Bilmedin mi ki göklerin de yerinde mülk ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir Veli vardır, ne de bir yardımcı.(Bakara107) kur'an-ı Kerim'in diyalitik yapısını detaylı biçimde incelediğimizde genel anlamıyla ortaya çıkan tablo; "Ateş, Cehennem, Azap, Kan, Dehşet" gibi göze çarpabilir. Kaldı ki, İslam'ı Hedef alanların kullandığı argümanlar bu doğrultudadır. Ancak anlaşılmayan ve bir türlü görülmek istemeyen bazı gerçekler var ki, bunlar anlaşıldığında bin yıllık çelişki de ortadan kalkıveriyor. Kur'an-ı Kerim dikkatli ve bir bütün olarak incelendiğinde bazı algı düzeylerinde ulaşılmaksızın algılanamayacak ölçüde derin bir kaynaktır. Mesela bin yıldır Huri dağıtan Emevi Çetesine ters gelse dahi Kur'an-ı Kerim'in hiçbir sayfasında seks düşkünlüğü aşılayan bir Huri ve gılman meselesinin olmadığını, Hatta Cehennem denilen olgunun yeryüzünde yaşanan bir süreç olduğunu söylemek mümkündür.
Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafları bize ne söyler?
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi.
ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Hayatının bitmek bilmez bir azap içinde kıvrandığını hissediyordu; yüzyıllardır
onun etrafında dönen tüm varoluş, tüm dünya durmuş ve yerini bin yıllık bir geceye bırakmış gibiydi...
Gözlerimi veren tanrı
İçinde ki ışığın parıltısını
Neden kısma dın ? Ki..!
Ne dudağımın
kıvrımları
Nede gözlerimin rengini
Sipariş etmemiştim oysa...
Annemle babamın
Ben, âdil olan Allah’ın yüz yıllık ömrüm
süresince işlediğim cinayet ve günahların karşılığı olarak beni yüz yıl, hattâ iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz ve nihâyet bin yıl boyunca cehennem ateşinde yakmasına razıyım. Ancak, suç işlediğim süreden çok daha uzun süre bana cehennem de azap çektirmeye, adalet açısından Allah’ın hakkı var mı? Allah beni düşüreceği cehenneme girişle orantılı hangi iyilikte bulundu ki bana? Vücudum yassılaşacak, kemiklerim kırılacak ve sürme gibi dağılacak, ama o hâlâ ellerini yakamdan çekmeyecek, beni daha önceki organlarımla yeniden diriltecek ve sonu gelmeyecek işkencelerine yeniden başlayacak! Bu dünyada zevkle geçen yüz yıllık yaşamı, bir günü yeryüzündeki bin yıla eşit olan cehennem deki bir günlük işkenceye eşit tutmak olabilir mi? İnsana verdiği ceza, onun “dişe diş, göze göz” yasasına karşı işlenen suçtan milyon defa daha ağırken, böyle bir Tanrıya âdil denebilir mi? Allah’ın bu davranışı onun merhametin, iyiliğin, cömertliğin, bağışlamanın kaynağı olan niteliğiyle uyuşuyor mu? Böylesine acımasız, böylesine kin güdücü bir Tanrı, sahip olduğu cehennemiyle herhangi bir cellattan, herhangi bir baş kesen canavardan daha kötüdür...