"Eski bir hikâye vardır. Bir masal. Küçük bir krallıkta geçen bir masal. Bir zaman gelmiş, o güne kadar mutlu yaşayan bu krallığın içinden geçen ırmağa bir zehir karışmış. Suyundan içen insanlar teker teker delirmeye başlamışlar. Kral, halkına o sudan içmelerini yasaklamış ve vezirine sarayı koruma altına almasını emretmiş. Bir süre idare etmişler; ama halk susuzluğa dayanamayıp ırmağa koşuyor, suyu içtikçe delilik yayılıyormuş. Bir gün gelmiş, sarayın dışındaki herkes delirmiş. Sonra sarayda da su stokları tükenmiş ve kralın yakın çevresi dışındaki herkes delirmiş. Her an bu deliler kervanına yeni isimler ekleniyormuş. Vezir saat başı kralın odasına gelip su stoklarının enbean azaldığını, insanların dayanamadıklarını söylüyormuş. Sonra birkaç saat vezir görülmemiş. Kral merak içinde vezirin getireceği haberi beklerken kapı açılmış ve vezir bir sürü insanla içeri girmiş. Kralı kıskıvrak yakalamışlar. Vezirin, kraliçenin ve en yakın dostlarının yüzünde kederli bir ifade varmış. Kral ne olduğunu anlayamıyormuş." "Bunu niye anlattınız?" "İşte, sen de bu türden bir hikâyenin içindesin. Bu dünya gerçekten de senin için var." Onu kızdırmış olmalıydım. Bencil biri olduğumu anlatmaya çalışıyordu belki. Anlayamıyordum. Ortada bir hastalık vardı, ama sanki bundan rahatsız olan sadece bendim.
Sayfa 42 - Can Yayınları (Hayatım Yalan)Kitabı okudu
İnsan kumru tabiatında bir monogram değildir. Erkek ve kadın çiftlerinin hercailiğe esirlikleri yaratılıştan beri vardır. Bazı evliler arasında dumanı gizli tütüyordu. Şimdi açığa vurdu. İkiyüzlülük kalkıyor. Bu, daha doğru, belki de daha ahlaklı bir şey değil mi?
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
Ne yazık ki o defterlerin çoğu sonradan çalınmıştı. Kimi kayıp şiirleri o çalınan defterlerle birlikte unutuluşa karıştı. Sonradan birçoğunu rüyalarında anımsamaya çalıştı Bendag. Kayıp oldukları için yazdığı en güzel şiirler onlardır sandı. Hâlâ bazı rüyalarında o defterleri yeniden bulduğu olur. Deliler ve çocuklar gibi sevinir. Meğer çok yakında bir yerdeymişler. Hiç akıl etmediği bir yerde. Onları bulduğu yerler değişse de bütün rüyalarının motifi aynıdır: Yakınlarda bir yerde saklı kalmış kayıplar...
276 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Özkan İrman // Ser
“Ser sözcüğü; akıl, baş ya da kafa anlamına gelir! Sağlıkla ilgili ortaya çıkan delilik, tıp bilimi de izin veriyorsa çözülebilir. Ama doğuştan gelen delilik halleri parmak izi gibi kalıcıdır!” #arkakapak Merhaba Sevgili Kitapseverler Bugün sizlere Özkan İrman’dan okumuş olduğum üçüncü kitap olan “Ser” kitabı ile geldim. Kitap deneme türü olarak
Ser
SerÖzkan İrman · Majör Yayınları · 201951 okunma
128 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Peyami Safa “Fatih Harbiye” eserini 1931 yılında kaleme almış. Gel gör ki ben bu satırları İstanbul’da yaşadığım 5 seneden tanıyorum. Ah güzel Neriman, içinde ne fırtınalar, tutsaklığına dönüşen ikilemler dönüp durdu da yüzyıllarca sürebildi? Sanırım bu eseri anlayabilmem için gözlem yeteneğine güvenen bir bireyin yaşayabileceği en doğru
Fatih Harbiye
Fatih HarbiyePeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 202090 okunma
302 syf.
10/10 puan verdi
·
9 günde okudu
İlksöz: Her şey onu daha iyi anlamak için. Bazı insanları anlamak zor. Dönüp gitmek ve o insanı kendi anlaşılmazlıkları ile baş başa bırakmak bir seçenek. Ama o, değer verdiğin, sevdiğin biriyse anlamak için çırpınır durur insan. Konu nereye gidiyor anladınız. Oğuz Atay'ı daha iyi anlamak yolculuğunda bu seferki durak onun 25 Nisan 1970 ile
Günlük
GünlükOğuz Atay · İletişim Yayınları · 20205,8bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.