Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mansur bin Ammår buyurdu: "Bazı gecelerde, Küfede, bir åbidi dinledim. Rabbine münâcât ederek diyordu. - Ey Rabbim! Senin izzetine yemin ederim. Günahımla sana muhalefeti kasdetmedim. Sana isyan ettiğimde, senin makamını bilmediğim, cezâna kendimi maruz bıraktığım, bakışını hafife saydığım halde sana isyan etmedim. Fakat nefsim beni aldattı. Şekavetim de bu hususta aleyhimde ona yardımcı oldu. Benim üzerime sarkıtılan perden beni aldattı. İşte dolayısıyla cehaletimle sana isyân, fiilimle sana muhale- fette bulundum. Binaenaleyh şu anda senin azabından beni kurtaracak kim var? Veya sen, sarkıtmış olduğun ipi ben- den kesersen kimin ipine sarılayım. Yârın senin huzurunda durmaktan vay benim rezaletime! O zaman ki, yükleri hafif olanlara Geçiniz", yükleri ağır olanlara da "Yüklerinizi ko- yunuz" denilecek. Acaba yükleri hafif olanlarla beraber olup geçecek miyim veya yükleri ağır olanlarla beraber olup yй- kümü bırakacak mıyım? Vay hâlime. Senelerim ilerledikçe günahım çoğalır! Vay halime. Ömrüm uzadıkça mâsiyetle- rim çoğalır! Ne zaman tevbe edecek, ne zaman dönüş yapa- cağım? Yaklaşmadı mı ki, Rabbimden utanayım?
Binaenaleyh kim ki, mücahedenin elemine karşı sabret- meye güç yetirmiyorsa, o kimse, Allah'ın azabının elemine karşı nasıl güç yetirecektir?
Reklam
Düşünmez misin, ne zamana kadar nefsine vadedip ona "Yarın yarın" diyeceksin? Halbuki "Yarın" geldi ve "Bugün" olmuştur. Onun için "Dün" ün hükmü vardır. Hayır. Belki sen bugün ondan âcizsin. Öyleyse "Yarın" ondan, daha da aciz olursun. Zira şehvet kökleşmiş bir ağaç gibidir. Öyle ağaç ki, kul onu kaldırmakla, görevlendirmiştir. Kul onun kaldırıl- masından zaiflikten dolayı aciz olup onu te'hir edince, tıpkı genç, kuvvetli olduğu hâlde bir ağacın sökülmesinden âciz olup onu başka bir seneye te'hir eden bir kimse, gibi olur. Halbuki bu kimse biliyor ki, zamanın uzaması ağaca kuv- vet ve kök salma imkânını verir. Sökmekle görevli bulunan kimseyi de, zaiflik bakımından, eksiltir. Binaenaleyh genç lik anında güç yetirilmeyen bir şeye, ihtiyarlık anında hiçbir zaman güç yetirilemez. Yaş ağaç eğilmeyi kabul eder. Ku- ruyup, seneler üzerinden geçtiğinde eğilmeyi kabûl etmez.
Doktor Maurice (Moris), Le Parler Française Roman (Löparle Franses Roman) unvanlı gazetede Kur'an'ın Fransızca mütercimlerinden Selman Runah [Salomon Reinach]ın tenkidatına verdiği cevapta diyor ki: Kur'an nedir? Her tenkidin fevkinde bir fesahat ve belâgat mu'cizesidir. Kur'an'ın, üç yüz elli milyon
Sayfa 291 - PDF
Karl Marx, determinizmde bir nev'i (tür) inhisâr (tekel) iddia eder: İçtimâî hadiseler arasında sebep olabilmek imtiyazı (ayrıcalığı), yalnız iktisadi hadiselere münhasırdır (özgüdür). Diğer içtimaî hadiseler, meselâ, dinî, ahlâki, bediî (estetik), siyasî, lisanî muâkalevî (akla dayanan) hadiseler asla sebep olamazlar,yalnız netice olabilirler. Binâenaleyh (bundan dolayı), Karl Marx’a göre, iktisadî hadiselerin gayrı olan(dışında kalan) bütün içtimâî(sosyal) hadiseler “gölge hadiseler” (epifenomenler) mahiyetindedir.
Sayfa 85 - ÖtükenKitabı okudu
Binâenaleyh(bundan dolayı) zihnin fazla inkişâfı(gelişmesi) ferdî seciyeyi(karakteri)bozduğu gibi,medeniyetin fazla bir inkişâfı da millî harsı(kültürü) bozar.Millî harsı bozulmuş olan milletlere (dejenere milletler) (yozlaşmış milletler) nâmı verilir.
Sayfa 58 - ÖtükenKitabı okudu
Reklam
Kötümserlik umudu tüketen, sahibini anın içine gömüp onu geleceğin nasibinden mahrum eden bir halet-i ruhiye. Binaenaleyh inanmış adamın, etrafında olup bitenleri kavrayışına yaklaşmaması/bitişmemesi gereken bir illetin adı umutsuzluk.
