uzunca bir hayatın bakiriyetinde kaybettim.
yenilmek ilkin başlar, ve ben son kere yenildim. nefesse nefes, soluksa soluk boruma kadar ızdırap ve kahır dolu bir ganimetin tılsımını üzerimde taşıdım. öyle nazar boncuklu falan değil ha.
aferin bana/ aferin ki düşmenin ne olduğunu bile bile düşmeye vuruldum. düştüm de özümü kozalaklar arasından ustaca çekip çıkardım.
yalın olsak da bitse bu yaşam. pezevenk olsak ta satsak bedenleri, giysek kırmızı potinleri, uzatsak bıyıklarımızı ve faullerimizi.
tıkırdayan güneş sisteminin siyah gözlükleri ve parke taşlarından çıkan o gürültü sesleri: benim bir bedenin bakiriyetini daha öldürmemin işaretidir.
bir yerde okumuştum: ne olursan, kim olursan ol. kardeşim, çöpçü müsün işini öyle temiz yap ki insanlar senin kaldığın evin cadde ve sokaklarında yürüdüklerinde şurada dünyanın en iyi çöpçüsü oturuyor diye işaret etsinler diye.
ben sanırım bu savaşı bıraktım/ ben bu savaşa hiç başlamadım ki. yenilmem bundan naibaret ne de sökülüp atılacak musanın asasından okyanusları yaran.
bildiğim: ne olursa olsun mutlu bir ölümü hakkediyordum. tanrım, beni vareden sen/ beni bu kuyudan çekip çıkaracak sen. madem biz parçasıyız senin/ madem bir bütünü olaraktan isek senin/ afeyle ben diğer insanlar gibi olmayıp senin parçan olmayı reddediyorum. ya onları söküp atarsın ya da beni. ben kalırsam seni yenerim.
-med zu
olmak/