Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA TURAN TURANCILIK: Türkçülüğün ikinci kanadı Turancılıktır. Irkçılık, Türkçülüğün "iç davası", Turancılık ise "dış davası"dır. Atsız'a göre Turancılık "Türk Birliği"dir. Daha 1934 yılında yazdığı "Yirminci Asırda Türk Meselesi” başlıklı yazının birincisi "Türk Birliği" adını taşır. Ona
Fakat gerçek şu ki, teknik olarak Atom Çağı'nda yaşanırken, insanların çoğu -iktidarda olanların çoğu dahil- duygusal anlamda hala Taş Devri'nde yaşıyorlar. Matematik, astronomi ve doğa bilimlerinde yirminci yüzyılda bulunuyor olmamıza rağmen, siyaset, devlet ve toplum hakkındaki görüşlerimizin çoğu, bilim çağının çok gerisinde kalıyor.
Sayfa 11 - SayKitabı okudu
Reklam
Demek ki biz gelişmiş bir toplum değiliz!..
Gelişmiş toplumların kültürlerinde birey olma baskındır, ait olma pek o kadar önemsenmemiştir; insanlar birinin oğlu, kızı, torunu ya da yeğeni olarak bilinmeyi pek istemez. Bu toplumların bilim, felsefe, sanat ve teknolojide gelişmeleri hızlıdır. Bu toplumlarda yeni düşünce, yöntem ve yaklaşımlar, “Başımıza yeni icat çıkarma,” denilerek bastırılmaz; aksine ödüller verilerek teşvik edilir.
Ölümü kışkırtan hayatın fazlalığıdır. Ve toplum içinde yaşayan konuşan-varlıklarda hayatın fazlalığı, öncelikle sözün fazlalığıdır. kelimelerin v e cümlelerin bu fazlalığı, toplumsal gövdeyi ayakta tutan ve aynı zamanda onu bilim konusu yapan büyük dengelere ve büyük düzenlemelere karşı kitleler çağının insanlarını kör eder. Kralları öldüren söz fazlalığı, demokrasi çağınıninsanlarını da, toplumlarını hayatta tutan yasaların bilgisinden yoksun bırakır.
Yasacı, açıklamacı ve prognostik (önceden bilmeci) görünümüyle bilim, insanın doğa ve toplum üzerinde teknik uygulamalar yoluyla tasarrufta bulunma ve doğaya hâkim olma yanında toplumu akılcı ilkelere göre düzenleme ve denetleme imkânını sınırsızca genişletir. Bununla birlikte bilim (Comte’un Pozitif Felsefe Dersleri’nden sonra geliştirdiği görüşler doğrultusunda) bu tasarruf, düzenleme ve denetleme imkânını kendinden hareketle kullanamaz. Bilime yol gösterecek olan bir kılavuz, bir “anlamlar ve değerler sistemi” gereklidir. Böyle bir sistem, yaşama pratiği göz önünde tutularak geliştirilmiş, tanrısız bir “pozitif din” olarak ortaya konmalıdır.
Hastings-on-Hudson'daki Toplum, Etik ve Yaşam Bilimleri Enstitüsü tarafından yapılan deneyler, insanları klonlama veya kopyalama tekniklerinin çoktan beri mevcut olduğunu göstermektedir. Bir insanın (üreme organlarından olması şart değildir) herhangi bir hücresinin çekirdeğini oluşturan maddeden almak artık mümkündür ve bunun kırk altı tam kromozom takımının yirmi üçünü dişi yumurta hücresi içine yerleştirmek; "önceden belirlenmiş" bir bireyin ana rahmine düşmesi ve doğumu sağlanır. Normal döllenmede, "baba" ve "anne" kromozom takımları birbirlerine yapışır ve sonra yine yirmi üç kromozom çifti olarak kalmak üzere ayrılmalıdırlar, bu da DNA'larından bazılarının şansa bağlı değiş tokuşuna yol açar. Ama klonlamada, döl, ayrılmamış kromozom takımının geldiği kaynağın tam bir kopyasıdır. Dr. W. Gaylin The New York Times'da "insan varlıklarının tam kopyalarını yapmak gibi korkunç bir bilgiye" çoktan beridir sahip olduğumuzu yazıyor; bu ise (hücre çekirdeklerini saklamış olsaydık) sınırsız sayıda Hitlerler, Mozartlar veya Einsteinlar demektir.
Reklam
Gelişmiş bir toplum mikro elektrik montajlar, elektrik devreleri ve bilgisayar "beyinleri" için altına gereksinim duyar.
Kainat Mektubuna Dair
Sanatçılar, filozoflar, bilim adamları, yüzyıllar, bin yıllar boyunca kâinat mektubunu okumayı bilen kişiler sayılarak toplum içinde yer sahibi oldular. Onların dile getirdiklerine bakarak insanlar kendilerine bir mektup gönderildiğinden haberdar oldu; insanlar bazan sanatın, felsefenin, bilimin verimleriyle kâinat mektubunun doğru anlaşıldığını, en azından bu yolda bir mesafe katedildiğini kabul ettiler. Oysa kâinat kendini zâhir olarak sunuyor ve insanlara görünenden geçerek görünmeyene ulaşma imkânı olarak insanlara hitab ediyordu. Kâinat mektubunu okuma iddiasında bulunan sanatçı, filozof, bilim adamları, eserleriyle zâhire zâhir kattılar. Bilim, felsefe, sanat birer dünya kurarak kendi anlaşılma gereklerini kâinat mektubunun karşısına koydu. İnsan elinden çıkma bir işaretler silsilesi asıl işaretin yerini tutacak bütünlükleri temsil eder oldu.
Böyle bir toplum(!)Nasıl bu hale geldi Ülkemiz?!..
~•~ Böyle bir toplumda kahramanları da hain sayan bir şarlatanlık ve dalkavukluk edebiyatı olmuştur. Böyle bir toplumda felsefe, inkâr hezeyanlarının, mantık yoksunluğunun zavallı hırıltılarıdır. Böyle bir toplumda bilim, ezber ve taklitçilikle hafızaya yüklenmiş kör bir yığın aktarma bilgilerdir. Böyle bir toplumda basın, ahlâksızlık propagandası, cehalet reklamcılığı, kendi ülkesinin öz değerine hakaret, yabancı ve düşman kültürlerin salgıladığı kalitesizliğin ifrazat bataklığına saplarıp kalmaktadır. ~•~
Yeni Ateistler, dini kendisine karşı mücadele edilmesi gereken ve mümkünse toplum hayatından tamamen silmesi gereken bir öğretiler bütünü olarak görürler. Bu tavırları nedeniyle onları "militan" olarak tasvir edenler olmuştur.
Sayfa 36 - Doğu Kitabevi
451 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.