Eski Mısırlılar incirleri olgunlaştırmak için aralarına birkaç tane yarılmış incir koyarlardı; eski Çin'de ise armutları olgunlaştırmak için armut dolu ardiyenin içinde tütsü yakılırdı. Yirminci yüzyılın başlarında, Floridalı çiftçiler turunçgilleri kapalı alanlarda gaz sobası yakarak olgunlaştırırdı. Olgunlaşmayı sıcaklığın sağladığından emindiler, ki vardıkları bu sonuç mantıklı görünüyordu. Turunçgillerin yakınına elektrikli ısıtıcılar yerleştirip de meyvelerin olgunlaşmadığını görünce nasıl bir hayal kırıklığı yaşadıklarını tahmin edebilirsiniz. Sebep sıcaklık değilse, bu olgunlaşma sihrini yapan gaz sobası olabilir miydi? Öyle olduğu anlaşıldı. 1924 yılında, ABD Tarım Bakanlığı'nın Los Angeles şubesinde görevli bilimin sanlarından Frank Denny, gazyağı dumanında az miktarda etilen adı verilen bir molekül bulunduğunu ve herhangi bir meyvenin saf etilen gazına maruz bırakılmasının meyvede olgunlaşmayı başlattığını kanıtladı. Denny'nin deneyde kullandığı limonlar etilene karşı o kadar hassastı ki, havadaki küçük miktarda (yüz milyonda bir oranında) bir etilene bile tepki verebiliyorlardı. Keza Çinlilerin kullandığı tütsülerin dumanında da etilen olduğu anlaşıldı. Yani basit bir bilimsel model oluşturularak, meyvelerin dumanı içinde bulunan az miktardaki etilenin "kokusunu aldığı" ve bu kokuyu hızlı olgunlaşmaya çevirdiği ileri sürülebilir.
"Vallahi bu İttihadçılar yaman şeyler... Ömrümde iki defa dayak yedim. Biri Gümülcine'de, sille tokat gitti. İkincisi Selanik'te çıkardıkları Genç Kalemler Mecmû'ası'nda insafsız bir kalemle beni maskaraya çevirdiler."
Karşımda oturan bu yaşlı adamın on yıldan fazla bir süre önce ölmüş karısı için söylediği sözler, yüreğimin derinliklerinde tarif edilemez bir sıcaklık uyandırdı.
"Onu yakından tanıyan herkesin üzerinde birleştiği nokta Enver'in bir insan olarak mükemmel ahlâki değerlere sahip olduğudur. Hayatında attığı adımların hiçbirini geri çektiği görülmemiştir. Daima şahsi cesaretin zirvesinde yaşamış, hayatı savaştan ibaret kabul ederek her zaman tehlikenin en önünde bulunmuştur. Makedonya'daki çete savaşlarındaki haklı ününü de bu şekilde, en az on kez ölümden dönerek kazanmıştır."
“Kendimiz olmak her zaman işe yaramayabilir. Birilerinin mütemadiyen döndürdüğü bir cam oyununun içinde yaşıyoruz. Hissiyatlar anlık olarak değişebiliyor ve bizler de etrafımızdakilerin değişken keyfinde yüzen balıklar gibiyiz. Huzursuz kafaların içinde yaşıyoruz. Bizden nefret edenlerin ve bizi arzulayanların rüyalarında uyuyoruz ve her gece bizi birleştiren karanlık sessizlikte değişiyor her şey.”
"Enver'in kahraman ruhunda parlayan bir kurtuluş şulesi, arkadaşlarının tereddüdünü izale edip de Sultan Hamid idâresinin paşalarından mürekkep olan Büyük Kabine, Bâbıâli Baskını ile dağıtılıp gençlik yeniden iktidar mevkiine çıkmamış olsaydı, Bulgarlar Tekirdağ'da kalacaklar ve Ruslar 1914 Şubat'ında baskın darbesi ile İstanbul ve Boğazları işgal edeceklerdi."