Enver Paşa
Devlet-i Aliyye 100 küsur yıldır (en iyi rakamla 1800'lerden itibaren ) kendi başına ayakta durmakta zorlanıyordu. Olanlar oldu ve 1914 yazına gelindi.. Ya devletin ve milletin kaderi yüzyıllardır saldırıp duran düşmanın (Rus - İngiliz - Fransız - Yunan vs. ) insafına bırakılarak Avrupa hesaplaşmasını sözümona kenardan izleyecektik.. Ya da
Ahmed bin İshak (rah.) anlattı: Vefat eden Mahmud isminde bir kardeşim vardı. Fakir olmasına rağmen her sene kurban bayramında bir koyun kurban ederdi. Kardeşimin vefatından sonraki gece kalkıp iki rekât namaz kıldım. Sonra, “Yâ Rabbi! Kardeşimi bana rüyamda göster de hâlini sorayım.” diye dua ettim ve abdestli olarak yattım. Rüyamda, kıyametin kopmuş, insanların diriltilerek kabirlerinden kalkmış olduklarını ve mahşerde toplandıklarını gördüm. Kardeşim Mahmud, çok gösterişli bir at üzerinde geliyordu. Önünde de pek güzel kanatlı binekler vardı. Ona: “Ey kardeşim! Vefat ettikten sonra Hazret-i Allah sana nasıl muamele etti?” diye sordum. “Rabb’im beni bağışladı.” dedi. “Ne sebebiyle?” diye sordum, dedi ki: “Ben bir gün mescitte namaz kılıyordum, yanımda da sadece bir dirhem para vardı. Bu sırada ihtiyaç sahibi bir zâtın, ‘Allâh’ım bana, borcumu ödeyeceğim bir dirhem vererek merhamet gösterene sen de rahmet et.’ diye dua ettiğini işittim. Yanımdaki bir dirhemi çıkarıp ihlasla, içimden gelerek ona verdim. Ölüp kabre konulduğumda bana şöyle nidâ olundu: ‘Sen, bir kulumuza merhamet ettin, biz de sana rahmet eyledik. Cennet’i ve en büyük rızamı sana ihsan eyledim.’ Ben, ‘En büyük rıza nedir?’ diye sordum, ‘Cemâl-i İlâhî’yi müşâhede etmek nimetidir.’ denildi.” Sonra kardeşime: “Ya önündeki şu güzel binekler nedir?” diye sordum, “Onlar, dünyada iken kesmiş olduğum kurbanlardır. Şu bindiğim de ilk olarak kurban ettiğim hayvana mukabil verilen binektir.” cevabını verdi. “Nereye gidiyorsun böyle?” diye sordum, “Cennet-i A’lâ’ya.” cevabını verdi ve gözden kayboldu.
Reklam
MERHAMET EDEN, RAHMETE NÂİL OLUR
Ahmed bin İshak (rah.) anlattı: Vefat eden Mahmud isminde bir kardeşim vardı. Fakir olmasına rağmen her sene kurban bayramında bir koyun kurban ederdi. Kardeşimin vefatından sonraki gece kalkıp iki rekât namaz kıldım. Sonra, “Yâ Rabbi! Kardeşimi bana rüyamda göster de hâlini sorayım.” diye dua ettim ve abdestli olarak yattım. Rüyamda, kıyametin kopmuş, insanların diriltilerek kabirlerinden kalkmış olduklarını ve mahşerde toplandıklarını gördüm. Kardeşim Mahmud, çok gösterişli bir at üzerinde geliyordu. Önünde de pek güzel kanatlı binekler vardı. Ona: “Ey kardeşim! Vefat ettikten sonra Hazret-i Allah sana nasıl muamele etti?” diye sordum. “Rabb’im beni bağışladı.” dedi. “Ne sebebiyle?” diye sordum, dedi ki: “Ben bir gün mescitte namaz kılıyordum, yanımda da sadece bir dirhem para vardı. Bu sırada ihtiyaç sahibi bir zâtın, ‘Allâh’ım bana, borcumu ödeyeceğim bir dirhem vererek merhamet gösterene sen de rahmet et.’ diye dua ettiğini işittim. Yanımdaki bir dirhemi çıkarıp ihlasla, içimden gelerek ona verdim. Ölüp kabre konulduğumda bana şöyle nidâ olundu: ‘Sen, bir kulumuza merhamet ettin, biz de sana rahmet eyledik. Cennet’i ve en büyük rızamı sana ihsan eyledim.’ Ben, ‘En büyük rıza nedir?’ diye sordum, ‘Cemâl-i İlâhî’yi müşâhede etmek nimetidir.’ denildi.” Sonra kardeşime: “Ya önündeki şu güzel binekler nedir?” diye sordum, “Onlar, dünyada iken kesmiş olduğum kurbanlardır. Şu bindiğim de ilk olarak kurban ettiğim hayvana mukabil verilen binektir.” cevabını verdi. “Nereye gidiyorsun böyle?” diye sordum, “Cennet-i A’lâ’ya.” cevabını verdi ve gözden kayboldu. 24 Mayıs 2024 Fazilet Takvimi
