Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Begüm

Sessizliğin de bir rengi var; rüyaların dahi yadırgamayacağı kadar güzel hem de. Onu ancak aradığını buldukça yeniden arayanlar bilir. İşte böyle bir sessizliğin elinden tuttum.
Reklam
Begüm
@begmcftc·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Ve Günler Yürümeye Başladı
Ve Günler Yürümeye BaşladıEduardo Galeano
8.3/10 · 834 okunma
Begüm tekrar paylaştı.
"Masum çocuklar ölürken, Allah neredeydi, onları neden kurtarmıyordu?" diye soranlar yanılmıştı. Yanılmışlardı çünkü kendileriyle o kadar meşgullerdi ki, merhameti emreden Yaratıcı'nın seslenişini duymamışlardı bile. Erteledikçe ertelediler merhameti. Oysa bir başkasından esirgediğimizi O'ndan talep etmek ne kadar doğruydu?
Sayfa 55 - Kapı Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kış yaklaştıkça, dünyanın büyüyüp kendimin küçüldüğü hissiyatı, eski fotoğraflardaki hüzne denkti; bu hüzün de ölü çocukların hiçbir zaman büyüyemeyecek oldukları gerçeğiydi.
Umut etmenin sırf bir kelime olduğunu düşündüm.
Reklam
Rüyalarının peşinden gitmeyenler mutlak güzele hiç tesadüf edemeyeceklerdi, bunu da biliyordum.
'Sahi iki kişinin el ele tutuşup mutlu mesut dolaşmalarını doğal bir güzellik olarak algılayan bu insanlar, bir başına yürürken gülen birini niye yadırgarlardı? Ne yani, yalnız olmak suç muydu?'
Bu ülkenin hiçbir şey bilmedikleri halde her şeyi bildiğini sanan adamları meşhurdur.
Bugün de bir şey olmadı. O olmayan şey her neyse, onu özlüyordum.
Temeline küskün bir ev gibi hissettim kendimi. Mutlaka bir yere geç kalmıştım, muhakkak ki zaman belli belirsiz akmıyordu. Keşke öyle olsaydı ama rakamlar bir bıçağın ucundan daha merhametsizdi. Huzursuzluğumu reddetmiyordum, direnmiyordum, kabulleniyordum varlığını ama onu taşımayı değil onunla bütünleşmeyi yeğliyordum. Böylesi daha kolaydı.
Reklam
Şarkılar, bizi kucaklayıp bir yere götüreceklerdi bir gün, mutlaka. Orası, belki doğmadan evvel neyi neden beklediğimizi bilmeden oturduğumuz yerdi, belki de hep hayalini kurduğumuz, hep gitmek istediğimiz fakat neresi olduğu hakkında hiçbir fikrimizin olmadığı bir bahçeydi. Buna inanıyordum.
Mevcut halimle mütemadiyen savaş durumunda olmam belki de iyi bir şeydi.
Geceye mukavemet gösterdiği oranda inceliyordu insan. Sonra yazabilen yazıyor, bağırabilen bağırıyor, ikisini de yapamayan var gücüyle susuyordu. Susup, uyudum.
Bir tarafım söylemek istediklerimle doluyken, diğer yanım onları yok etmekle meşguldü. Arada kalan bendim ve ufalanıp yok olmamam bir mucizeydi. Bir yanım diğerine şunu söyleyebilmişti en azından, bunu duyabildim... Şarkıyı değil, o şarkıyı ilk dinlediğin zamanki kendini özlüyorsun. O zamana dokunamadığını anlayınca da, şarkıyı bir daha dinliyorsun. Geçmiş zamanın şimdiki zamanın işleyişine burnunu sokmaktan vazgeçmemesi de diyebiliriz, buna.
Yalnızlığın bilmem kaçıncı evresini yaşadığımı bilmez halde, tamamlanmamış insanları yararak yürüdüm. Otobüsler, tramvaylar duraklarda bekleyen insanları metal canavarlar suretinde yutup hızla kaçırıyorlardı.
252 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.