Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Esranur

Esranur
@bervecey
17 okur puanı
Temmuz 2022 tarihinde katıldı
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Bir kişiye inanmanın diğer anlamı da, kişinin bir şey yapabileceğine inanmaktr. İnancın en temel varoluş türü annenin yeni doğmuş bebeğine duyduğu inançtır. O yaşayacak, büyüyecek ve konuşacaktır. Ancak çocuğun bu anlamdaki gelişimi o denli düzenlidir ki bu gelişmeyi beklemede inanca gerek yokmuş gibi görünür. Fakat bu, çocuğun sevme, mutlu olma,
Sayfa 142
Reklam
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Mantıklı inanç yalnızca düşünce ve yargıda açıkça görülmez. İnsan ilişkileri çerçevesinde de inanç, özel bir arkadaşlıkta ya da sevgide kaçınılmaz bir niteliktir. Bir başka insana "inanmak", onun tutumundan, kişiliğinin özünün ve sevgisinin değişmezliğinden emin olmak demektir. Bunu söylerken, bir insan fikirlerini değiştiremez demek istemiyorum, ancak temel dürtüler aynı kalır. Örneğin yaşama ve insan onuruna verdiği değer onun bir parçasıdır, değişmez. Aynı anlamda kendimize de inancımız vardır. Tüm yaşamımız boyunca değişen koşullara, fikir ve duygulara rağmen içimizde aynı kalan bir ben'in, bir özün bilincindeyizdir. "Ben" kelimesinin de kendimize ilişkin tüm yarglarımızın da arkasındaki işte bu özdür. Eğer kendi varlığımızın kalıcılığına inancımızı yitirirsek, özümüz hakkındaki duygumuz sarsılır. Bunun sonucu olarak da öz duygumuz için başkalarıın onayına bağımlı kalırız. Ancak kendine inancı olan birinin başkalarına da inancı olur, çünkü o yarın da bugünkü gibi olacağını, neler düşünüp nasıl davranacağını bilir. Kişinin kendine inancı, söz verebilme becerisinin bir sonucudur ve dolayısıyla da Nietzsche'nin dediği gibi insan söz verebilme yetisine göre tanımlanabilir, inanç insanın varoluşunun bir koşuludur. Sevgiyle olan ilişkisi açısından bunun anlamı, kişinin kendi sevgisine olan inancı, başkalarında sevgi yaratabilme ve bu sevginin geçerliliğidir.
Sayfa 141
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
İnanç nedir, inanç mutlaka Tanrı'ya ve dinsel doktrinlere inanmayı mı getirir? İnanç, mantıklı düşünmeye aykırı ya da ondan kopmuş bir şey midir? İnanç sorununu anlamak için akıllı ve mantıklı olmayan inançtan benim anladığım, boyun eğmeye ya da mantıklı olmayan otoriteye (insana ya da fikre) dayalı inanmadır. Mantıklı inanç ise kendi düşünce
Sayfa 140

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Sevebilme becerisi kişinin narsisizmden ve anneye, klana karşı duyduğu (hısımla sevişme) çarpık tutkudan uzaklaşabilme derecesine bağlıdır. Ayrıca bu beceri gelişmemize, dünya ve kendimizle olan ilişkimize üretken bir şekilde yönelmemize de bağlıdır. Bu çıkış, doğuş, uyanış süreçlerinin tek bir şeye gereksinimi vardır: inanç. Sevme sanatının uygulanabilmesi, inancın da uygulanmasını getirir.
Sayfa 139
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Nesnel düşünce becerisi akıllılıktır, düşünmenin ardındaki duygusal durum ise alçakgönüllülüktür. Nesnel olabilmek, yani kişinin aklını kullanabilmesi ancak kişi alçakgönüllü tavır içindeyse ve kendini çocukluğundaki "her şeye gücü yeten" ve her şeyi bilen" olma hayalinden kurtarabilirse olasıdır. Bu, sevme sanatının uygulanması tartışmasında şu anlama gelir: Sevgi, narsisizmin hemen hemen olmadığı alçakgönüllülüğün, nesnelliğin ve düşüncenin gelişmekte olduğu yerde vardır. Kişi tüm yaşamını bu amaca adamalıdır. Sevgi gibi alçakgönüllülük ve nesnellik de birbirinden ayrılmaz. Eğer ben bir yabancı hakkında nesnel olamıyorsam ailem için de olamam; bunun tersi de geçerlidir. Eğer sevme sanatını öğrenmek istiyorsam, her durumda nesnel olmayı denemeli, nesnel olamadığım durumlara karşı da duyarlı olmalıyım. Karşımdaki kişi hakkında kendi ilgi, gereksinim ve korkularımı işe karıştırmadan o kişinin gerçek kişiliğiyle, narsist düşüncelerimle çarptırılmış kendi oluşturduğum kişiliği arasındaki farkı görmeliyim. Nesnel ve akıllı olabilme yetisine sahip olmak sevme sanatını başarmanın yarı yolu sayılır, ancak kişinin bunu ilişki kurduğu tüm insanlar için geçerli kılması gerekir. Eğer kişi nesnelliğini sevdiğine saklamak ister ve diğer ilişkilerinde nesnel olmazsa, her durumda başarsız olduğunu kısa zamanda görecektir.
