Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“ Tehlikenin gözünün içine bakıp bekleyenler kahramanlar değildir, böyle bir şey olamaz, tehlikeden kaçmayanlar, sadece kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış kadercilerdir.”
Sayfa 244Kitabı okudu
Bugün dişci randevusunda ben ve yaşlı teyzeler:)
Saatlerce bekleyenler var. Fakat buna alışmışlar. Az kımıldanıyorlar, hiç konuşmuyorlar.
Reklam
Zaten günlük yaşamda bile, çok sıradan bir gün içinde dahi en az yüz kişinin şu zavallı yaşamınıza son vermeyi arzuladıklarını anımsamakta yarar var, örneğin, metroda kuyrukta sabırsızca sıra bekleyen ve engel olduğunuz arkanızdaki tüm kişiler, ya da evinizin önunden geçen ve kendi evleri olmayan tüm insanlar, siz çiş yaparken aynı işi yapabilmek için bir an once işinizi bitirmenizi bekleyenler, bir de tabii çcocuklarınız ve daha niceleri.
(Hesiodos)"Ceza ile suçun eş zamanla, birlikte doğduklarını söyler. Cezasını bekleyenler onu çekiyor demektir. Cezayı hak etmiş olan onu bekliyordur."
Hesiodos, ceza suçun ardından hemen gelir; sözünü düzeltir: Ceza ile suçun aynı anda, birlikte doğduklarını söyler. Cezasını bekleyenler onu çekiyor demektir, cezayı hak etmiş olan onu bekliyordur. Kötülük kendisine işkenceler uydurur: Malum consilium consultori pessimum. Kötülüğün beterini kötülük eden görür. (Bir atasözü)
Sayfa 65
İnsanlar nerede bir yalnız görseler onun birini beklediğini düşünürdü. Oysa bekleyenler, yalnız değillerdir. Asıl yalnızlar bekleyecek kimsesi olmayanlardır.
Sayfa 76 - İz Yayıncılık
Reklam
Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok.
Gafil!.. San ki bilinmez bir kuvvete esirsin. Çelimsiz varlığınla neyine güvenirsin?.. Hiçiz.. Sadece hiçiz... Kulaklarına girsin: Yularımız tutan mukadderin elidir. Hayat ki akıp gider bulanık bir su gibi, Korkulu rüyalarla geçen bir uyku gibi... Çabalama... Kabul et bunu olduğu gibi! Hayattan fazla bir şey bekleyenler delidir...
Ân, Zaman, Hayat, Yaşayış, Unutuş, ve Unutuluş
Çocuk İsa yanında tahtalarla oynayıp duruyordu, o tahtalar az ilerde bir çarmıha çakılıyordu, Yakup bir yanında hasreti, bir yanında kavuştuğu Yusuf'u ile bir arada duruyordu, dünya hem kuruluyor hem yıkılıyor, an an içinde devriliyor, bir yerden bir buzul parçası eriyip düşerken büyük bir gemi batıyor, hiç sönmeyecek gibi yanan bir ateş birden sönüveriyor, en bilindik herkesin tekrarındaki bir söz aniden unutuluyor, yüzyıllar boyunca hatırlanmıyor, dikmek için yüzlercenin uğraştığı bir taş binlerce tarafından sökülüyor, bir anlık heyecan duyarken birisinin gözünün feri inançsızlıktan sönüyor, biri kapıda beklerken beklediği az ilerde can veriyor, ahiret için yaşayanlar ve bekleyenler varken ahiret bu ahirliğinden habersiz kendini taptaze duyarak her gün yeniden olgunlaşıyor, bir üzüm asması toprağa düştüğü an üzümün tanesi de bir ağza düşüyordu. Başını ânın içinde nereye çevirse geçmiş, gelecek şimdinin içinde koyulup açılan ama hep aynı kalan bir kıvamın içinde dönüp duruyordu. Her şey ama her şey bir ipe dizili serçelerdi, yan yanaydı. Sağındaydı on bin yıl evvel denen, solunda da bin yılın sonrası vardı, hepsi de şimdiydi. Bir ipte serçelerdi.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.