Ayn-el yakîn: Bizzat görerek anlamak... Hakk-el yakîn: İçine girerek, içinde eriyerek anlamak... Meselâ, Van gölünü bilmek bir «ilm-el yakin» anlayıştır. Yanına kadar gidip görmek «ayn-el yakîn»... İçine girip boğulmak <<hakk-el yakîn»...
...yıllardan beri peşimi bırakmayan talihsizlikten beni kurtarınız, sonuçta, tepki gösterdiğim ya da konuştuğum zaman sürekli bizzat kendimin taklitçisi oluyor gibiyim.
_Bütün bu aşağılık asalakların tek kaygısı, yüz karası bir dalkavuklukla, kralın desteğini kazanmaktır.
_Sizin ilkelerinizin tam karşıtlarıyla yetişmiş insanlar karşısındasınız. Bütün düşündüklerinin saçma ve haksız olduğunu yüzlerine vurursanız elbet dinlemezler sizi. Dikine değil, yanlamasına gideceksiniz. Doğruyu yerinde ve ustalıkla
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aleyhinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana yeminler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aleyhinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana yeminler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Bin beş yüz kadar deve, bir miktar at ve on beş kadar da Arap tutulmuş, gönderdiğim kuvvet de gelmişti. Fazla kalm akta sebep de kalmamış, ateş kesilmişti. Tertibatla Dera istikametinde dönüşe geçtim. Dera’ya girdiğimde beni heyecanla karşıladılar. Jandarm a dairesinin camları kırılırcasına vuruluyor, hükümet konağının bazı pencerelerinden