Günlerden bir gün zengin bi baba oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini ona göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve bir gün geçirdiler.
Yolculuktan döndüklerinde baba çocuğuna sordu:
"İnsanların ne kadar fakir olabileceklerini gördün mü?"
"Evet!"
"Ne öğrendin peki?"
Oğlu cevap verdi:
"Şunu gördüm: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onların sonu olmayan dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalarımız var, onların yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar."
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek hiç bir şey bulamadı.
Sonunda çocuk babasına teşekkür etti: "Sağol baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdin bana."
Tolstoy/Hayatın Anlamı
Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa,
Eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın!
Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa
Kendi kendini öldürmesini insanın!
Tanrım! Ulu Tanrım! Ne bunaltıcı, ne berbat,
Ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana!
Ah ne iğrenç, ne iğrenç! Bakımsız bir bahçe ki
Azgın bitkileri tohuma kaçmış,
Pis, kaba ne varsa tabiatta sarmış içini.
Bu muydu olacak iki ay sonra ölümünden?
O kadar bile değil, iki ay bile olmadı.
O yüce kralı bir düşün, bir de buna bak!
Biri Güneş Tanrısı, öteki bir orman şeytanı!
Nasıl da severdi annemi!
Esen yellerden sakınırdı yüzünü.
Yerler, gökler; unutsam olmaz mı bunları?
O da nasıl düşerdi babamın üstüne?
Sevgiyle beslendikçe artar gibiydi sevgisi.
Öyleyken, bir ay içinde... Düşünmesem daha iyi.
Kadın zaaf demekmiş meğer! Kısacık bir ay...
Daha eskimedi o gün giydiği pabuçla