Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayat ona ne şekil veriyorsanız odur , benimkinin şekli sonsuza kadar sabitlendi. Bir eşin ahlakının simgesi olan bu altın yüzüğün bir kadına taktığı o zinciri kırabilecek bir güç yoktur.
Sıkıntımı engin ve derin zannederdim. Bir zaman sonra baktım ki sıkıntım dünyayı kuşatacak ve başka herkesi de sıkacak genişlikte değil. Dünya o zaman başıma yıkıldı. Çünkü bazı başka sıkılanların sıkıntısı ve bunu dile getirişleri benim sıkıntımı tanımlıyor onu anlamlı ve önemli hale getiriyordu. O zaman benimkinin sıkıntıdan çok bir darlık, benim halimin de bu darlıkta sıkışma olduğunu anladım.
Sayfa 50
Reklam
“O istiyordu ki her şey tam bir sessizlik içine gömülüp kalsın, hiç kımıldamasın; ben de her şey bir bayram coşkunluğu içinde pırıl pırıl olsun, oynasın, zıplasın istiyordum. Ben onun cennetinin yarı ölü bir şey olacağını söyledim; o da benimkinin bir sarhoştan farksız olacağını ileri sürdü.”
Sayfa 298Kitabı okudu
Merleau-Ponty ne diyor: "Başkasının yüz ifadesinin içinde yaşı­yorum ve onun da benimkinin içinde yaşadığını hissediyorum."" Be­ton suratlı bir insanla konuşmaya çalıştığımızda, adeta duygusal bir kara deliğin içine düşeriz.
İnsan gövdesi üstüne çok şey yazıldı, yine de kökeni ve işleyişi üstüne her şeyi bilmiyoruz. Kimileri insan gövdesini bir anakara ya da bir ada gibi tanımlamak arasında kararsız kalırlar; bunun nedeni, hem bir anakaranın karmaşıklıklarına sahip olması, hem de adalar gibi yalnız olmasıdır. İnsan gövdesi öylesine eskidir ki, onu hor kullanılmış, buzul çağlarına, depremlere, iç patlamalara -ki bunlar ondan, düzeneksel işlevler yanında, coşkusuzca yinelenen her şeyi almak için yararlandılar-, karşın yaşamayı sürdürmeyi başarmış bir anakaraya benzetilebilir. Kendi gövdeme baktım; yatağın üstünde soyundum ve ne gördüğüme baktım: Engebeli bir yüzey, karna doğru gittikçe bozuluyor. Orada aşağıda, bacaklarımın arasında, otluk bir alan var, onun altında da bir delik; orada kimi zaman zevke, kimi zaman acıya, ama her zaman umutsuzluğa açılan bir mağara gizleniyor. Yukarılarda, yakından bakılınca, ana karaların çölümsü bölgelerinden biri seçiliyor, biz buraya göğüs diyoruz. Benimkinin içinde gizli bir yumru yaşıyor; memelerimden birini içeriden emiyor. Bundan henüz kimseye sözetmedim. Şimdi bu gövdeyi kazar, içeri doğru bir yol açarsak, yine çok eski, aşırı biçimde özelleşmiş organlar keşfederiz. İçlerinden birinin ölmesi, ötekilerin tümünün yıkımına yol açar. Bu anakara kimin? Kim yaşıyor onda? Acı, düşler, korku. Ayrıca, onu karmaşık ve yalnız yaşayan biri yapan iç organlar.
Sayfa 85 - CanKitabı okudu
“Beni yenmen mümkün değil, Jace Herondale,” dedi dişi iblis. “Sen dünyadaki en muhteşem Gölge Avcısı olabilirsin ama ben büyük iblislerden çok daha fazlasıyım. Ben kötülüklerin anasıyım.” “O zaman dövüş benimle,” dedi Jace. “Sen de bir silah seçebilirsin. Ben seraf bıçağımı kullanacağım. Dövüşelim ve kimin kazanacağını görelim.” Lilith ona bakıp başını yavaşça iki yana salladı, koyu renk saçları yüzünün iki yanına döküldü. “Ben iblislerin en yaşlısıyım,” dedi. “İnsan değilim. Bu tür oyunlarla beni kandıramazsın çünkü kırabileceğin bir erkeklik gururum yok benim. Teke tek dövüşle hiç ilgilenmiyorum. Böyle şeyler senin cinsiyetinin zayıflıkları, benimkinin değil. Ben dişiyim. İstediğimi elde etmek için her silahı ve gerekirse bütün silahları kullanırım.”
Reklam
Herkesin kendine özgü bir sevme tarzı vardır, benimkinin kimseye zararı yok, neden herkes benimle uğraşıyor? Kendimce mutluyum.
Sayfa 113Kitabı okudu
- Gerçek hayat benimkinin yanında bir hiç, diyordu aynaya baktığında. Ayna da yanıt veriyordu: - Seninki de gerçek hayatın yanında bir hiç…
Kendimi kabullenmekte zorlanmadım ama başka da hiçbir şeyi, hiç kimseyi kabullenmedim. Başka bir şeye ait en ufak kabulüm kendi reddim olacaktı. Hesabı buna devirmedim. Kendimi de hesaplayamadım. Sıkıntımı engin ve derin zannederdim. Bir zaman sonra baktım ki sıkıntım dünyayı kuşatacak ve başka herkesi de sıkacak genişlikte değil. Dünya o zaman başıma yıkıldı. Çünkü bazı başka sıkılanların sıkıntısı ve bunu dile getirişleri benim sıkıntımı tanımlıyor onu anlamlı ve önemli hâle getiriyordu. O zaman benimkinin sıkıntıdan çok bir darlık, benim hâlimin de bu darlıkta sıkışma olduğunu anladım. Dünya diye dar bir yere girdiğimi düşündüm. Bunu anlamak beni o kadar daralttı ki bu darlıkta artık ne bedenim ne varsa ruhum soluk alıp kıpırdayacak bir yer bulamadı. Soluksuz kaldım.
Benim, bardağın, sürahinin Önümüzdesin; rengin uçmuş. Bu; eski, sevdiğim bir duruş. Elin, içinde benimkinin. İçelim! Madem ömrümüz hoş Geçmiş, tatmamışız ayrılık Madem ne bardağımız kırık, Madem ne de sürahimiz boş. Bir gün ikimizden birimiz İçmek veya doldurmak için Burada olmayabiliriz.
Sayfa 166Kitabı okudu
690 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.