazanabilirim? Zaten küçükken inanıyordum sadece, o zamanki inancım da bilinçsiz, körü körüne bir inançtı... Neyle, neyle kanıtlanabilir bu? Ayaklarınıza kapanmak, sormak için geldim size. Bu fırsatı kaçırırsam ömrümün sonuna dek bir daha hiç kimseye soramam. Neyle kanıtlanabilir bu? Beni inandıracak bir delil yok mu? Ah, çok mutsuzum! Durup çevremdeki insanlara bakıyorum, hiç kimse düşünmüyor bunu, bir tek ben acı çekiyorum. Dayanılmaz bir acı bu, öldürücü bir acı! - Haklısınız, dayanılmaz bir acıdır. Ama kanıtlamak olanaksızdır bunu, kendi kendinizi inandırabilirsiniz. - Nasıl? Neyle? - Yararlı bir sevgiyle. Yakınlarınızı yürekten, bıkıp usanmadan sevmeye çalışın. Sevgide başarı gösterdiğiniz ölçüde Tanrı'nın varlığına, ruhunuzun ölmezliğine inancınız artacaktır.
Sayfa 108 - İletişim Yayınları
Reklam
7.cilt
1682. İbni Ömer radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bu sûretleri (resim ve heykelleri) yapanlar, kıyamet günü, ‘bu yaptıklarınıza can verin, haydi!’ diye azâb edileceklerdir." Buhârî, Büyû' 40, Bedü'l-halk 7, Nikâh 76, Libâs 89, 92 95, Tevhîd 56; Müslim,
Mukatil bin Salih der ki: "Ebû Hanifenin üstadı olan Hammad bin Sekmenin yanına gittim, odasında bir Kur'an, bir hasır, bir post ve bir ibrikten başka bir şeyi görmedim." O anda kapı çalındı. Dediler ki zamanın halifesi Muhammed bin Süleyman geldi. İçeri girip Hammadın huzurunda: "Ey Hammad! Her defa seni görünce kalbime korku doluyor. Bunun sebebi nedir?" dedi. Hammad dedi ki: Bunun sebebi şudur: Peygamberimiz buyurur ki: "Bir âlimin ilimden maksadı Allah ise, herkes ondan korkar. Maksadı dünya olan âlim ise, herkesten korkar." Sonra halife önüne kırkbin akçe koydu ve "bir işe harca" dedi. Hammad: "Bunu al, sahiplerine ver" dedi. Halife yemin etti ki, bu mal veraset yoluyla bana kalmıştır, kimsenin hakkı yok içinde. Hammad: “Benim ihtiyacım yoktur, muhtaç olanlara ver” dedi. Halife: "Sen mustahaklarına taksim et" dedi. Hammad: "Belki hakkıyla taksim edemem. Bazı kimseler benim için, insafsızlık yaptı, derler." Böyle olmasını da caiz görmem deyip o parayı kabul etmedi. Eski âlimlerin eski Sultanlarla halleri böyle idi.
Momo'nun hiç kimsenin yapamayacağı biçimde başardığı şey, dinlemekti. Belki şimdi pek çok kimse, bu da bir şey mi, herkes din- lemesini bilir diyecektir. Oysa hiç de öyle değil. Çok az kimse gerçekten iyi bir dinleyicidir. Dinlemek konusunda Momo'nun eşi örneği yoktu. Momo, karşısındakileri, aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirtecek şekilde dinlerdi. Bunun için uyarıcı şeyler söylemez veya bazı sorular sormazdı, aksine sessizce oturur ve anlatılanları pür dikkat, canı gönülden dinlerdi. Karşısındakine iri, simsiyah gözlerini açarak bakar ve o kimse, kendisinin bile o ana kadar fark etme- diği gizli kalmış düşüncelerini rahatça açıkladığını hayretle görürdü. Şaşkın, kararsız kimseler bile ona dertlerini anlatırken, birdenbire ne yapmak istediklerini bulurlardı. Ya da çekingen yaratılıştı biri, birdenbire kendini rahat ve konuşkan hissederdi. Mutsuzlar, dertliler onun karşısından ferahlamış, rahatlamış olarak ayrılırlardı. Hatta kendi yaşamını gereksiz, anlamsız bularak, kendisinin her an yeri doldurulabilecek önemsiz bir kişi olduğuna inanan biri bile, bütün bunları Momo'ya anlattığında, nasıldır bilinmez,konuşmasını bitirmeden söylediklerinin gerçek olmadığını, insanlar arasında onun da bir yeri olduğunu ve dünyada kendisinin de bir önemi bulunduğunu kavrardı.
7.cilt
1672. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi: Bazı insanlar Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e kâhinlerin yaptıkları hakkında fikrini sordular da Resûl-i Ekrem: - "Aslı olan, (doğru) bir şey değildir" buyurdu. - Ey Allah'ın Resûlü! Ama onların bize verdikleri geleceğe ait bazı haberler söyledikleri gibi çıkıyor, dediler.
Reklam
❝ Bazı kimseler için hayatta bir tek kendileri vardır... ❞
Sayfa 433 - Sel YayınlarıKitabı okuyor
“Cesur, yeni bir dünya hep vardır ama sadece bazı kimseler için. Şanslı insanlar için, içlerinde o yeni dünyanın temellerini taşıyanlar için.”
"Kendini bulma çabasında o," diye karşılık verdi Lee "Bu kendi kendisiyle oynadığı saklambaç oyununun pek olağandışı bir şey olduğunu sanmıyorum. Bazı kimseler yaşamları boyunca hep ebe kalırlar, umutsuzca ebe."
Şeyh Sait İsyanı
İsyancıların arasına bağımsız bir Kürdistan hayali kuran bazı ayrılıkçı kimseler karışmışsa da, hareket esasen dini bir nitelik göstermektedir. Zaten milliyetçi bir ayrılıkçı hareketin oluşması için gerekli toplumsal şartların bölgede ne kadar olduğu da şüphelidir...
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.