Kız uyuyordu, benim gibi yapmış, diye düşündü doktorun karısı, çocuğa en korunaklı yeri vermiş, birer dayanaksız duvarız biz, yolun ortasına yerleştirilmiş bir taş sadece, düşmanın o taşa takılıp tökezlemesinden başka umudumuz yok, düşman mı, hangi düşman, buraya gelip bize saldırmayacak, dışarıda soyulabilir, öldürülebilirdik, kimse buraya bizi tutuklamaya gelmeyecek, araba çalan adam özgürlüğünden hiç bu kadar emin olamazdı, dünyadan o kadar uzağız ki kim olduğumuzu unutmamız o kadar uzun sürmeyecek, hatta birbirimizin adını söylemek bile aklımıza gelmeyecek, neye yarar ki, adlarımız ne işimize yarayacak, hiçbir köpek bir diğerini bizim koyduğumuz adla tanımaz, eğer tanıyacaksa, onu ayırt eden kokusuyla ve kendini de kendi kokusuyla tanır, biz de burada başka tür birer köpek gibiyiz, birbirimizi havlamamızdan, sözlerimizden tanıyoruz, geriye kalanlar, yüz çizgileri, göz rengi, ten rengi, saç rengi hesaba katılmıyor, sanki bunların hiçbiri yok, ben henüz görüyorum ama ne zamana kadar.