Sayfa 138
Reklam
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Bu denli abartılmamış -ya da daha da belirgin- çarpıtmalara insanlar arası ilişkilerde rastlanır. Çoğu anne baba, çocuğun tepkilerini onun kendi duyguları, davranışları olarak görmek yerine, çocuğun söz dinlemesi, onlara mutluluk vermesi, onlar için övünç kaynağı olması şeklinde yorumlamaz mı? Kaç koca, kendi annesine olan bağlılığı yüzünden karısından gelecek herhangi bir isteği, özgürlüğünü kısıtlayıcı bir istek ve karısını zorba bir kişi olarak görmez? Küçükken parlak bir şövalyenin hayali ile büyüyen kaç ev kadını kocasını duygusuz ve aptal bulmaz? Yabancı ulusları ilgilendiren bir konuda nesnel olmanın güçlüğü çok yaygın bir durumdur. Bir başka ulus her gün kötülenirken, kişinin kendi ulusu iyi ve soylu olan her şeyin simgesi haline geliverir. Düşmanın tüm davranışları tek bir şekilde yorumlanır, kendi davranışları ise başka bir şekilde. Düşmanın iyi bir davranışı bile onun melaneti olarak ele alınır, bizi ve dünyayı kandırmaya yönelik davranışı olarak görülür. Buna karşın bizim kötü davranışlarımız soylu amaçlarımız için gereklidir ve yapılmalıdır. Aslında biri uluslararası ilişkileri bireylerarası ilişkilerde olduğu gibi incelese, bu ilişkilerde nesnelliğe çok az rastlandığını, buna karşı narsist çarpıtmanın bir kural olarak yerleştiğini görür.
Sayfa 138
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Buraya kadar tüm sanatların uygulamasında neyin gerekli olduğunu tartıştım. Şimdi sevme sanatı için özel önem taşıyan nitelikler üzerinde duracağım. Sevginin doğası hakkında söylediklerime bakacak olursak, sevginin kazanılması için en önemli koşul kişinin kendi narsisizmini yenmesidir. Narsist yönelişte kişi salt kendi içinde olanları gerçek
Sayfa 137
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Eğer olgun yaşam örneği görüntüsünü devamlı kılamazsak tüm kültürel geleneklerimizin yıkılması olasılığıyla karşı karşıya kalırız. Bu geleneğin ayakta durması öncelikle bazı belirgin bilgilerin değil, belli insani özelliklerin aktarılmasına bağlıdır. Eğer gelecek nesillerin bu özelliklerden haberleri olmazsa ve sadece bilgiler geliştirip aktarılırsa beş bin yıllık bir uygarlık yıkılıp gidecektir.
Sayfa 136
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Biz bilgi öğretirken, insan gelişimi için en önemli bilgiyi gözden kaçırıyoruz; bu bilgi yalnız olgun ve seven bir insanın varlığıyla sağlanan bilgidir. Kendi uygarlığımızın belirli dönemlerinden ya da Çin'de veya Hindistan' da en değerli kişiler ruhsal nitelikleri öne çıkan kişilerdi. Öğretmen sadece bir bilgi kaynağı değildi, aynı zamanda bazı insani değerleri aktarmakla görevliydi. Çağdaş kapitalist toplumda -aynı şey Rus komünizmi için de geçerlidir- hayran olunan ve özenilen kişiler önemli ruhsal niteliklere sahip olmayan kişilerdir. Bunlar aslında toplumun gözünde, sıradan insana kendinde olmayan doyumu sağlayan kişilerdir. Film yıldızları, radyocular, köşe yazarları, önemli iş ya da hükümet insanları; tüm bunlar benzemeye çalışılan kişilerdir. Gazetelerde onlara lişkin haberlerin çıkması, bu işleri yerine getirmek için sahip oldukları en önemli nitelikleridir. Fakat durum tamamen ümitsiz de görünmüyor. Albert Schweitzer gibi birinin ABD'de üne kavuşabildiğini göz ardı etmeyin. Gençlerimize kişinin eğlence adamı olarak değil de insan olarak başarıya ulaşabileceğini göstermek istiyorsak, onların geçmişte ve bugün insanın insan olarak neler yapabileceğini kanıtlayan kişilerimizi tanımalarını sağlar, tüm çağların geçmiş en büyük edebiyat ve sanat eserlerine dikkatlerinizi çekeriz. Böylece kafalarında doğru ve yanlış şeylerin ne olduğuna ilişkin ışık yakmış oluruz.
