Bitişleri görmeye gücün var mı,sen asıl ondan haber ver.
__Ben seninle yaşadığım hiçbir şey için pişman değilim; hiçbir zaman da olmayacağım. __Bunu şimdiden bilemezsin. Sona ermeden bilemezsin. Son nokta konmadan neyin ne olduğunu kesin olarak kimse söyleyemez. Ölümdür, ayrılıktır, bir şey olur ve son nokta konur. İşte ancak o zaman verebilirsin kesin kararını; güzel miydi, çirkin miydi, önemli mi, önemsiz mi, o zaman düşünürsün.
Sayfa 74 - RemziKitabı okudu
Yaşamayan yoktur..
“Bizde itiraf yoktur. Bizde bahane, mazeret, gerekçe, sebep, kulp, kılıf, bir dokun bin ah işit vardır. ‘Yaptım ama bir sor, niye yaptım’dır bizde itirafın karşılığı. Madem yakaladın suçumu, sor ki sebebini anlatayım, kıvırayım, dolandırayım, böylece asıl mağdurun ben olduğumu gör!”
Sayfa 232 - Can Yayınları
Reklam
Hepimiz bir gün ööeceğiz Sancar Bey. Bundan kırtuluş yok;ama asıl sorun nasıl öleceğimiz. Ayaklarımızın üstünde mi, yoksa dizlerimizin üzerinde, yalvararak mı? Ben yalvarmasını bilmem.
Ben asıl sana hamamböceklerinden bahsetmek istiyorum. 250 milyon yıldır hiç değişmemiş olduklarını biliyor muydun? Dünyanın başından neler gelmiş geçmiş ama onlar hâlâ ilk günkü gibi yaşıyorlar. Atom bombası filan atılıyor, “Bize fark etmez” deyip yaşamaya devam ediyorlar. İşte ben de sana karşı, tıpkı hamamböcekleri gibi, başından beri değişmeyen bir sevgi besliyorum. Tarif etmek için daha sevimli bir hayvan bulamadım, özür diliyorum...
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu,“Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asil suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Zavallı küçük; ben sana asıl niçin acıyorum, biliyor musun? Bir derde uğradığın vakit, asıl teselli edilecek kendin olduğunu unutuyor, başkalarını teselliye başlıyorsun. Senin bu mazlum hallerin beni ağlatacak gibi oluyor küçük.
Sayfa 358 - İnkılap yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bütün sır sevgide, yani gözün gibi bakmada, üzerine titremede, bir saatliğine bile olsa misafirliğe gittiğinde yüreğinde sıkıntı hissetmede, acaba bahçeme bir şey olur mu diye altüst olmada. Peki ben ölünce kim bakacak? Kim çalışacak? Bahçıvan mı? İşçiler, öyle mi? Bak sana ne diyeceğim sevgili dostum: Bizim işte asıl düşman ne tavşan, ne mayıs böceği, ne de don, asıl düşman "başkası"dır.
Sayfa 14 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Onun özgür bir ruh olmak isteyen ama inancın prangasından kurtulamayan biri olduğu teşhisini koyuyorum. Sadece evetleri duymak, kabul görmek, tercih edilmek istiyor, hayır duymak istemiyor, hiçbir şeyden vazgeçmek istemiyor. Kendi kendini kandıran biri: Tercihler yapıyor ama tercih yapan kişi olmayı reddediyor. Acı çektiğini biliyor ama yanlış şey için acı çektiğini bilmiyor! Benden rahatlama, konfor ve mutluluk vermemi bekliyor. Ama ben ona daha fazla acı vermeliyim. Onun o küçük acısını eskiden olduğu gibi asil bir acıya dönüştürmeliyim.
Hälä bacaklarım beline dolanmış bir haldeydi ve Hudson bu şekilde yatağa oturdu, daha doğrusu duştu. Dizlerimin üzerinde yatakta doğrulup, kemerini çözmek için bir an bile tereddüt et- medim. Bu sırada Hudson, ayakkabılarını çıkardı ve kalçalarını hafifçe yukarı kaldırdı. Böylece pantolonunu ve külotunu dizle- nne kadar indırdim. Sonunda aleti
Sayfa 56
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.