Bazen içimde kendime karşı bir acıma duygusu beliriyor, ama aklım ayıplıyordu beni. Birisiyle konuşsam, bir şey yapsam, türlü konularda söze karışsam gönlüm başka yerde oluyordu, aklım başka yerde, ve ayıplıyordum kendimi. Dağılan, çözülen bir kitleydim ben. Sanki ben hep böyleydim, böyle de kalacağım: acayip, biçimsiz bir karışım...
Lao-tzu, ünlü Tao Teh Ching'de Tao'nun aşağıda­ki betimlemesini verir: Biçimsiz ama tam birşey var O yerden, gökten önce de vardı Ne dingin, ne boş Hiçbir şeye bağlı değil, değişmiyor Her şeyi kaplıyor, gevşemiyor Göğün altındaki her şeyin anası olduğu düşünü­lebilir onun Adını bilmesem de ona “Anlam” diyorum Bir ad verecek olsaydım, ona “Ulu" derdim
Reklam
Sessiz sedasiz yasayin. Her seye boyun egip kopek gibi kabullenin. Aşağılık insanlar. Tecavuze ugrasaniz butun omrunuz boyunca ses cikarmazsiniz. Sizin nereniz insan. Sizin nerenizde akil ve duygu. Ne bicimsiz mahluklarsiniz siz. Tek bildiginiz boyanip suslenmek. Hangi düşünce ile varoldunuz. Hangi ruhla. Ruhsuzlar. Köle toplumu. Mide bulandiricisiniz. Her siyasi partiniz, her ideolojiniz ayri rezil. Ayri aşağılık. Gulmekten catliyorum izlerken sizi ama ne icin sizi kullandiklarini gördüğümde kan beynime sicriyor. Cunku bunu yasadim. Yeryüzünde olmamam gerekirdi. Ve temiz bir yokolus gerekirdi. Bunca zevzeklik ve igrenclik ne ile karsilanmali.? Bu mu evrenin kodu. Buna neden antitez dogmadi. Seytanlar kazandi mi. Bu insanlar hep şeytan. Kötülüğün hizmetkarlari. Efendilerinin kesime hazir esekleri. Sessiz sedasiz yasayin. Akillica. Aferin. Cok mutlu olucaksiniz ama lanetleneceksiniz. Ne dedigimi ben de bilmiyorum. Alti ustu bir deli iste. Sonu timarhane. Ciddiye almayin. Ama sizin sonunuz lanetlenmek olucak. Yazıklar olsun by nasıl hakikat.
... "Hem de birçok şeyi hatırlıyorum. " "O zaman çok yazık.." "Niçin?" "Çünkü gerçeğiyle karşılaştığımızda hafızamızda yer eden hatıralar maalesef hep sûkutuhayale sürükler bizi. O hatıralardaki güzellikler ya solmuş olur ya da... Hakikatin hafızamızdakinden çok daha küçük, biçimsiz veya çirkin olduğunu keşfederiz." "Peki ya hatırladıklarımız zaten kötü şeylerse?...
Sayfa 64
Baba, meydana bakan pencerede durmuş, aşağıyı izliyordu. Saatini kontrol etti. Mutfak masasının sandalyelerinden biri­ ne geçip oturdu. Bakışlarını kucağına doğru indirdi. Giyinip süslenmişti, taba rengi makosen ayakkabıları kaval kemikle­ riyle bütünleşmişti. Takım elbisesinin pantolonu, ütü çizgileri bozulmasın diye her zaman olduğu gibi yine son ana kadar mutfakta asılı bekliyordu. Bir kutlamaya daha saatler varken evde iç çamaşırlarıyla dolaşması hem Nils'i, hem de Anne'yi sık sık öfkelendiren bir durumdu. Başında yıpranmış ve biçimsiz görünen, kendi öğrenciliğinden kalma bir kep vardı. Kafasının üzerinde sararmış kumaştan bir bez parçası gibi duruyordu.
Sayfa 129 - Timaş yayınları ekım 2021Kitabı okuyor
Kadını Erkeği hiç farketmez,Sesli Kahkahaları sevmem!
Birden öyle bir kahkaha attı ki, Sevgilim olacak o biçimsiz yaratığı hemen bırakmaya karar verdim.
Reklam
"Kelimeler! Sadece kelimeler! Ne korkunçtu onlar! Ne kadar apaçık, canlı ve insafsızdılar! İnsan kelimelerden kaçamıyordu. Öte yandan kelimelerin ne incelikli bir büyüsü vardı! Biçimsiz şeylere esnek biçimler kazandırır gibiydiler. Bir viyola ya da lavta sesini andıran tatlı bir melodileri vardı sanki. Sadece kelimeler... Kelimelerden daha gerçek ne vardı ki!"
Duygu ve İrade
Ruhsal hayatın en mühim faktörü, en kuvvetli unsuru duygular ve dış tesirlerdir. Duygular ne kadar eksik ise iradeyi besleyecek gıdalar o kadar az ve dolayısıyla irade de o kadar zayıf olur. Duygu ve dış tesirden mahrum olan ve "biçimsiz" denilen bu biçareler bir "akıl ishali"ne uğramış gibi aldıklarını hiç değiştirmeksizin çıkartırlar. Zekâdan, iradeden, dış tesirden, hatta hayattan bile mahrumdurlar.
"Buradan bakınca işlerimizi, küçük sıkıntılarımızı ve zevklerimizi, yediklerimizi, içtiklerimizi, acılarımızı ve sevinçlerimizi düşünüyorsun. İnsan böyle yaşıyor ve ölüyor. Ama buradan bakınca her gün yaşadığımız üzüntüleri hayatımızın sonu olarak düşünmemizin saçma olduğu anlaşılıyor. Yukarısı farklı.. Örneğin aşağıda korkunç biri korkunç bir şekilde biçimsiz, korkunç bir şekilde sakatlanmış, rezil olsaydı, yaşamaya devam etmek neredeyse imkansız görünürdü. Burada -bu yıldızların altında- bunların hiçbirinin önemi yok. Hepsi hayatın bir parçası. Buradan bakınca insan sadece yıldızlara dokunmak istiyor."
Sayfa 189 - Denton- Şehrin YollarıKitabı okudu
Uzun zamandır bende, diri diri dağılmakta, parçalanmakta olduğum duygusu belirmişti. Yalnız cismim değil, ruhum da, aralarında bir uyuşma olmaksızın, kalbimle sürekli zıt gidiyorlardı. Garip bir dağılma ve bölünmeden geçiyordum sürekli. Bazen bir şey düşünüyor, buna kendim de inanmıyordum. Bazen içimde kendime karşı bir acıma duygusu beliriyor ama aklım ayıplıyordu beni. Birisiyle konuşsam, bir şey yapsam, türlü konularda söze karışsam gönlüm başka yerde oluyordu, aklım başka yerde ve ayıplıyordum kendimi. Dağılan, çözülen bir kitleydim ben. Sanki ben hep böyleydim, böyle de kalacağım: acayip, biçimsiz bir karışım...
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.