Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
400 syf.
10/10 puan verdi
Napoleon Bonaparte. Kimine göre diktatör, kimine göre tiran, kimine göre kahraman, kimine göre de efsane. Bunların hepsi de onun birer parçası aslında. Hiçbiri ağır basmaz. Bir komutan olarak çıktığı yolda bir imparatorluk kuran bu şahıs, tarihi ters yüz eden bir lider konumuna gelmekte. Aşağı tabakadan geldiği için hanedanlar tarafından yönetilen ülkelerin nefretini ve ihanetini kazanan bu lider, çıktığı savaşlarda yaşadığı aşklarda ve verdiği kararlarda ne kadar dahi bir komutan olduğu ıspatlamaktadır. Kitap biyografi roman türünde. İçerikleri bir liderin hayatından kesintiler olsa da yazarının öznel yargıları da baya çarpıcı nitelikte. İmparatorluk kuruldaktan sonra bir hanedan yaratmaya çalışan bu şahsın içinde bulunduğu cendere ağı gerçekten ibret verici. Bir tarihi lideri 800 sayfayla anlatmak belli ki konunun özeti halinde. Zira kısacık süreçte yaşananlar avrupayı derinden etkilemiştir. Hem akıcı hem de romansal bir dille oluşturulan bu eser, gerçekten lider ruhu olan ve yönetici durumundaki herkesin okuması gereken harika bir eser. Eserin sonundaki olayların, ezelden beridir bilinen İngiliz asilliğinin ve nezaketinin bana göre çöküşü ve yanılsamasıdır.
Napoleon
NapoleonEmil Ludwig · Kapra Yayıncılık · 202017 okunma
Reklam
öğretmenlerin bildikleri pek çok şey arasında çoçuk kalbinin kırılganlığı bilinmezliğini koruyordu belli ki.
Hayatta önem verdiğimiz şeyler bizi belli davranışlara yöneltir. Hayatta önem verdiğimiz şeyler, ilginçtir ki, canımızı acıtır. Yani herhangi bir durumda canınız acıyorsa bu iki anlama gelir: İlki, müjde! Siz yaşayan bir insansınız. İkincisi yine bir müjde! Siz yaşarken fark etseniz de etmeseniz de bir şeylere önem veriyorsunuz.
Belli ki göçebeliği alışkanlık haline getirmişti.
Reklam
Yaraladı ufku ay, kan değdi bulutlara.. Davettir maveradan, mehtap düştü yollara, Son yolcu uzaklara sessizliği sürükler, Belli ki mecburdur, onu gölgesi itekler.. Çırpınır gibi yıldızlar, korkar bulutlardan, Örtülür de yeryüzü çekilmezlerse diye, Rüzgar üfledi dağlar yükselmiş başlarından, İşareti yolcunun göklerdeki bilmece.. Süslenmiş harabeler münzevisini bekler, İnzivası sonsuzdur tuzak kurmuş gölgeler, Sahibi görünmeyen bir el sana gel eder, İstikamet karanlık, öldü günler bu gece.. Yolcuda bir tereddüt, adımları yavaşlar.. Yollarda hep parıltı arzı bir telaş kaplar, Yayılır sinesine, ayaklanır da dağlar, Çözülür yıldızların bilmecesi bu gece.. Güneşler indi yere tutuştu sema nurdan, Teslim oldu gölgeler sarılınca dört yandan, Görebilmek mümkünmü iki gözün ardından, Kapandı gözler artık gönül gördü bu gece..
Ne var ki, bir malın, aynı zamanda da emeğin fiyatı üretim maliyetiyle eşdeğerdedir. Bu yüzden de, işin nahoşluğu arttıkça yapan kişinin ücreti de azalır. Dahası, ister çalışma saatlerinin artışıyla, ister belli bir süre içinde yapılması beklenen işin artışıyla veya makinelerin hızlanmasıyla vs. olsun, makineleşme ve işbölümünün arttığı ölçüde iş yükü de artar.
Beklerim gölgeler arasında Parka yansıyan camın arkasında Karanlık perdelerimle Görmez kimse beni Bakarım parktakilere -Rapunzeli kim kurtaracak Sarkıtsam saçlarımı?- Öyle gözler beklememe rağmen Denk gele gele Bir hırsızın(sanırım) gözlerine denk geldim Kim bilir şimdi parktakiler Kimi konuşuyor Belli ki küçükler Daha başındalar Gülüşleri canlı Kime aşıklar Üç kişiler Biri daha heyecanlı, canlı Ayakta Yaz yağarken üzerilerine Gökyüzünü farkedemiyorlar
Reklam
Güneş alçaldı, akşam yakındır, Çık ve bana gel, sevgilim benim! Genç Kazak şarkısını bitirince pencereye yaklaştı: 'Belli ki benim parlak gözlü güzelim derin bir uykuya dalmış!' diye söylendi.
Uzun lâkin çok öte... Rûh bağı...
Yeryüzü şartlarında hiç karşılaşmamış iki kişi... Karşılaşmaları hiçbir hesaba göre imkân dâhilinde görünmeyen şartların çevrelediği bir yaşantı parçası... Tümüyle iki ayrı dünya ve tümüyle iki ayrı dünyanın insanları... Onları kim buluşturabilir? Gene bu dünyamızın tuhaflıklarındandır: onlar, binlerce kilometre uzakta birbirini görmeden yaşamış olsa bile, sesin öylesine düzenlenmiş bir ortak tınısı var bulunuyor ki, o tını, bu iki insanın iletişim kurmasını sağlıyor. İletişim, öyle mi? İletişim deyince akla hemen, karşılıklı konuşma veya araçlar marifetiyle birbirine haber salma işlemi geliyor. Hayır, bu, öyle de değil. Daha önce, birbirinin varlığından haberli olmayan bu iki kişi, şaşırmayın, arı yöntemiyle haberleşebiliyor. Birinin kanat sesleriyle yaydığı sözsüz, kelimesiz dalgacıklar o belli kimsenin kulak zarındaki tınıyla buluşuyor? Nasıl mı? İzahı yok. Ama oluyor. O iki insanın dünyasının dışında kalanlar için anlam taşımayan bu ses tınıları, evrenin kurulduğundan o ana gelinceye kadar, salt o iki insanın bu tınıyı tanıması yönünde oluşmuştur. İsteyen buna okyanustaki kelebeğin kanat çırpması da diyebilir...
316 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
HakanTürk/ Korkut Eken Kimdir. Kitaplarında, Hakan Türk bugüne kadar yaptığı görevlerin dışında, denilerek hangi görevlerde bulunduğu belli değildir. Halen merkezi Amerika'da olan International American Assocation Başkanlığı ve The World Medical Assitance Assocation 2. Başkanı olarak görev yapmıştır. 1962 yılından beri yurtdışında yaşamakta
Korkut Eken Kimdir?
Korkut Eken Kimdir?Hakan Türk · Akademi Yayınları · 200632 okunma
Rüzgâra karşı yürüyen adam
Rüzgara karşı yürüyorum Yamalı caddelerinde bu şehrin. Düşümde Gülüşü deniz mavisi çocuklar Bir memleket var düşümde dostlar Sahibi çocuk suratlı adamlar Bir memleket var düşümde bu akşam Şahiden özlenebilen bir diyar Ben bir şarküteri
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.