“Güneşten ağır ağır gölgeye çekilir gibi, pek de anlamadan akşam olur gibi, neşeli bir yüzden kederlere geçti Aziz Bey. Kederli mazisi oldu.Burnu havada, başı dikti hep. Başka türlü yaşamayı beceremediyse de, o gece, Haliç'in kirli sularına bakaerken anladı ki hep öyle, burnu dik yaşadığını sanmış. Oysa şiddetle yanılmış. Ve yine anladı ki hayatı tümüyle bir yanılgıymış.”
Bir insan anne-babası tarafından eksik ve yanlış sevgi ile sevilerse içinde anlamdıramadığı bir boşluk hissi ile savrulur durur. Bir de üzerine canından bile çok sevdiğim dediği kişi tarafından da beklediği sevgi ve ilgiyi alamayınca o boşluk hissinde kendisinin dahi ulaşamayacağı bir derinlikte kaybolur, kök salamaz hem kendini ziyan eder hem bir başkasını.
Aziz Bey Hadisesi'nde tamda kendinin dahi ne istediğini bilmeyen inişleri çıkışları ile savrulan ve sarsılan hayatın hüzünlü hikâyesini okuyorsunuz. Okurken benimde hislerim Aziz Bey'e karşı inişli çıkışlı ufak sinir ve hüzün hali ile gelgitler yaşadım
Bu bana çok tanıdık geldi. Benimde bir hastane dönemim oldu. Daha önce hastaneye sadece grip için giden ben için bayağı ağır bir hastane sürecim oldu. Haftalarca kaldım. Hastaneden çıkmama izin vermediler. Bahçeye çıkmam bile yasaktı. O zamanlar çok ağladım. Her zaman ağlamamaya direnen ben o zaman anestezide, uyandığım zaman çok ağladım. Annem
"Keşke konuştuğum tek kişi sen olmasan, yazıyordu bir sayfada. Başka birinde de keşke bir arkadaşım olsa, yazmıştın. Benimde umursayasım tuttu herhâlde, sana yazdım."
"Bana acıdığın için mi?"
"Hayır,"
"Bende aynı durumda olduğum için yazdım."