Sayfa 136
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Sıradan bir insan bedensel gelişimine duyarlıdır; değişimleri, hatta ufak acıları bile fark eder; çoğu insan sağlıklı olmanın nasıl olduğunu bildiğinden bu tip rahatsızlıkları ayırmak kolaydır. Kişinin düşünsel süreçlerine aynı şekilde hassas olması güçtür, çünkü çoğu kişi tam verimle çalışan bir insan tanımamıştır. Anne babalarının ve akrabalarının davranışlarını ölçüt olarak kabullenirler, bunlarla uyum içinde oldukları zaman normal oldukları kanısındadırlar ve başka bir şey gözlemlemeye gerek duymazlar. İnsanların çoğu seven bir kişiyle tanışmamıştır. Kişinin kendine duyarlı olabilmesi için sağlıklı bir insan fikrine sahip olması gerektiği açıktır ve eğer kişi çocukluğunda veya sonraki yaşamında böyle bir deney edinmediyse bu olası mıdır? Bu soruya basit bir yanıt vermek zordur, ancak soru eğitim sistemindeki birçok etkene değinir.
Sayfa 135
Reklam
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Aynı şekilde kişi kendine karşı da duyarlı olabilir. Kişi örneğin yorgunluğunun ya da sıkıntısının farkındadır ve buna teslim olmak, kolayca bulabileceği sıkıntılı düşüncelerle bunu desteklemek yerine kendine "ne olduğunu" sorar. Neden sıkılıyorum? Aynı şey kişi heyecanlandığı ve sinirlendiği zaman, düş kurmaya ya da benzeri kaçamaklara yöneldiğinde de görülür. Tüm bu örneklerde dikkat edilecek şey onların farkında olmak ve birçok biçimi ile kendini haklı çıkaracak yollar aramaya çalışmamaktır; dahası neden sinirli, heyecanlı ve endişeli olduğumuzu bize hemen söyleyebilecek içimizden gelen sese kulak vermektir.
Sayfa 135
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Eğer bir insanın diğerine karşı duyarlı olduğu bir durumu ele alacak olursak, bunun en güzel örneğini annenin bebeğine gösterdigi duyarlılık ve sorumlulukta görürüz. Anne bebekteki bazı bedensel değişimleri, istekleri, endişeleri açıkça ifade edilmeden fark edebilir. Daha yüksek bir sese uyanmazken, çocuğunun ağlama sesine uyanır. Tüm bunlar bebeğinin yaşam belirtilerine duyarlı olduğunu gösterir. Endişeli ya da merakta degildir; ancak çocuktan gelen anlamlı bir iletişime uyanık bir dengelilik içindedir.
Sayfa 134
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Dikkat toplamak demek, bu anı, bu arada ve şimdiyi tam anlamıyla yaşamak, şu anda bir şey yaparken bir sonrakini düşünmemek demektir. Yoğunlaşmayı en çok, birbirini seven iki insanın yaşayabileceğini söylemeye gerek yoktur. Birbirlerine yakın olmayı öğrenmeli ve birçok şekilde, âdet olduğu gibi birbirlerinden uzaklaşmamalıdırlar. Yoğunlaşmayı
Sayfa 134
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Başkalarıyla olan ilişkide yoğunlaşma demek, dinlemeyi bilmek demektir. Çoğu insan diğerlerini gerçekten dinlemeden dinler görünür, hatta öğüt bile verir. Karşısındakinin konuşmasını ciddiye almadıkları gibi kendi konuşmalarını da ciddiye almazlar. Sonuç olarak konuşma onları yorar. Onlar yoğunlaşıp dinlediklerinde daha da yorulacakları kanısına sahiptirler. Ancak gerçek bunun tersidir. Yoğunlaşarak yapılan bir faaliyet kişiyi diri tutar (buna rağmen sonrasında doğal ve yararlı bir yorgunluk duyulur), buna karşın yoğunlaşmadan yapılan faaliyet kişinin uykusunu getirir, günün sonundaysa kişinin uykusunu kaçırır.
Sayfa 133
125 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.