sabun köpüğü gibi bir kitap. bir çırpıda bitiyor. karakterlerin isimleri (burç, gülriz, kartal, kenan) ve yaşam tarzları fazla beyaz türk geldiği için onlarla bütünleşmek benim gibi sıradan kişileri sıkıyor. sahiplenemiyorsun çünkü o karakteri. tüm kitap boyunca "ee ne yapmış şimdi bu" diye okuyorsun.
hoop atlıyor paris'e, hooop geliyor beyoğlu'ndaki bir lüks restorana. işleri güçleri tıkır tıkır yolunda gidiyor herkesin. hoop aradığı herkese her şeye her türlü bilgiye hemen ulaşıyor filan. araya da nihat gibi katalizör silik bir karakter koyarak okuyucuya yakın hissettirmeye çalışsa da olmamış kitap. karakterlerin altında boşluklar var ve üzgünüm ama türk romancılar tıpkı türk dizilerindeki gibi çok beceremiyorlar bu altını doldurma işini.
kitabın tek faydası beyoğlu'ndaki her gün önünden geçip adını dahil bilmediğimiz mekanlar, binalar hakkında farkındalık yaratması ve o yakın tarihin kara lekesi olan 6-7 eylül olayları'nı yeniden hatırlatması.