Sahip olmak ya da olmak 3
Sahip olmak" şeylere, nesnelere ilişkindir ve bunları görüp, tutmak ve de tanımlamak kolaydır. "Olmak" ise, yaşantılara ve bazı içsel süreçlere dayandığı için, dile gelmesi, tanımlanması- zor ve hatta imkânsızdır. Kişilik dediğimiz, dışa vuran yanları- mızı, yani taşıdığımız maskeleri tanımlamak mümkündür. Çün- kü bu, dışlaşmış bir
"Büyüdükçe ne kadar yakınımız olursa olsun hiç kimsenin bizi gerçek anlamda anlamayacağını öğrenmekse daha da korkunçtur. Bizi en mutsuz eden bizzat kendi benliklerimizdir ve işte tam da bu yüzden benliklerimizi yitirmek için yanıp tutuşuruz." "Bu çıldırtıcı benliği nasıl bütünüyle kaybedebiliriz peki? Aşkla mı? Aşkın acımasız, korkunç bir efendi olduğunuz pek azımız bilir. İnsan başka birisi uğruna kendini kaybeder ama bunu yaparak tüm tanrıların en hercaisine çaresizce kul köle olur. Savaşla mı? İnsan yüce bir dava uğruna savaşırken mücadelenin coşkusuyla kendini kaybedebilir ama günümüzde uğruna savaşılacak öyle yüce davalar kalmadı."
Sayfa 51
Reklam
Eğer benliği sürdürebilmek için tek yol diğer insanları yitirmek olursa, çocuk kendi benliğinden vazgeçmeyi seçer.
Sayfa 170Kitabı okudu
Maslow'un deyişiyle, Eğer benliği sürdürebilmek için tek yol diğer insanları yitirmek olursa, çocuk kendi benliğinden vazgeçmeyi seçer. Böylece güvenlik sağlama, yaşamın başta gelen ilkesi olarak benimsenir.
Kaygı -yalnızlık veya onun en çok acı veren biçimi olan “terk edilme kaygısı” - kişiyi nesnel dünyadaki yöne­limini kaybettirecek derecede etkiler. Dünyayı yitirmek benliği yitirmektir, benliği yitirmek de dünyayı; benlik ve dünya ilişkilidir. Kaygının işlevi benlik-dünya ilişkisini yok etmektir, yani kurbanın mekanda ve zamanda yönünü kaybettirmektir, bu yön kaybı sürdükçe kişi kaygı durumunda kalır. Kaygı kişiyi tamamen bu yön kaybının ko­runması nedeniyle boğar. Eğer kişi yönünü yeniden bula­bilirse - umarım psikoterapide olduğu gibi- ve dünyayla tekrar doğrudan, deneyimsel olarak, duyuları canlı bir şe­kilde ilişki kurabilirse, kaygısının üstesinden gelir.
Sayfa 189
Yunan'lar büyük bir farkındalık yaşamıştı. Bir insanın kendi benliği ile tanışmasının ne kadar zor olduğunu ve bu benlik bilincinin ne kadar yıkıcı etkilere sahip olabileceğini keşfettiler. Sonra bu keşif kendini mitolojik bir öğe olarak dışarı vurdu ve insanları kendisi olmaya zorlayarak onları cezalandıran erinye tanrıçalarını ortaya
Reklam
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.