"Bilgeler ise korkuları yatıştırmakla veya beğendikleei teoriyi desteklemekle uğraşmayarak zihinlerini ve ruhlarını yormadılar. Doğru fikirler arayıp eksiksiz bilgi edinmek için can attılar. Gerçek, saf kudreti ve olağanüstü ihtişamıyla ortaya çıktığında da bilgeler eğilip ona taptı.
"Derleme ne anlama gelir? Bununla iki farklı şey kastediliyor olabilir. Sözün gelişi,
tutarlı düzenin, bir tür saga gibi, asli koşul olduğu ve ne zaman mitleri bağlantısız unsurlar olarak bulsak, bunun bozulma ve düzensizlik sürecinin bir sonucu olduğu anlamına gelebilir; biz sadece, daha önceleri anlamlı olan bir bütünün dağılmış unsurlarını bulabiliriz. Yahut bu bağlantısızlık durumunun geçmişte de geçerli olduğunu ve bu mitlerin, her yerde değil ancak bazı toplumlarda mevcut bilgeler ve filozoflarca bir düzene konulduğunu varsayabiliriz."
Olgunluklarının delili olarak canlarına kıyan antik bilgeler, modemlerin hafızasından çıkmış olan bir intihar öğretisi yaratmışlardı: Dehasız bir can çekişmeye adanmış bizler, ne aşırılıklarımızın yaratıcısıyız, ne de vedalarımızın belirleyicisi. Son, artık bizim sonumuz değildir: Sayesinde yavan ve yeteneksiz bir hayatı bağışlatabileceğimiz yegâne bir girişimin üstünlüğü noksandır, tıpkı yüce bir kinizmin ve eski görkemli can verme sanatının da noksan olması gibi... Ümitsizliğe talim eden ve kendini kabullenen cesetleriz; kendimize rağmen hayatta kalırız ve yalnızca yararsız bir formaliteyi yerine getirmek için ölürüz: Sanki hayatimiz, sadece ondan kurtulabileceğimiz ânı ileri atmamıza bağlıymış gibi...
..."Ey prensler, sakın körü körüne aptallığın ve pervasızlığın peşine takılıp da kendinizi rezalete ve çaresizliğe kurban etmeyin. Prenslere ve seçkin kitlelere kendinizi rezil etmeyin. Bilgeler derler ki, şehvetini yönetmeyi öğrenmeyen insan yücelik mertebesini hak edemez...
Mahvolmuş hayatlar olağandır. Bilgeler içinde, ahmaklar içinde. Ancak o mahvolmuş hayat bizimki olduğunda, işte o zaman farkına varırız intiharların, ayyaşların,hapishane kuşlarının, uyuşturucu müptelaları ve benzerlerinin.
Ey gönül bu muammanı çözmeye eremezsin Bilgeler ne diyor, o nükteye eremezsin
Yap burada kendine bir cennet kadeh ile meydan
Öte yandaki cennete ya erer, ya eremezsin.
Yaşam hakkında, tüm zamanlarda en bilgeler hep aynı yargıya varmışlardır: d e ğ m e z . . . Her zaman ve her yer de aynı ses duyulmuştur ağızlarından, — kuşku dolu, efkâr dolu, yaşam yorgunluğu dolu, yaşama karşı direnme dolu bir ses. Sokrates bile demişti ki ölürken: “ yaşamak — uzun süre hasta olmak demek: kurtarıcı Asklepios’a bir horoz borçluyum.” Sokrates bile bıkmıştı. — Neyi k a n ı t l a r bu? Neye i ş a r e t e d e r bu? — Eskiden denilmişti ki, (— ah, dediler bunu, hem de yeterince yüksek sesle ve bizim kö tümserlerimizden önce!): “Burada her halükârda bir hakikat payı bulunmalı! Consensus sapientum,* hakikati kanıtlar.” — Bugün de hâlâ böyle mi konuşacağız? h a k k ı m ı z var mı buna? Burada her halükârda bir h a s t a l ı k payı bu lunmalı” — b i z de yanıt veriyoruz: bu tüm zamanların bilgeleri, onları önce bir yakından görmeli! Belki hepsi de ayaklarının üstünde sağlam duramıyorlardı artık? geç? sal lantılı? dekadanlar? Yoksa bir karga gibi mi görünür bilge lik yeryüzünde, en ufak bir leş kokusuyla heyecanlanan?...
*Bilgelerin görüş birliği
"İlle de uşak olman gerekiyorsa, senden en çok yararlanacak kişiyi bul! Efendinin ruhu ve erdemi, senin ona uşaklık etmenle gelişmeli. Onun ruhu ve erdemiyle kendin de gelişmiş olursun böylece."
Zamanla, yalnız eğitim gerçek bir özgürlüğü getirebilir ve sadece akıl böyle bir özgürlüğü verebilir, diye düşünüyordu Voltaire; "ne kadar aydınlanırsa insanlar, o kadar özgür olacaklar" diyordu. Tek geçerli devrimler, yürekleri ve kafaları değiştirenlerdir ve gerçek devrimciler de, bilgeler ve ermişlerdir yalnız!
Sayfa 165 - Cem Yayınevi / 1. Bası, İstanbul, Eylül 1994Kitabı okuyor