“Ama yılanlar oldukça zeki hayvanlardır. Mitolojide yol gösterme görevini yılanlar üstlenir. Tuhaf ama bütün kültürlerin mitolojilerinde aynıdır bu. Ancak gösterdikleri yol iyi bir yere mi çıkar kötüye mi, bu bilinmez. Çoğu zaman hem iyi hem de kötüdür.”
Bir zamanlar müthiş bir şekilde parlayan, son derece arzu ettiğin bir şey, onu elde etmek için her şeyi göze alabilecekken, biraz zaman geçtikten sonra ya da ona biraz farklı açıdan bakınca, şaşırtıcı derecede önemini yitiriveriyor.
“Önceki yaşamının her detayını hatırlaman mümkün değildir ki. Herhangi bir anını
hatırlayıverirsin. Küçük bir delikten duvarın öte yanını bir anlığına görür gibi. Oradaki manzaranın sadece bir noktasını görebilirsin.
“Roma İmparatorluğu döneminde pek çok yere bofa balığı havuzu kurulmuştu, emirlere uymayan köleler bu havuzlara canlı canlı atılır, onlara yem yapılırmış.”
Kadın adama şöyle der, ‘Bu dünyada görgülü insanlar olduğu gibi akıllı insanlar da var. Elbette her ikisi de ayrı ayrı özellikler ancak çoğu zaman görgülü olmak yerine akıllı olmak kazanıyor.’
“Böylesi senin için zor olmuyor mu?” diye sordu.
“Böylesi?”
“Yakın zamana kadar iki kişiyken, birdenbire tek başına kalmış olmak.”
“Bazen” dedim dürüstçe.
“Ama gençken böyle yalnız ve zor anları deneyimlemek de biraz gerekli değil mi sence de?
Olgunlaşma sürecinin bir parçası olarak.”
“Sen böyle mi düşünüyorsun?”
“Bir ağacın büyüyüp güçlenmesi için zor bir kış geçirmesinin gerekli olması gibi. Hep ılık ve durgun bir iklim olursa, büyüme halkası da oluşmaz, değil mi?”
Ancak yaşam denen şey öyle istikrarlı devam eden bir şey midir ki? Hiçbir sorunla karşılaşmadan rahat bir şekilde yaşayıp gitmek, iyi bir şey midir? Bunları düşünmeden de edemiyorum.”
“Böyle şeyler olabiliyor demek ki. Sonuçta o sadece bir beden değil miydi?” diye kendi kendine mırıldandı Kafuku. En nihayetinde küçük kemik parçaları ve küle dönüşecek şeyler değil miydi? Bundan çok daha önemli başka şeyler olmalıydı. Eğer bu bir kör nokta ise, biz hepimiz aynı kör noktayla yaşamaktayız.