baba. öylesine konuşmak için arıyorsun hep. halimi hatırımı soruyorsun; derken sessizlik koca bir ömür gibi uzuyor aramızda, ben lafı uzatacak sorular bulmak için çırpınıyorum. sana en çok şunu demek isterdim: seni bu hayat böyle yaptı, anlıyorum. ayakta kalmak çok zordu senin için. bana karşı sevgi dolu olmayı beceremedin diye suçlamıyorum seni. bazı geceler uykularım kaçıyor, lafını bile etmesen de sancıyan o yaralarını düşünmekten. ben de senin o sancıyan kanından, canındanım. O can ilgiye öylesine muhtaç ki kendi üzerime yığılıp kalıyorum. ben senin kızınım. beni sevdiğini söylemek için bildiğin tek yol havadan sudan konuşmak, biliyorum. çünkü benim de bildiğim tek yol bu.
— Yahu, dedi usulca, epey bir süre düşüncelere daldıktan sonra, ben aslında hastabakıcı olmayı çok isterdim vallah. — Neden? — Çünkü, bak şimdi, insanlar sağlıklıyken, açıkçası, ürkütücüdürler... Özellikle savaştan beri... Ben onların aklından ne geçtiğini biliyorum... Onlar bunun her zaman farkında değiller... Ama ben, akıllarından ne geçtiğini gayet iyi biliyorum... Ayakta oldukları sürece tek düşündükleri şey, karşılarındakini öldürmek... Oysa hastalandıklarında, şurası kesin ki artık o kadar ürkütücü olmaktan çıkıyorlar... Gelgelelim, ayakta oldukları sürece, inan bana, onlardan her şey beklenebilir. Yalan mı? — Doğruya doğru! demek zorunda kaldım. — Peki ya sen, sen de zaten bu nedenle doktor olmayı seçmedin mi? diye sordu bana bu sefer de. Düşündükçe farkına vardım ki, pek de haksız sayılmayabilirdi Robinson.
Reklam
"Yüzlerce eser yazdım. Her eserime kalbimin veya dimağımın bir parçasını koyuyordum. Ve bunlar, hakikate çok yakın şeylerdi. Fakat hiçbir yazımda bizzat hakikatın bulunmadığını biliyordum. Her güzel yazan gibiydim: Konuştuğum şeyler benden evvel yüzlerce defa tekrar edilen lafların değiştirilmiş şekliydi. Halbuki ben, kulaklara bilmedikleri şeyleri söylemek, göz hudutlarının arkasına geçmek istiyordum. Ve bunun için çene- mi avuçlarıma ve kollarımı dizlerime dayar, gözümü yere veya ufka çevirerek gördüklerimin daha ötesindeki şeyleri de bilmek isterdim. Fakat toprağın alaycı bir susuşu, ufkun lakayt bir ka- çışı vardı. Bana, 'Senin gözlerin,' diyorlardı, 'açık bıraktığımız şeyleri görmek için bile çok küçük ve zayıftırlar. Sakladığımız hakikatleri nasıl bir cesaretle anlatmak istiyorsun?" Fakat ben arıyor, mütemadiyen [sürekli] arıyordum.
"Peki neden sürekli ellerini yıkıyorsun?" "Ellerim temiz değil. Hiç temiz değil. Temiz olması lazım. Temiz tutmam lazım." "Ellerin temiz." "Değil, hakkımda ne biliyorsun?" "Bazen bildiklerini de unutmak gerekir. Bir şey bilmiyormuş gibi davranmayı hep sevmişimdir. Sen anlat bakalım, soğukkanlı bir tetikçi olmak nasıl bir his?" "Gözlerini kan bürüdükten sonra bir şey hissetmezsin. Hislerin olduğunda da tetikçi olamazsın. Ben bir tetikçi olduğumdan beri her şeyi arkamda bıraktım. Buna hislerim de dahil." "Yine de hayalin bu değildir. Yani kimse tetikçi olmayı hayal etmez. Bir hayalin var mıydı peki Viran?" "Herkesin bir hayali vardır. Benim bile." "Merak ettim şimdi ama sorsam söylemeyeceksin gibi." "Kurşun asker. Bir kurşun asker olmayı çok isterdim. Fakar ben kül asker oldum."
Sayfa 313 - Ren yayınlarıKitabı okudu
Bu şeyi ezelden beri hissettiğimi fark etmem için zamana ihtiyacım vardi. Bu yankılanan "şeyi"... Onu anlamak ve onunla bir seyler yapmak için, içimden çıkarmaya çalışıyordum ama neydi? Bazen başkalarına gerçekten bu kadar az mı ihtiyaç duyduğumu veya aralarında kendim olma gücünden yoksun olduğum için mi ayrı durduğumu kendime soruyorum.Konuşmalarımız, paralel monologlara benziyordu. Karşılıklı birbirimizi anlayamamamız dışında kesinlikle hiçbir şey paylaşmıyorduk. Buna karşın, zaman zaman onlarla karşılaşıyordum. Bir beden, bir yüz görüyordum ve kısa bir an onların müziğini duyuyordum. Onları kollarıma almak ve şöyle demek isterdim : "Siz de hissettiniz mi? Nasil güzel olduğunu duydunuz mu? Size dogru eğilmiştim ve makul, doğru bir sey gördüm. Burada, şimdi bir şey oldu ve asla bir daha tekrarlanmayacak." Bunu yapmak imkansızdı. Ben yapamazdim. Onlarla konuşamazdım. Beni korkutuyorlardı ve ben de onları korkuturdum. Dolayısıyla , çok da sebebini bilmeden fotoğraflarını çekiyordum. Sonra daha işe yarar, somut şeyler yapmak için durdum. Sanırım herkes bunu yapmaya çalışıyor. Bir yol bulmak. Bir anlam.
"Sizi boğacağım,prensip meselesi." "Bu prensip de neyin nesi?" "Erkeklerin genel prensibi." “Peki ya kadınların genel prensibi ne olacak?" "Ağabeyiniz nerede? Siz çok bilmiş birisiniz. Birinin sizinle ilgilenmesi şart." "Ah, eminim Anthony'yi bol bol göreceksiniz. Aslında şimdiye kadar
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.