MERHAMET EDEN, RAHMETE NÂİL OLUR
Ahmed bin İshak (rah.) anlattı: Vefat eden Mahmud isminde bir kardeşim vardı. Fakir olmasına rağmen her sene kurban bayramında bir koyun kurban ederdi. Kardeşimin vefatından sonraki gece kalkıp iki rekât namaz kıldım. Sonra, “Yâ Rabbi! Kardeşimi bana rüyamda göster de hâlini sorayım.” diye dua ettim ve abdestli olarak yattım. Rüyamda, kıyametin kopmuş, insanların diriltilerek kabirlerinden kalkmış olduklarını ve mahşerde toplandıklarını gördüm. Kardeşim Mahmud, çok gösterişli bir at üzerinde geliyordu. Önünde de pek güzel kanatlı binekler vardı. Ona: “Ey kardeşim! Vefat ettikten sonra Hazret-i Allah sana nasıl muamele etti?” diye sordum. “Rabb’im beni bağışladı.” dedi. “Ne sebebiyle?” diye sordum, dedi ki: “Ben bir gün mescitte namaz kılıyordum, yanımda da sadece bir dirhem para vardı. Bu sırada ihtiyaç sahibi bir zâtın, ‘Allâh’ım bana, borcumu ödeyeceğim bir dirhem vererek merhamet gösterene sen de rahmet et.’ diye dua ettiğini işittim. Yanımdaki bir dirhemi çıkarıp ihlasla, içimden gelerek ona verdim. Ölüp kabre konulduğumda bana şöyle nidâ olundu: ‘Sen, bir kulumuza merhamet ettin, biz de sana rahmet eyledik. Cennet’i ve en büyük rızamı sana ihsan eyledim.’ Ben, ‘En büyük rıza nedir?’ diye sordum, ‘Cemâl-i İlâhî’yi müşâhede etmek nimetidir.’ denildi.” Sonra kardeşime: “Ya önündeki şu güzel binekler nedir?” diye sordum, “Onlar, dünyada iken kesmiş olduğum kurbanlardır. Şu bindiğim de ilk olarak kurban ettiğim hayvana mukabil verilen binektir.” cevabını verdi. “Nereye gidiyorsun böyle?” diye sordum, “Cennet-i A’lâ’ya.” cevabını verdi ve gözden kayboldu.
Ne yapıyorsunuz arkadaşlar, hâliniz keyfiniz nasıl?.. :) Seküler dünyanın sığ ve boğucu sosyal atmosferinde, hâl hatır da soramaz olduk; fırsat ve imkân bulmuşken, ben de sorayım dedim hani.. :)
Ben Nasılım? Nasıl Biriyim ?
Kendime sıraya geçen öğrencilerimin arasına girerek, şu soruları soruyorum, kendimin haberi olmadan, kendimin gıyabında : -Sen nasıl birisin , iyi misin yoksa kötü müsün ? -Adın anıldığında yüzlerde tebessüme mi yoksa ekşimeye mi sebep oluyorsun ? - Bir ortamda olmadığında kendine neden yok boşluğun belli oluyor, aranılıyorsun yoksa iyi ki de yoksun ve huzur buluyoruz, mutlu oluyoruz yokluğunla mı dedirtiyoruz ? -Siz Fransız kalınması gerektiği yerde Fransız kalınmasını biliyor musunuz yoksa milliyetinizi (!) ısrarla sürdürmeye devam mı ediyorsunuz (!)? - Adınız anıldığında özü sözü bir , gittiği yola gidilir, sahip olduğu inanç ve değerleri layıkıyla yerine getirmeye çalışan gıpta edilen birisi misin yoksa adınız anıldığında hiç de inandırıcı olmayan, içi başka dışı başka, sahip olduğunuz değerleri kendi şahsi menfaatleriniz için kullanıp , insanları kendinizden uzaklaştıran itici birisi misiniz? - Siz öze, yürek güzelliğine, içe mi önem verirsiniz yoksa dışa , boyaya, süse, kaportaya mı önem verirsiniz ? Ne Dersiniz ? Ha madem size bu soruları sordum BİR DE BEN KENDİME SORAYIM SAHİ VE BEN NASILIM ? NASIL BİR İNSANIM ?? KK
Reklam
180 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.