Bilim ve sanat, bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar, uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.
Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar
İnsan, Hayatta kalma ve Türün devamı içgüdüleri ile sınırlı değil
Şüphesiz bugün bize insan, insanın çeşitli özellikleri, ihtiyaçları, toplum, toplumsal ve siyasal kurumların yapısı ve gelişmesi hakkında büyük ölçüde güvenilir bilgiler veren ekonomi, psikoloji, sosyoloji, hukuk, hatta savaş bilimi gibi bilimlerimiz ve bu bilimler alanında yetişmiş uzmanlarımız, bilim adamlarımız olduğuna inanıyoruz.
Ancak bunların iyi, doğru ve adil bir toplumun, iyi bir siyasal rejimin, siyasal yönetimin nasıl olması gerektiği hakkında bize söyleyecekleri fazla şeylerinin olmadığını ve olamayacağını yine kendi tecrübelerimizle öğrenmiş bulunuyoruz. Bu kanaatimizin bir nedeni bu bilimlerin içinde bulundukları gelişim aşamasında bu konularla ilgili olarak doğa bilimlerinde olduğu gibi kesin, güvenilir, herkesin onayını alabilecek sonuçlara ulaşamamış olmaları olgusu ise bir başka ve daha önemli nedeni sözünü ettiğimiz iyi toplum, adil yönetim, doğru bir toplumsal hayat gibi şeylerin olgularla değil değerlerle ilgili şeyler oldukları, bunların ise büyük ölçüde insanın ideal, gaye ve tercihlerine bağlı şeyler oldukları hakkındaki modern anlayışımız veya tecrübemizdir.
Sayfa 460 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar denizin üstündeki bir geminin mürettebatı gibidir: içinde yaşadıkları geminin diledikleri kesimini istedikleri modele göre yenileyebilirler, tümünü de kesim kesim istedikleri modele göre yenileyebilirler, ama hepsini birden istedikleri modele göre yenileyemezler.
Değişmenin hiçbir zaman durmayacağı olgusu, iyi toplum için bir proje fikrinin kendisini anlamsız kılmaktadır, çünkü toplum tıpkı o proje gibi olsaydı bile, hemen ondan ayrılmaya başlardı.
Demek ki, ideal toplumlar yalnızca ideal oldukları için erişilemez değillerdir, herhangi türden bir projeye karşılık olmak için durulgan ve değişmez olmaları gerektiği için de erişilemezler; görünürlerde böyle olabilecek hiçbir toplum yoktur. Hatta, her geçen yılla toplumsal değişmenin temposu yavaşlamamakta, hızlanmaktadır. Görebildiğimiz kadarıyla, bu sürecin sona ereceği de yoktur.
Dolayısıyla, gerçekliklere karşılık olmayı umabilmek için, bir siyaset yaklaşımının durumlarla değil, değişimle ilgili olması gerekmektedir.
Bize düşen ödev, belirli bir toplum biçimini kurmak ve sürdürmek gibi, olmayacak bir işi başarmak değildir: hiç durmayan bir değişme süreci içinde gerçekten olan değişiklikler üstündeki denetimimizi ençoğaltmak ve bu denetimi bilgece kullanmaktır.