Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Dili oldukça akıcı ve anlaşılırdı. Günümüze yakın bir zamanı anlattığı için olaylara hemen hakim oluyorsunuz. İlk okumaya başladığınızda bir polisiye roman havası almıyorsunuz. Sadece üç arkadaşın yaşam öyküsü tadında ilerliyor. Olaylar Kenan'ın ölümsüzlüğü yakalamak uğruna girdiği cinayet resimleri çekmesi ve sergi açması çerçevesinde gelişiyor. Kahramanların iç hesaplaşmaları, olayların tasvirleri o kadar iyi betimlenmiş ki olayları bizzat yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Yazarın son bölümlerde yaptığı ters köşe insanı şok edecek dereceydi. Katili asla tahmin edemeyeceğimiz biri olarak karşımıza çıkarıyor. Sırf bu son için bile okunmaya değer.
Keyifli okumalar...
"İnsanlar onun kadar umutlu olabilse dünya daha güzel bir yer olurdu."
"...sadece inanç meseleyi çözmüyor. Hitler de inanmış bir adamdı, Stalin de. Sana böyle yüzlerce isim sayabilirim ama hiçbiri dünyayı daha yaşanır bir hale getiremedi.
Yanında şöyle kallavi bir Türk kahvesine ne dersiniz?
Nasıl bir kahve?
Kallavi. Biz de öyle derler. Yani kıvamı, köpüğü, sertliği yerinde... Hiç duymadınız mı?