Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Enver Paşa, Enver Beyi boğdu" Süleyman Nazif
"Bir subay, dürüst, fedakâr ve kahraman olmak için fakir olmalıdır. Zengin adam, rahata, sefahata alışan adam, subay olamaz. Vatanı için fedakâr olamaz. Temiz ve asil ruhunu koruyamaz. Bense vatanıma, dinime çok hizmet etmek ve hayatını tertemiz sona erdirmek isteyen bir adamım. Ben zengin olmam."
Ben ise mutsuzluğumu her zaman yüzeyin altında saklamayı, onu görünmez kılmayı becerdim ve ne kadar mutsuz olursam, bu mutsuzluk yapımda (ve içimde) o kadar az fark edilir oldu ve yapım değişmediği için, bugün de o zaman olduğu gibi asıl içsel durumumun üzerini dışarıya yansıttıklarımla örtebiliyorum, hiçbir ipucu vermeden asıl içsel durumumu gizleyebiliyorum, bu yetenek büyük bir kolaylık sağlıyor.
Sayfa 89 - selKitabı okuyor
Reklam
Ödül İlişki Beklentisi
Başarılı bir ilişki iki kişiden oluşur, ancak mükemmel insan efsanesi sadece karşı tarafa odaklanır. Ya ben, ya benim payıma düşenler, hatalarım? İşte bunu gözden kaçırıyoruz. Ben ideal ilişkiyi İkea'dan aldığın montajı yapılmamış eşyalara benzetiyorum. Ana maddeyi biliyorsun az çok, kabaca sana uyup uymadığını. Ama o haliyle eve getirdiğin zaman kutudan çıktığı haliyle, asıl işlevini yerine getirmesini beklemek çok zor. Emek istiyor, sabır istiyor. Açacaksın, bazen yanlış montaj yapacaksın, yorulacaksın ama vazgeçmediğin zaman karşına işlevsel bir şey çıkıyor.
"Yazın lütfen. Gerçekten, lütfen, bizim için de yazın. Sizinkiler gibi yumuşak, saf şiirler okumayı çok isteriz. Ben çok anlamıyorum ama Mozart'ın müziği gibi, coşkulu, zarafet saçan bir sanat arıyoruz. Garip bir şekilde abartılı ha-reketler ve ciddiyete bürünmüş şeyler artık pek eski, basit ve bariz. Yangın kalıntılarının bir köşesindeki ufacık yeşil otlar üzerinde güzel şiirler okuyan ozanlar yok mudur? Gerçeklerden kaçalım diye değil. Acılar zaten apaçık ortada. Bizler ne olursa olsun, kaygı duymadan yaşamaya niyetliyiz. Kaçmıyoruz. Yaşamı beklemeye alıyoruz. Bu kaygısızlık. Bizim duygularımıza tam olarak uyan ve hızla akan berrak suyun dokunuşuna sahip sanatın sadece artık asıl gerçek olduğu- nu hissediyoruz. Bir hayata ya da bir isme ihtiyacı olmayan kimseleriz. Öyle olmasaydık, bu zorluğun üstesinden asla gelemezdik bence. Havada uçan kuşlara bakın. İdeolojiler, felsefeler, yani "-izm"ler mühim değil. Böyle şeylerle üzerini kapatmak işe yaramaz. Sadece bir dokunuşla, o insanın saf-lık derecesi anlaşılır. Sorun dokunmaktır. Ritimdir. Etrafa zarafet saçmayan şeylerin hepsi taklittir."
Sayfa 127Kitabı okudu
Asıl "ben", otuz beş seneye yaklaşan ömrümde, ancak üç dört ay kadar yaşamış, sonra, benimle alakası olmayan manasız bir hüviyetin derinliklerine gömülüp kalmıştım.
Sayfa 158
Bir insana bir insan herhalde yeterdi.
Belki bu da kâfiydi. Bir insana bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca? Her şeyin bir hayal, aldatıcı bir rüya, tam bir vehim olduğu meydana çıkınca ne yapılabilirdi? Bu sefer inanmak ve ümit etmek kabiliyetini ben kaybetmiştim. İçimde insanlara karşı öyle bir itimatsızlık, öyle bir acılık peyda olmuştu ki, bundan zaman zaman kendim de korkuyordum. Kim olursa olsun, temasa geldiğim herkesi düşman, hiç değilse muzır bir mahluk telakki ediyordum. Seneler geçtikçe bu his kuvvetini kaybedeceğine şiddetlendi. İnsanlara karşı duyduğum şüphe, kin derecesine çıktı. Bana yaklaşmak isteyenlerden kaçtım. Kendime en yakın bulduğum veya bulacağımı zannettiğim insanlardan en çok korkuyordum. "O bile böyle yaptıktan sonra!.." diyordum... Ne yapmıştı, bu malum değildi; ve asıl bunun için muhayyilem en fena ihtimaller üzerinde duruyor ve en ağır hükümleri veriyordu. Öyle ya... Bir ayrılık anında, basit bir heyecanın sevkiyle verilmiş bir sözü tutmamak için en kolay çare, münasebeti hiç münakaşasız kesivermekti.
Sayfa 147
Reklam
"Ne manasız şey?.. Ne diye gidiyorsun sanki?" diye söyleniyordu. "Asıl sen gidiyorsun, ben daha buradayım!" dedim.
Sayfa 140
Gelgelelim, ne kadar uğraşırsam uğraşayım, asıl suçlunun hep ben olduğum sonucu çıkıyordu ortaya...
Kocam varken başka bir erkeği sevmek, onunla olmak, onun olmak büyük suç. Bağışlanmaz bir şey. Ben de olsam ayıplardım bunu kim yapsa. Ancak kişi bazı duygularının içinde bocalarsa, çıkar yol bulamazsa ne yapardı? Suçtu insanoğlu için güzel olan ne varsa. Hepsi sınırlıydı. Hareketler, istekler, düşler bile. Oysaki, asıl suç, insan olmaktı. İnsan yaratılmaktı. İnsancıl güçsüzlüklere kendini kaptırmayı önleyememekti. Suç, insanoğlunun böyle yaratılmasındaydı. Kişi, bir an geliyordu, boş veriyordu her şeye. Bütün değer yargılarına arkasını çeviriyordu. Fazla incelemiyordu yaşamasını. Alışılmış düzenin dışına insandan üstün bir güç onu iteliyordu. Suç insan olmaktı. İnsan yaratılmaktı demek.
Sayfa 139 - CanKitabı okudu
Anne - babamızın bizi sevgi nehrinde yıkadığı, onayladığı yerlerimizden kimse asla vuramıyor, incitemiyor bizi. Her neremizden sevilmediysek, onaylanmadıysak orası Aşil topuğumuz.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.