Bir gün evladın baba üzerindeki hakları sorulmuştu Resulallah'a (s)... "Ey insanlar, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun" (Tahrim, 6) ayetini okuyup... “Çocuğun baba üzerindeki hakkı; yazı yazmayı, yüzmeyi ve ok atmayı öğretmesidir" demişti... Başka bir seferindeyse, "Çocuğun babası üzerindeki hakkı, ona güzel bir isim koyması, güzel bir terbiye vererek yetiştirmesi, ergenliğe erince evlendirmesi ve ona Kitab'ı öğretmesidir" demişti...
Kadınlar da geri kalmazdı öğrenmek konusunda erkeklerden... “Ailesine güzel bir terbiye ve tahsil veren kişinin ecri, diğer öğretenlere nazaran iki kat arttırılacak ecirle karşılanır" anlayışıyla herkes evinin de öğretmeniydi... Kadınlar ve çocuklar da çok istekliydi öğrenme konusunda.
Dünyanın en yüksek ağacıydı O(s)... Küçük bir serçe gibi dalları arasında cıvıl cıvıl uçardım. O'ndan sonraysa kanatlarım kırıldı benim. Hep ağacımı arayıp durdum. Hep ağacımı arayıp sordum. Hep ağacımı özleyip durdum... Cıvıltı değil, kederli bir ağlayıştı O'ndan sonraki tüm konuşmalarım. O'nun(s) emanetini benden sonrakilere aktarmak göreviyle konuşurken, aslında O'ndan sonra bir daha hiç konuşmadığımı, ahh kimsecikler fark etmemiştir... Benim kelimelerim O'nunla(s) birlikte uçup gitmiştir...