Resulullah(s):
"Bugün burada Allah'ın sizlere rahmet affıyla vaat ettiği şeye ulaşmak için çabalayın ve imtihanı kazanın. Bilin ki O'nun sözü hak ve azabı çetindir. Ben ve sizler, Hayy ve Kayyum olan Allah'a bağlıyız. O'na sığındık. O'na tutunduk. O'na güvenip dayandık. Dönüşümüz O'nadır. Allah'ım, beni ve bu mü'min kullarını bağışla..."
Biraz susardım, binlerce yıl kadar uzun gelirdi bu susma bana..
Başını sallar, beni konuşmaya davet ederdi adeta..
“Beni ne kadar seversin?”
“İpeklere atılan düğümler gibi…”
“Nasıl…”
“Kördüğüm gibi..”
Bin senelerin içinden bir yıldız gibi kayarak inerdi bu cevap gönlüme..Dolup taşardım aşkıyla..
Bazen yıldızım düşer, aşkımı tazelemek isterdim sözleriyle…Bir parola misali sorardım aşkın krallığındaki Hazret’e:
“Bizim kördüğüm nasıl?”
Gülümseyerek cevap verirdi:
“İlk günkü gibi…”
O(s) , Hatice’nin arkadaşlarını da onun hatırası için seven sayandı..Ben vefayı O’ndan(s) öğrendim..Sevgilinin hatırasının ne demek olduğunu da O’ndan(s)..
Savm..Oruç..
Vazgeçmek demekti savm. Aslında dünyalık olanla kendisi arasında sürekli mesafeler koyan bir kimse olarak Resulallah’ın (sav) timsali gibiydi bu ibadet.O’nun(s) hayatı tümüyle savme benzerdi aslında.
İkindi, hüzündür. Gözü arkada bırakan bir vedalaşma ışığı vardır ki ikindi demlerinin, yaz ortasında bile kırık, soluktur rengi. Rengi ikindinin, dünyanın en güzel gülüdür. Birazdan kuruyacak…
İkindi, ah güzel vakti günün, çok çabuk soluverecek bir olgunluğun da imzası gibidir.. İşlerin bitirilmeye yaklaştığı, dönüş yoluna çıkıldığı zamanlar…