Alkole karşı hoşgörülü bir tutum takınmış olan Bektaşi tarikatı Balkanlar’da ve Yeniçeriler arasında yaygındı.
Geyikli Babaya iki yük rakı ve şarap hediye!
Bu derviş gazilerden kerametine inanılan Geyikli Baba, Alevi-Bektaşi geleneğinde kuvvetle benimsenen bir Yesevi tarikatı şeyhidir. İslam uğruna “gaza” yapan Geyikli Baba, “arak” (“rak”) da içmektedir. Sultan Orhan’ın yakın dostu ve hürmet ettiği bir zattır. Hatta, Bursa’nın fethine katılan Geyikli Baba bizzat müritleriyle Kızıl Kilise mevkiini fethetmiş ve bu zaferini kutlamak için Orhan Gazi ona “iki yük arak ve iki yük şarap” göndermiştir.
Reklam
Ne vakit başları sıkışsa Alevi katlediyorlar.
1826 senesinde Yeniçeri Ocağı ile birlikte Bektaşi Tarikatı da Sultan ll. Mahmut tarafından yasaklandı. On binlerce Bektaşi öldü­rüldü, on binlercesi sürgün edildi. Kitaplar yakıldı. Tarikat ancak Sultan lI. Mahmut öldükten sonra toparlanmaya başladı.
Sayfa 148Kitabı okudu
Bir Ehlileştirme Aracı Olarak Bektaşilik
16. yüzyılın ortasından itibaren Bektaşi tarikatının Osmanlı idaresinin desteğini (yeniden) kazandığı görülür. Bu yeniden meşruiyet kazanmanın değişen Kızılbaş politikasıyla bir ilgisi olduğunu düşünmek için yeterli nedenimiz vardır. Osmanlı Devleti'nin Kızılbaşları Bektaşi babaları aracılığıyla "evcilleştirmek" istediği fikri ilk defa Köprülü tarafından öne sürüldü ve sonra Melikoff ve Ocak tarafından devam ettirildi. Esasen Bektaşi tarikatının ehlileştirme misyonu çok daha geniş bir alanı kapsıyordu. Anlaşıldığı kadarıyla, kuruluş döneminin bakiyesi olan tüm gayri-müteşerri gruplar Bektaşi çatısı altında toplanıp sisteme entegre edilmek istenmişti. Gerçekten de daha önce abdallar, kalenderiler, haydariler, vs. gibi isimlerle müstakil varlıklarını sürdüren grupların 17. yüzyıl ortalarına gelindiğinde ortadan kaybolduğu, bunların mirasının Bektaşi tarikatı tarafından devralındığı görülmektedir. Ancak bu gelişmenin ne kadarı planlanmış Osmanlı projesiydi ne kadarı kendiliğinden gelişen toplumsal süreçlerdi bilemiyoruz. Kesin olan, Osmanlı idaresi bu gelişmeyi en azından tol ere ve hatta teşvik etmişti.
Sayfa 345 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Yanii çok trajikomik bir ölüm olmuş.
Yeniçeri ocağı kaldırılınca Bektaşi tarikatı yasaklanır. Dönemin en büyük kurbanı Şanizade Ataullah olur. O da felsefi düşüncelerinden ötürü Bektaşilikle suçlanıp sürülmüş, ancak sonradan affına dair hüküm gelince idam hükmünün geldiğini sanarak kalp krizinden ölmüştür.
İslâm inanışında şeriat ile tarikatı birbirinden ayırmak, daha doğrusu tarikatın şeriata aykırı bir yol olduğunu ileri sürmek müm- kün değildir. Bektâşî tarikatının zamanla bozulması sonucu, bu tarikata mensup kimselerin, İslâmîyetin temel inanışlarına aykırı bir hayat tarzı içinde bulundukları görülmüştür. Yunus Emre'nin de Bektaşî olduğunu zanneden bazı yorumcular, Yunus'un şeriata ve dolayısıyla ibadete değer vermediğini ileri sürmüşlerdir. Fakat umumi tasavvuf geleneği içinde bu tür bir düşünceye yer olmadığı gibi, Yunus'un şiirlerinde de böyle bir inanış mevcut değildir. Aksine Yunus'ta iman, ibadet ve şeriatın aşk için temel unsur olduğu kolayca görülür. Yunus'un bütün şiirlerinde Hakk'a teslimiyet vardır ve bütün şiirleri bu teslimiyetin huzuru ile doludur. Yunus iyi bilir ki islâm: teslim olan demektir. Yunus Emre şeriat/tarikat ayırımına o zamandan karşı çıkmış- tır. Bunların ikisinin de birer vasıta ve gayesinin hakikata ulaşmak olduğunu belirtir. Marifet Hakk'a varmaktır, der. Bir şiirinde şeriati mumsuz bala, tarikatı tortusuz yağa benzetir; "dost için balı yağa niçin katmasınlar" diye sorar.
Ötüken Neşriyat
Reklam
77 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.