Binâenaleyh bunlar Kur’ân’ı tanıtacak bir meal olsa da Kur’an hükmünü hâiz olamaz, onun yerine konamaz. Meselâ namazda okunamaz.
Sayfa 133
İnsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir. Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür'atle çalıştırıyor. Arz sefinesi de süratle giderken " Bulutların geçişi gibi geçip gitmektedirler." ( Neml Suresi:88.) ayetini okuyor. Sefine-i arz süratle yürürken, dünyanın gayri meşru lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh, o zehirli dünya oklarına bakıp, el uzatma. Firakın elemi, telâki lezzetinden ağırdır.
Kâfirlerin Müslümanlara ve ehl-i Kur'an'a düşman olmaları küfrün iktizasındandır. Çünkü küfür imana zıttır. Maahâzâ Kur'an, kâfirleri ve âba ve ecdadlarını idam-ı ebedî ile mahkûm etmiştir. Binaenaleyh Müslümanlar ile ülfet ve muhabbetleri mümkün olmayan kâfirlere muhabbet boşa gidiyor. Onların muhabbetiyle karşılaşılamaz. Onlardan meded beklenilemez. Ancak  حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ diye Cenab-ı Hakk'a iltica etmek lâzımdır.
Reklam
...Bir şahıs farzediniz ki, sizi sevdiğinizi söylüyor, size karşı hürmetkâr olduğunu iddia ediyor. Fakat sizin hiçbir sözünüzü tutmuyor, sizin hiçbir dileğinize riâyet etmiyor. Artık onun muhabbetine ve hürmetine itimat edebilir misiniz? O halde Allah Teâlâ’nın ve O’nun muhterem Peygamberinin emirlerine, nehiylerine, tavsiyelerine imtisal etmiyen bir şahsın Hak Teâlâ’ya ve Resûl-i Ekrem’ine muhabbet ve taat iddiasında bulunmasına nasıl kıymet verilebilir? Binâenaleyh hakîkî sûrette olan muhabbet ve taat, emir ve nehye seve seve riâyet etmekle tecellî eder.
... İnsan, bedenen hasta olunca hemen doktorlara koşuyor, tedaviye lüzum görüyor. Ya insan rûhen hasta olduğu halde mânevî bir tabibe müracaat etmesi icab etmez mi? Aceba mânevî marazlar, maddî marazlardan daha ehemmiyetsiz midir? Nihayet dünya hayatını izale edecek bir hastalık, aceba mânevî hayatı ifnâ edecek olan ahlâkî, rûhî bir marazdan daha tehlikeli midir? Elbette değildir. Binâenaleyh insan rûhî, mânevî bir emrâzın birer tabibi olan fuzalâ-yı ümmete, ulemâ-yı İslâmiyeye müracaat etmelidir. Onları numûne-i imtisâl bilmelidir, onların öğütlerini, tavsiyelerini tutmalıdır, insan bu sayede rûhen şifa bulur, rûhen, ahlâken yükselir.
Kezalik Sâni'-i Hakîm'in kâinat denilen büyük bir saati vardır. Bu saatin milleri, feleklerin çeşit çeşit deveranından ibarettir. İşte bu deveranlar; günleri, seneleri, ömr-ü beşeri, dünyanın beka müddetini gösteriyorlar. Binaenaleyh her geceden sonra sabahın, her kıştan sonra baharın gelmesi gibi haşrin sabahı, o büyük saatten doğacağına delil ve işarettir.
Sayfa 61
Binaenaleyh hiç bir saat ona hatırlatmaktan ve onu kınamaktan gaafıl olmal Evveli nefsine vazetmekle meşgül olmadan, başkasına va'z etmekle sakın meşgul olma
Hukemadan biri buyurdu: "Allah'ın bir kısım kulları var dır. Onlara nimet etmiş, onlar da Allah'ı tanımışlardır. Allah onların göğüslerini açmış, onlar Allah'a itaat ve tevekkül et mişlerdir. Böylece işlerini Allah'a teslim etmişlerdir. Dolayı sıyla kalbleri yakinin saffetinin kaynakları, hikmetin evleri, azametin tabutları, kudretin hâzineleri olmuştur. Binaenaleyh onlar da halk arasında (zahirleriyle) gidip geliyorlar. Halbuki kalbleri melekût âleminde geziyor. Ga- iblerin perdesine sığınıyor. Onlar işlerinin bâtınında, gü zellik bakımından, ipekli gibidirler. Zahirde ise, tevâzu ba kımından kendilerini isteyenlere verilen mendillerdir. İşte bu bir yoldur. Buna ancak zahmet çekmekle varılır. Bu Al- lah'ın fazlıdır. Faziletini dilediği kuluna verir."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.