Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanların o kadar boş beleş vakti var ki dedikodu yapmak gibi basit ve önemsiz görünen eylem yapmaktansa bir roman okumalarını daha mantıklı bulur hale geldim. Birde bazı sorunları olanlar için kafayı yemektense kendini aşan hedefler koyması ki - hiçbir zaman çok fazla sayfa okuyanın en bilen olduğunu göstermez ancak sadece vakit değerlendirme bakımından olaya bakarsak - artık bende hedef koymayı daha doğru bulmaya başladım. Hiçbir şekilde şu kadar kitap okudum demenin elbette mühimmatı yok avantajlarını özümseyemediğimiz müddetçe... Ancak hazmetmem gereken kitapları ağırdan alıyorum çünkü gerçekleri fark edip doğruları hayatımıza entegre edemez isek robot bir beyinden farkımızın olmadığını kanıtlamış oluyoruz. Bu paylaşımı ne paylaşım yapanı ne hedef koyanı ne koymayanı linç amacıyla paylaşmadım. Kendimi kendime itiraf ederek farklı bir çizgiyi başka açıdan geçiş yaptığımı kendime benimsetmek istedim. Çünkü büyük konuşmalarımı hep yemek zorunda bıraktırdım kendime... Ama en azından bu belki de kimi için ağır kimi için hafif 224 kitap hedefi ve zamanında ya ne alaka böyle şeyler diyen eski ben için şimdiki benden gelecekteki daha iyi bene geçiş yapmak için ancak bir basamak hükmünde değerlendirebileceğinin ona ipucusunu veriyorum. İnşaAllah başarabilirsin sende ilminle amel edebilenlerden olabilirsin de birde o konuda hesabın çetin olmaz...🤲...
Kitap ve Kahve Kokusu

Kitap ve Kahve Kokusu

@Kaldion
·
17 Ocak 08:56
Vay vay vay, kitap okuma raporlarını inceliyorum da, kimi ayda 20 kitap okumuş, kimi 50, kimi 60, kimi de senede 400-500 kitap okumuş. Ben bir kelimenin ardındaki manayı yakalamak için 10 dakika düşünüyorum, ki eğer o tür bir kitap ise ardında boyut ötesi bir mana varsa o mesajı yakalamak için günlerce üzerinde duruyorum, millete bak.. Kitap okumak artık insanlar arasında resmen bir rekabet bir nispet haline gelmiş. Zahmet etmişsiniz, yığın yığın o kitaplarınızın resmini yayınlarken, verdiğiniz paraya yazık.
Sovyetler neden çöktü? Bir üst, dokunulmaz sınıf çalışmadan; bürokraside beleşten yaşadı. Şimdi şeyhler, imamlar, müritler -çalışmayan bir sınıf- devlette, devlet imkânlarıyla geçinen bir üst, torpilli-imtiyazlı sınıf oluşturdular. Çürümüş Sovyetlerden farkı yok; biz çalışacağız, yukarıdaki imtiyazlı şeyhler-imamlar boş beleş yaşayıp, lüks Mercedeslere binip hepimizin gelirlerini ve emeğini yiyecekler! Ve Sovyetler Marx-Lenin diye diye, bizimkiler Allah, Kur'an, Allah Dostları diye diye bir milletin hazinelerini, şirketlerini iç edecekler. Ve boş zamanlarında da aşka gelip on iki yaşındaki çocuklarımızı düzecekler!
Reklam
Dün de bugün de bu cemaat ve tarikatlar devlete 'çakalın leşe baktığı haz ve hırsla' yaklaşıyorlar. Yani üretmeden, çalışmadan, meslek sahibi olmadan, sadece kalabalığına güvenerek ve devleti tehdit ederek devletten yurt, ev, kasaba, köy, yayla, vakıf kopartıp, vakıf gelirleriyle geleni gideni ve müritlerini ağırlayıp mürit çoğaltmak... On yüzyıldan beri değişen hiçbir şey yok! Aynı boş beleş, miskin kitleler, hålen devletin arazilerinde, bakanlıklarında aynı anlayışla iskân edilmekte, vakıflar verilmekte. Hiçbir iş yapmayan, yapamayan bu kitleler, sırf oy getirsinler diye ev, iş, mesken sahibi yapılmakta. Bir çürümüş zihniyet on yüzyılda zırmık değişmez mi? O günkü padişahlar, sayıları büyüyen cemaat ve tarikatlardan nasıl tırsıyorsa bugünkü iktidar da seçim hesabı ile korkuyor, yani zihniyet aynı çürümüş zihniyet, yalan aynı yalan, rüya aynı rüya, masal aynı masal...
112 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Sayın Muzaffer Özen'in ilk kitabı olan Ekmek Arası bir "Adana" kitabı. Bir "ilk kitaba" göre gerçekten çok başarılı. Adana'nın sokaklarında dolaştırıyor insanı. İçten, sıcacık öyküler bunlar. Kullanılan Türkçe oldukça sade ve ne anlatım bozukluğu ne de herhangi bir Türkçe hatası yapılmamış zira bu çok güzel ve de
Ekmek Arası
Ekmek ArasıMuzaffer Özen · Ekrem Matbaası · 20151 okunma
168 syf.
1/10 puan verdi
Bu kitapla birlikte şöyle bir karar aldım: Bundan sonra elime geçen kitapları inceleyip iki üç güzel cümle yahut tanıdık referans gördüm diye okumayacağım. O kadar şaheser, o kadar nadide eser dururken artık boş beleş kitaplara harcayacak vaktim yok.
Düşünmek Üzerine Düşünmek
Düşünmek Üzerine DüşünmekOğuz İnel · Sobil Yayıncılık · 200913 okunma
Bedavacılık hangi yüzyılda olursanız olun değişmiyor...
''Bana kalırsa her şeyi beleş yapmadan önce biraz beklememiz gerekecek. Daha sırası değil. Sözün gelişi, düşünün ki her şey beleş olmuş. Kimsede ölçü denen şey yok ki. Her şey beleş olursa hadi kapabildiğimizi kapalım deriz. Bir İşçi Bayramı'nda şehrin alanına bir atlıkarınca kurmuşlardı. Tabii, herkes çevresine toplandı atlıkarıncanın. Aralarında bir delikanlı vardı. Taşralıya benziyordu. -Bu nedir? diye sordu. Beleş mi binilir buna? -Evet! Delikanlı atlıkarıncaya yaklaştı, tahta bir atın üstüne tırmandı, bayılıncaya kadar döndü. Atlıkarıncadan indirip yere yatırdılar onu. Bir şeyi yokmuş, az sonra kendine geldi. -Hala dönüyor mu? diye sordu. -Dönüyor. -Madem beleş, bir kere daha bineyim. Beş dakika sonra attan yine indirdiler onu. Yine yere yatırdılar. Kan-ter içinde kalmıştı. Görüyorsunuz ya, dostlar, daha beklememiz gerekecek.''
Sayfa 76 - MilliyetKitabı okudu
Geri123
357 öğeden 346 ile 357 arasındakiler gösteriliyor.