Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zavallı General’in hâli haraptı! Elli beş yaşında bir adamın böylesine âşık olması büyük bir felâket değil de nedir ki? Buna bir de dul oluşunu, çocuklarını; herkese borçlu oluşunu ve son olarak da tutulduğu kadını ekleyin… Matmazel Blanche oldukça güzel bir kadındı. Ama insanı ürperten güzellikte bir yüze sahip desem, bilmem tam olarak anlatabilir miyim? Nedense ben böyle kadınlardan hep korkmuşumdur.
Sayfa 34
"Bilinmiyor muydu bunlar o zaman? Dış etkiler hiç mi onlenemez?" "Bilinmez mi? 1914'te, yabancıların ALTI BIN okulu vardı Osmanlı Imparatorluğu'nun sınırları içinde... Neden açmışlar bunları? Niçin bunca parayı harcıyorlar? Akıllanalım diye mi? Hayır, işe yarar ajan yetiştirmek için... Iktidara geldin mi, bilirsin gizli açık bütün
Sayfa 218 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Uzun yazı ama İLGİNÇ bir olay
“Eski ve kapanmış bir çocuk kaçırma dosyası yeniden açılmış ve önüme gelmişti” diye devam ediyor hâkim bey. “O davadan yaklaşık dokuz yıl önce, İzmir’de ticaretle uğraşan, otuzlu yaşlarında Serdar Yolaçan’la eşi yirmi dokuz yaşındaki Sibel Yolaçan’m iki çocuğundan biri olan Ebru kaçırılmıştı. Kaçırılma olayı da şöyle olmuş: Bir haziran günü Sibel,
Asr-ı Saâdet ve Günümüz
Kulluğun en iyi yaşandığı çağın adı Asr-ı Saâdet’tir. Ne oldu o asırda? Onlar, Allah’a kuldular. Evlerinde üç öğün yemek yemekten acizdiler. Nimetlerin birçoğu ellerinde yoktu. Şimdi biz ne haldeyiz? Evde beş kişi isek on yaşından büyük herkesin cebinde telefon var. Her şey bol. Peki mutlu muyuz? Çocuklarımız mutlu mu? Bir zamanlar bayramlık elbise ve ayakkabı ile sevinen biz, şimdi çocuklarımıza araba almamıza rağmen onları mutlu edemiyoruz. Dedelerimizin babalarımızın mutluluğunun aynısı bizde yok. Âişe annemiz şöyle demiştir. “Günler geçerdi de evimizde şu iki siyahtan başka bir şey bulunmazdı: Arpa ile su ya da arpa ile hurma.” Arpa ile hurma ile gününü geçiren bir insan var mı şu anda içimizde? O ev “Âişem”, “Hümeyram”, “Efendim” denilen bir evdi. Onlar için perdenin mobilyanın bir anlamı yoktu bunların hepsi boştu. Salonlarımız 40 metrekare ama on iki kişi yan yana gelip cemaatle namaz kılamıyoruz. Bizler Asr-ı Saâdeti okuyoruz ama güncellemiyoruz. Saadetin ve mutluluğun gerçek manada nerede olduğunu anlasaydık halimiz bu olmazdı. Bunca nimete rağmen bu asrın adı felaket asrıdır! Eğer kulluk olsa asrın adı 1500 sene sonra bile Asr-ı Saâdet olacaktır.
Elli beş yaşında bir adamın böylesine âşık olması büyük bir felâket değil de nedir ki?
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Reklam
ÜSTAD BEDİÜZZAMAN'IN İKİNCİ DÜNYA HARBİ ESNÂSINDA YAZDIĞI MÜHİM BİR MEKTÛB بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ Şiddet-i şefkat ve rikkatten ve bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevî ve şiddetli bir soğuk ve musîbet-i beşeriyeden bîçârelere gelen felâketler, sefâletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle
yalnızca beş dakika geç kalmıştım
Ah, kör yazgı! Alnımızın kara yazgısı! Biz insanlar yeryüzünde yapayalnızız, işte en büyük felaket burada!
Sayfa 102 - notos kitap
Şimdiye bakınca bir de kahroluyorum
Milletine daima medenî yolu gösteren ve muasır medeniyete Onu yetiştirmek için her türlü gayreti sarf eden, yorulmadan uğraşıp didinen ATATÜRK bakınız 24 Ağustos 1925 Kastamonu'da yaptığı konuşmadaki şu cümleler ne kadar manâlı ve istikbal yolumuzu aydınlatan ne veciz ve sarih direktiflerdir. “Biz her noktai nazardan insan olmalıyız. Acılar gördük. Bunun sebebi dünyanın vaziyetini anlamadığımız içindir. Fikrimiz, zihniyetimiz medeni olacaktır. Şunun, bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz. Medeni olacağız, bununla iftihar edeceğiz. Bütün Türk ve İslâm âlemine bakınız: Zihinleri medeniyetin emrettiği tahavvül ve tealiye uymadıklarından ne büyük felâketler, ızdıraplar içindedirler. Bizim şimdiye kadar geri kalmamız ve nihayet son felâket çamuruna batışımız bundandır. Beş, altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak, bu zihniyetimizdeki tebeddüldendir. Artık duramayız, behemehal ileri gideceğiz. Geriye ise hiç gidemeyiz. Çünkü ileri gitmeye mecburuz. Millet vazıhan bilmelidir, medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona bigâne olanları yakar ve mahveder. İçinde bulunduğumuz aileyi medeniyetlere götürecek, lâyık olduğumuz mevkii bulacak ve onu muhafaza ve ilân edeceğiz. Refah, saadet ve insanlık bundadır. Milletin teveccühünü daima noktai istinat telâkki ederek hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mes'ut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”
Sayfa 168Kitabı okudu
Kukuletanın Altında I.
Oturduğum sokağın köşesinde bakkalda çalışan bir hanım var, adı Denise. Kendisi Amerika’nın yanınlanmamış büyük romancılarından biri. Yıllar içinde kırk iki romantik roman yazmışsa da, bunların arasında bir kitapevinde yer bulmayı başaranı yok. Ancak bendeniz ne zaman bir kahve ya da konserve fasulye almaya gidecek olsam, bu romanların son yirmi
226 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.