Ebû Hüreyre (r) diyor ki: "Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: 'Mü'min kendi kabrinde yemyeşil bir bahçenin içinde bulunacaktır. İçinde bulunduğu kabri kendisi için yetmiş arşın genişleyecek ve âdetâ Ay'ın ondördü gibi aydınlık olacaktır. Nitekim Hz. Peygamber (sav), ashâbına: '... şüphesiz onun için dar bir geçim vardır.' meâlindeki bu âyetin kimler için nazil olduğunu biliyor musunuz?' diye sormuştur. Ashâbı da, 'En iyisini Allah ve Rasûlü bilir.' Deyince, Rasûlullah (sav) da: 'Bu, kafirin kabrinde iken göreceği azâbtır. Kendisine doksan dokuz Tinnin musallat kılınır. Siz, Tinnîn nedir bilir misiniz? Bunlar doksan dokuz yılandır. Her bir yılanın yedi başı vardır. Adamı kabrinde sokarlar, tüm vücudunu ısırarak zehirlerler ve bedenine girip çıkarlar. Bu, tâ Kıyâmete dek dirilecekleri güne kadar böylece sürer.
Allah’ın rahmetli oluşunun delili nedir biliyor musunuz?
Her an tövbe kapısının açık olması ve her an geliştiğin sürece senin yanında durması ve kuluna zarar gelmesin diye Rabbini hatırlayıp utanıp tövbe edene,tövbesinde sadık kalana melekleri görevlendirip her an kollaması.
Diğer dinlerde yaratıcının kendisi nasıl anlatılır bilmem ama İslam dininde Rabbın öfkesi çok büyük iken ama bir o kadar da merhametli. Hatta merhameti gazabından daha büyük.
İyi ki sen Rabbim..🌹
Hz.Osman kuyunun işletim hakkının bir gününe karşılık 12000 dinar verdi. Sonra mescide geldi ve şöyle dedi: "Ey Müslümanlar! Ben Rûme Kuyusu'nun birer gün arayla işletim hakkını satın aldım. Bundan böyle kuyunun işletim hakkı bir gün bizim, diğer gün kuyu sahibi Rûme el Gıfari'nindir. Siz işletim gününün bizde olduğu gün gidin, su ihtiyacınızı karşılayın. Lakin sakın ertesi gün gidip de parayla su almayın." Ve bu sözler o günkü İslam toplumunda karşılık buldu. Hz.Osman'ın bu sözüne Müslümanların hemen icabet etmeleri, o toplumdaki birliğin, ümmet olma şuurunun gelişmiş olmasının en güzel örneklerindendir. Buradaki en güzel hatıra nedir biliyor musunuz?
-Nedir Hocam?
O kadar güzel ki... Hz Osman (r.a.) kuyunun işletim hakkını almış olmasına rağmen su testilerini alıyor, gelip sıradan bir insan gibi sıraya giriyor ve sıra kendisine geldiğinde testileri doldurup gidiyor. Allah (c.c.) ondan ebeden razı olsun.
“Hiçbir şey, doğayı izlemenin keyfini sürerek, arada bir de herhangi bir kitabın sayfalarını karıştırarak tek başına yaşamaktan daha hoş olamaz,” diye ekledi. — Ama biliyor musunuz... –diye araya girdi Manilov,– aslında insanın her şeyini paylaşacağı bir dostu yoksa... — Ah, sonuna kadar hak veriyorum size, –diyerek Çiçikov sözünü kesti onun.– Dünyanın en değerli hazinesine bile sahip olsanız, dostunuz yoksa neye yarar? Ne diyordu bir bilge: “Para nedir ki eğer dostun yoksa!”
neokudum
#novellaneokuyor
Ateş Soyu “Vulkan “
Tür:Fantastik
@atesyayinlari
Ahmt Anak
“Gece, ay ışığı, yıldızlar, uzaktan görünen şehrin ışıkları ve sessizlik. Sanki hiçbir şey olmuyor gibi. Sanki bir yerlerde kıyamet kopmuyormuş gibi. İnsan gözüyle görmese de duymasa da bir şekilde biliyor. Oralarda bir yerlerde kötülük olduğunu. Bu
Milyonlarca çocuğu bozucu, köreltici eğitim pençesine bırakıyorsunuz. Erdem çiçekleri açabilecek bu körpe fidanlar gözlerimiz önünde kurtlanıyor; büyüyüp suç işledikleri zaman, yani içlerine çocukluktan girmiş kötülük tohumları acı meyvelerini verdiği zaman ölüm cezasına çarptırıyorsunuz onları. Sizin yaptığınız nedir, biliyor musunuz? Asma zevkini tadabilmek için hırsızlık yaratmak.
Napoléon, Fontanes’a şöyle dermiş: “Şu dünyada en çok hayranlık duyduğum şey
nedir, biliyor musunuz? Gücün herhangi bir şey kurmakta yetersiz kalması. Yalnız iki güç
var dünyada: kılıç ile ruh. Kılıç sonunda her zaman ruha yenik düşer.”
"Gençler biliyor musunuz, eksikliğimiz nedir? Milletçe düşünmek, milletçe varlığımızı duymak gücünü yitirmemizdir. Böyle böyle her şeyi yukarıdan bekler hale gelmişiz."
Şiirin asıl güzelliği nedir, biliyor musunuz?
Hayatta olmayan, olandan çok daha iyi, hatta gerçeğe çok daha yakın şeylerden söz etmesi... Sevmemek elinde değil...
•Bu çağın en büyük belası nedir biliyor musunuz? İnsanı kaygılarla kuşatıyor! Senin hayallerin, umutların veya düşüncelerin var. Ama çağın geçim dertleri, eşitsizliği, adaletsizliği var. Kaygılar tarafından kuşatılmış insan, başını bile kaldıramıyor yerden..
|Cihan Çetinkaya°
Ebu Bekr Hazretlerinin kızı Esmâ diyor ki:
- O zamana kadar Fâtıma'nın düğün ziyafetinden daha büyüğü görülmedi.
Bu ziyafet nedir biliyor musunuz? Arpa ekmeği, hurma; yağ, yoğurt ve hurmadan yapılan basit bir yemek...
İşte onların gözlerinde dünya ve ihtişam ölçüsü...
-Dostluk nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
-Evet, diye yanıtladı Çingene kızı; kardeş gibi olmaktır, tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirine dokunan iki ruh gibi.