"Madem zamanla anlaşılır, bekle; ne yapacağımı gör de sonra yargıla sevgimi. İçinden geçen yersiz korkular yüzünden bütün suçları yükleme bana. Kuşkularını bir hançer gibi saplama yüreğime. Yalvarırım, bekle biraz canıma kıymadan önce; bekle de sevgimin gerçekliğine inandırayım seni; yüzlerce kanıt sereyim önüne."
Gönlümü, belanın geçtiği yola koydum.
Yalnız senin arkandan koşsun diye, gönlün ayak bağını çözdüm...
Bugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi,
Ben de teşekkür için ona gönlümü verdim. -Mevlana
Beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar...
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...
Teşekkür ederim, beni dünyanın karşı kıyısına geçirdin ama ben beni orada bırakıp döneceğini hiç düşünmemiştim. Şimdi eve dönmek için seni değil kendimi bulmam gerek. Nerede durmam gerektiğini öğrettin, nerede öldüğümü de biliyorum ama seninle yaşanmayacağını şimdi anladım.
...
Sana mahsun bir umut, desem mi bilmiyorum sana çılgın bir bulut, desem mi bilmiyorum derin bir uçurumda arıyorum kalbini ya gel, ya beni unut, desem mi bilmiyorum
...
"Yirmi yaş dolaylarında öyle bir an vardır ki," dedi Bedap. "yaşamının geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı, ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir."
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum
Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, açıl
Örtün karanlıkları masmavi denizlerde
Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl
O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
Bil ki seni bekliyorum
Bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak
Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar
Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak
Dökülsün dudağından en umutlu şarkılar
Bil ki seni istiyorum
Gecelerden bir gece uyanırsan apansız
Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse
Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
Ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse
Bil ki seni seviyorum...
Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
Ben geceyi ve esmerliğini onun,
O dorukları seviyor, korkuyor bundan
Ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
Ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
Kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.
Gece midir insanı hüzünlendiren,
yoksa insan mıdır hüzünlenmek
için geceyi bekleyen?
Gece midir seni bana düşündüren,
Yoksa ben miyim seni düşünmek
için geceyi bekleyen?