Mesela bu çağın en büyük hastalıklarından biri olan beğenilme arzusu, "Yapalım beğensinler, alkışlasınlar, takipçilerimiz ve izleyenlerimiz artsın, itibar kazanalım." düşüncesidir. Böyle bir beklenti bile bu aziz dinin kabul etmediği bir durumdur. Böyle bir beklentiye bile girsen, aslında sen bir ücret bekliyorsun demektir ve bu, ihlasın, samimiyetin ve tevhid davasının asla kabul etmeyeceği bir tavırdır. Ne olursa olsun, ecir ve mükafat Allah'tandır
Din adına ortada duranlar, bir tarikat, bir kurum temsil edenler, önce ağır güçlerden tepki görme, sıkıştırılma gerekçesiyle, daha sonra da kitleler katında beğenilme arzusuyla dine şekil verip pazarlamaya kalkışmışlardır. Kitlelerin önünde pazara çıkıp tezgahındakini beğendirme hırsı taviz üstüne taviz, bidat içinde bidat getirmiştir.
Moda, özellikle kadınların daha câzip görünmelerini temin eden bir sektördür. Kadınlardaki beğenilme duygusu istismar edilerek, onların sırtından para kazanmanın en kolay yoludur. Aslında birbiri ile bağdaşmayacak bir şey varsa, o da "moda ve tesettürdür." Çünkü moda, esirliktir, çekicilikdir. Oysa zaten çekici görünmemek için kapanan bir kadın, hürriyetini de elde etmiş demektir. Ancak üzülerek ifade edelim ki, "moda hastalığı," tesettürlü hanımları da sarmış durumda. Birileri tesettürü siyasete âlet ederlerken, birileri de Allah'ın bu emrini ticârete âlet ederek, kadınları "moda"ya esir etmektedirler. Öyle ki, bazı "tesettür firmaları" Türkiye'de "gözde mankenlere" milyarlarca para ödeyerek, tesettür defileleri düzenleyebilmektedir. Evet, tesettürden maksat, dikkat çekmemek, Kur'ân'ın ifade- siyle "ayakları yere vurmamak"tır. Modanın esâretinde birbirinden şık kıyafetlerle kapandıklarını zannedenler, acaba "Ayaklarını yere vurmuyorlar mı?"
Erkekler öncelikle güven, kabul, takdir, beğenilme, onay ve teşvik beklerler. Kadınlarsa özellikle şefkat, anlayış, sevgi, bağlılık, haklı görülme ve güvence ararlar.
Horney özellikle de fikirlerine değer verdiğimiz insanlar tarafından beğenilme ve onaylanmayı hepimizin tercih ettiğini gözlemlemiştir. Bununla birlikte nevrotik bireyler, sevgi ve onay ihtiyacı konusunda ayrım gözetmeyecek şekilde bir açlığa sahiptir.
Anlaşılabilme umudunu tüketen insanlar, dünyayla ilişkilerini beğenilme üzerine kurma eğiliminde oluyorlar, kurtulması güç bir tuzaga düştüklerini fark edemeden. Çünkü, beğenilmeyi merkeze alan bir dünya, insanın kendi içinde giderek daha sıkı kilitlenmesine ve çıkışı bulunmayan bir yalnızlığa gömülmesine neden olabilir. Dolayısıyla, kendini var hissedebilmenin tek yolu da beğenilmenin sürekliliğini sağlamaya yönelik bir hayat tarzı. Beğenilme öylesine bir iptila ki bu ihtiyaç karşılanamadığında yaşanabilecek bozgundan kaçınmak için sergilenmekte olan performansın aralıksız sürdürülmesi zorunlu hale gelir. Bunun sonucu olarak, hayatını beğenilme üzerine kuran insanların derininde, çoğu zaman dışarıdan fark edilemeyecek kadar iyi maskelenmiş bir depresyon yaşanır.
Erkekler öncelikle güven, kabul, takdir, beğenilme, onay ve teşvik beklerler. Kadınlarsa özellikle şefkat, anlayış, sevgi, bağlılık, haklı görülme ve güvence ararlar.
"Hakiki tevhide ancak şirkin kökleri kazındıktan sonra erişilir." Tevhide vâsıl olmak için insanın nefsi öyle bir terbiyeden geçmeli ki her ne yaparsa Allah'ın emriyle, Allah'ın namına, Allah için yapmalı. Hal böyle olunca, ne arzu, ne heves, ne nefret, ne gurur ( gururun en küçük izi de olsa), ne beğenilme endişesi, ne de yerilme korkusu kalır. Nihayet, tevhid dünyadan tümüyle vazgeçme makamıdır.Öyle bir makamdır ki bu, Şeyh'in ifadesiyle, " Orada, Hakk size dahil olur, siz de Hakk'a dahil olursunuz."