"Yarından sonraki günü bekliyor olabilirsiniz, ama siz de benim gibi sizi dinleyecek birilerinin özlemini duyuyorsunuz."
Benim dünyada tattığım en büyük lezzet, hayat değil, insanlık! Her zaman olduğu gibi şimdi de, yaşıyor olmanın değil, insan olmanın zevkini çıkarıyorum.
Sayfa 139 - İletişim Yayınları 4. Baskı, 1999Kitabı okuyor
Reklam
622 syf.
·
Not rated
uyanır, “her sabah parlak işler tasarlar ve gün boyu budalalık eder.” Tıpkı hepimizin hayatımızın bir noktasında yaptığımız gibi. Kitabı ilk elime aldığımda “tembelliğe dair bir kitap, sıkılmam umarım” demiştim ama Oblomovluk hali tembellik midir yoksa sisteme karşı bilinçli bir karşı duruş mudur diye düşünmeden edemiyorum. Eğer hepimiz Oblomovsak ve kitabı okurken hepimiz Oblomov’a bu kadar kızıyorsak, bir durup düşünsek fena olmaz mı? Kitapta olay örgüleri aslında fazlasıyla sade, ama Gonçarov’un dildeki ustalığı kitabı inanılmaz sürükleyici kılıyor. Gereğinden fazla yapılan betimlemelerin akıcılığı öldürdüğüne inanan ben, kitabı okurken betimlemelere hayran kaldım. Betimlemeler kitap boyunca benim kendimle yüzleştiğim, yer yer hesaplaştığım ve aynı zamanda okuduğum metinden inanılmaz keyif aldığım bölümlerdi. Gançarov, nasıl başarmış inanın benim de aklım almıyor, dağı taşı sayfalarca betimlemeden bizi anlattığı ortamın içine çekmeyi ustalıkla başarmış bir yazar. Okuyucuyu fazlasıyla sade ama bir o kadar da dolu dolu sayfalarda sürüklemek Gonçarov’un çok büyük bir başarısı. Kitabı okurken dil sizi kesinlikle sıkmıyor, aksine tam anlamıyla içine çekiyor. Yazar karakterleri analiz ederken okuyucuyu bunaltmadan öyle derin tasvirlerde bulunmuş ki, kitabı okurken size eşlik eden karakterler yer yer kızdığınız yer yer anlayış gösterdiğiniz birer dostlarınız haline geliyorlar. İçinizdeki Oblomov’dan kurtulun! Eğer kitabı okurken kendimizi bu kadar Oblomov hissediyorsak ama bir o kadar da Oblomov’a kızıp sinirleniyorsak dönüp kendimize bakmamız gerekmez mi? Gerekir!
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139.2k okunma
Her gün aynı şeyleri yaşamaktan çok sıkıldım. Olmamam gereken yerlerde bulunuyorum. Olmamam gereken insanlarla muhatap oluyorum. Olmamam gereken insana dönüşüyorum. Kendimi tanıyamıyorum, "bütün bu insanların arasında ne işim var benim!" diye haykırasım geliyor Oğuz Atay gibi.
Yadırgadığım durum, inançlarında birçok gereksiz mantıksız şeyi, kendimi hep yakın bulduğum Hristiyanlığın hakikatleriyle birleştirmiş olmalarından çok, hayatlarının benimkine şu tek farkla çok fazla benzemesiydi, iddia ettikleri prensiplere göre yaşamıyorlardı. Güçlü bir şekilde kendilerini aldattıklarını hissediyordum. Onların da benim gibi yaşayabildikleri sürece, yaşamaya devam etmek, elde edebildikleri her şeye sahip olmaya çalışmak arasında hayatın anlamına dair bir fikirleri yoktu. Bu benim için çok acıktı. Çünkü eğer içlerinde yoksulluk, acı çekme ve ölüm yok denilebilecek güçte bir anlam barındırsalardı, bunlara karşı bir korku duymaz, bunlar da ürkmezlerdi.
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
Sıcaklığı kalmamış bakışlarım hiçbir şeyi konuk etmiyor kendine, hiçbir şey bana gülünç gelmiyor, eskiden yüzümde canlı hareketler yaratan, bitmez tükenmez biçimde gülmeme, konuşmama neden olan şeyler şimdi gözümün önünden ilgisizce akıp geçiyor, kımıltısız dudaklarım kayıtsızlığını, buz gibi sessizliğini bozmuyor. Ah, benim gençliğim! Diriliğim, tazeliğim, ah!
Reklam
Kavuşma Günü
En güzel gülüşünle karşıla beni İşte geldim yanına yorgun ve yitik Yılmışım, yıkılmışım, kahrolmuşum İçimde tarifsiz bir gariplik. Anlamaya çalış bir şey sormadan Yaklaş yanıma, gözlerime bak Dağıt saçlarını çocuklar gibi
Dinlemezler...Herkes anlatır benim gibi dinleyen az bulunur :)
Herkes söylüyor; hiç kimse dinlemiyordu. Uyumsuz, ölçüsüz çalgılardan meydana gelmiş bir müzik topluluğu gibi başı sonu olmayan, kırık dökük konuşmalar; çok içilmiş, çok yenmiş zamanlara has bir dağınık düşünce ve söz akışı ...
Sayfa 2 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri: Ali Faruk Ersöz, 3. BasımKitabı okuyor
Vazgeçebilir miydim tamamen? Ama onu tekrar görmek, benim elimde olan bir şey değildi. Azap çeken bir ruh gibi bekliyor, kolluyor, arıyordum, lakin boşuna!
Düşünce
Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne
Reklam
400 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 26 hours
Rina bebeğim beni affet, seriye başlamadan önce günahını çok aldım...
Herkese selam. Nasıl güzel bir kitaptı bu ya. İlk kitabı okuyup bıraksaydım büyük haksızlık yaparmışım bu seriye. Asıl taşlar ikinci kitapta yerine oturdu beni benden aldı kurgusu. Adrian bunca okuduğum kitapta hiçbir karaktere benzemediği için beynimde ona yeni bir şema açtım. Uç karakterler başlığında tam bir anti-kahraman. Sevip sevmeme
Yalanın Cazibesi
Yalanın CazibesiRina Kent · Ren Kitap · 2023557 okunma
Konuşursam kelimelerin canı acıyor. Onların canı acırken benim canıma okunuyor... Susmak da buluyorum çareyi, daha acıyacakmış gibi...
Sayfa 83 - HayatKitabı okuyor
İkimizden sen Hayal olduğun gibi ben de Akıl'ım.Senin çılgın Aşk,benim ağırbaşlı Hak olduğum gibi.
Sayfa 161Kitabı okudu
"17 Numara'nın vasat bir gösteri olduğunu söylemenden, Defne Karaca'yla övünmenden... Bütün bunlardan aslında özünün karanlık olduğunu anlamalıydım. Karanlıktan doğduğunu, benim gibi karanlığı seçmediğini görmeliydim, 17 Numara."
Sayfa 23 - Artemis MilenyumKitabı okuyor
1,500 öğeden 361 ile 375 arasındakiler gösteriliyor.