“En büyük yaşam engeli, yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir. Ne umut ediyorsun? Amacın ne?
Gelecek olan her şey tam bir belirsizlik içinde, sadece YAŞA!”
ATEŞ; heyecan verici, maceracı ve değişimci olmasına rağmen, SU; durgun, yavaş süreklidir. Ateşin doğasında belirsizlik, suyun doğasında ise düzen vardır.
Hiçbir sonlu sonsuzla oranlanamaz;
dolayısıyla tümüyle sonlu olan idelerimiz için de bu geçerlidir.
Uzam idemizi de, bölerek azalttığımız kadar, çoğaltır ve düşüncelerimizi sonsuz uzaya doğru genişletebiliriz, fakat bir yerden sonra belirsizliğe düşeriz. Sahip olduğumuz en geniş uzam idelerini birkaç kez katladıktan sonra o uzayın açık seçik idesini yitiririz; tartışmaya ya da düşünmeye kalkıştığımızda belirsizlik içinde kayboluruz; çünkü, karışıklığa neden olan kısmından çıkarımlar ve söylemlerde bulunduğumuz karışık ideler bizi hep karmaşaya sürükler.
Geçsin istiyorum zaman ,
mümkün olduğunca hızlı.
Her şey olacağına varsın.
Bende öleceksem eğer ,
bu belirsizlik artık bitsin.
Bende öleceğime varayım.
Nasıl ki bir tohum verimli bir toprağa ihtiyaç duyuyorsa, hayatta kalmaya odaklı beynimizin arka kısmı, sürekli olarak düşünen (kronik olarak) beynimize kaygı tohumları ekmek için uygun şartları yaratır. İşte kaygı tam da bu noktada doğar. Korku + belirsizlik = kaygı.
Bilmediğinim başka tehlikeler de vardı: Güven ve belirlilik kavramlarının güdük kalması! Yaşam boyu insanlara güvenmemek, aşka inanmamak ve belirsizlik içinde kaygan bir zeminde tutunmaya çabalamak!..
Evrenin hangi parçasını incelersek inceleyelim, bunu bütünüyle betimlemek için gereken bilginin en çok yarısını bilebiliriz. Bu sınırlamaya Heisenberg Belirsizlik İlkesi denilir...