insan asla hiçbir şeyi anlatmamalı, bilgi de vermemeli, hikâyede aktarmamalı, hiç var olmamış, yeryüzüne ayak basmamış, dünyayı dolaşmamış ya da dünyadan geçmiş ama tek gözü kör, kararsız unutuşa gömülerek yarı yarıya kurtulmuş varlıkları da insanlara hatırlatmamalı. Anlatmak hemen her zaman bir armağandır, anlatılan hikâye zehir taşısa ve saçsa bile; aynı zamanda bir bağdır, güven duymaktır; er veya ihanete uğramayan güven ise nadirdir; dolanıp düğümlenmeyen, sonunda sıktığı için bıçak ya da jiletle kesilmesi gereken bağ da nadirdir.
Beyaz Bulut
Çatal, kaşık, bıçak sesleri... Masaya değen, tabağa çarpan bardak sesleri... Şamdanlardan gelen mum çıttırtıları ve uzaktan gelen tanıdık canlı müzik...
Reklam
Ninem de patates sarardı:)
"Bu mizaç başkalığı en küçük itiyatlarda bile kendini gösteriyordu. Haminne midesi ağrıdığı zamanlar nane ile limon kabuğu kaynatır içer; başı ağrısa gül yapraklarını sirkeye batırdıktan sonra alnına ve şakaklarına bastırıp bağlardı. Büyükbaba mide ağrısında büyük bir soğanı yumruğuyla kırar -bıçak şifasını alırmış- yer, başı ağrırsa patates diler, sarardı.."
Sana derinliğine kimsesizlik Sana sükunetin gizemli ilk hâli Bıçak serin sana kemik alnım Yüzünde uçurumlar fiyaka Dekorumuz yara kabuğu..
Sesin düşüncelerin, İçime bıraktığın muğlak İnsanları kıskandıran güzelliğin, Önüme bıraktığın yasak Ve belki de en önemlisi Ağlamaya meyilli ruhun, Kalbime saplanan bir bıçak
O küçük patlayışının gerçek sözcüklerini anımsamaya çalıştı, onu çok daha anlamlı öyle çok sözcükle bilinçsizce donattı ki, uğradığı başarısızlığın tedirginliği biraz da olsa dindi. Arada bir, yatıştırılmamış gerçeğin ansızın bıçak darbeleri üzerine çullanıyordu, çünkü doğasında davranışlarına pembe görüş açısından bakma eğilimi yoktu.
Reklam
Acıtamaz
Miden bulanınca kusmadan rahatlayamazsın. Üzüldüğünde de ağlamayınca aynısı oluyor. Hatrına ağlamadığım her şey yüreğimde bir bıçak gibi saplanıp kalıyor öylece. Temizlemediğim kalbim nasıl devam etsin ki atmaya.
Nazım Hikmet
İyice yaklaştı bana büyük karanlık. Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği, elimi sıkarken sapladığı bıçak. Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman. Geçtim putların ormanından baltalayarak nede kolay yıkılıyorlardı. Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri, çoğu katkısız çıktı çok şükür. Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı, ne böylesine hür. İyice yaklaştı bana büyük karanlık. Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık. Bakınıyorum başımı kaldırıp işten, karşıma çıkıveriyor geçmişten bir söz bir konu bir el işareti
Şurama batan… diyor şair, “Şurama batana özlem demeselerdi, bıçak derdim..”🍀
Bütün evren bir öğle yemeği kutusundaki bir elma dilimine sığar. Ağaç, güneş ışığı, bulut, yağmur, toprak, hava, çiftçinin alın teri - hepsi elmanın içindedir. Teslimat kamyonu, mazot, pazar, para, kasiyerin gülümsemesi - hepsi elmanın içindedir. Buzdolabı, bıçak, kesme tahtası, anne sevgisi - hepsi elmanın içindedir. Koca evrendeki her şey birbirine bağlıdır. Şimdi senin içinde var olanları düşün. Bütün evren içimizdedir.
Reklam
Saraylar hiç kuşkusuz nezaket ve terbiyenin egemen olduğu yerlerdir; böyle olmasaydı adam öldürülen harabeler olurlardı. Şimdi gülümseyip birbirlerini kucaklayanlar, eğer terbiyeleri araya girmeseydi, birbirlerine hakaret edip bıçak/arlardı. Lord Chesterfield, 1694-1773
Sayfa 8
her gün bir kez bu kitabın başına geçtim. her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp, yüzümü yere eğdim. her gün bir gazeteye boş gözlerle baktım. her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım. her gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime. her gün bir kuzey kışı indi içime. her
Sayfa 10 - Metis Yayınları
Toplum beni bıçak gibi keskin bakışlarıyla adeta kazığa oturtuyor ve ısıran bakışları yüzümde kamçı gibi şaklıyordu.
Sayfa 70 - EverestKitabı okudu
Kalpte hissedilen acı adeta bir bıçak acısı gibiydi. Acaba bu acı mı kendini öyle hissettiriyor Yoksa onu meydana getiren bıçak mı kendini göstermiyordu?
İyice yaklaştı bana büyük karanlık. Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık. Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği. elimi sıkarken sapladığı bıçak. Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman. Geçtim putların ormanından baltalayarak ne de kolay yıkılıyorlardı. Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri, çoğu katkısız çıktı çok şükür. Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı, ne böylesine hür.
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.