Twitter'da bana özel mesaj gönderen bir gazeteci, ismini yazmayacağıma söz verince, benimle konuşmak istedi. Bu yüzden isminin baş harflerini bile kullanmayacağım: "Telefonlar, Erdoğan'ın veya basın işlerinden sorumlu Arınç'ın emrinde çalışan danışmanlardan geliyordu. Tüm basını özenle takip ediyorlardı. Uludere bombardımanının yaşandığı gecenin sabahında genel yayın yönetmenleri onlardan bir uyarı aldılar: Olaya ilişkin, ne görüntüye ne de ölü sayısına yer verilecekti. Bu yasak, önemli haberlerin geçildiği kırmızı bantlar için de geçerliydi. Bu yüzden olaya ilişkin haberler altyazı olarak bile geçilemedi ve internet sayfalarında yer almadı."
Sayfa 32 - İletişimKitabı yarım bıraktı
Biz Hakkı Severek yandık, Sevmeyenler bilsinler
2 Temmuz sabahı, on altı ve on dokuz yaşlarında iki kız kardeş, Asuman ve Yasemin, Sivas'ta yapılacak Pir Sultan Abdal Şenlikleri'ne gidecekleri için çok mutluydular. Şen­likte semah döneceklerdi. Düğüne gider gibi gittiler Sivas'a. Asuman olaylardan hemen önce annesini aradı. "Semah çok güzeldi anne, hepimizin ayakları yerden ke­ sildi, uçtuk sanki," diyordu. Yeter Hanım, "kızım, terlemiş­sindir, sırtına bez koysaydın," diye telaşlandı. Bir süre önce zatürre geçirmişti çünkü. Nerden bilsin, birkaç saat sonra, kızlarının ciğerine yanmış insan eti kokusunun dolacağını. Asuman'dan hemen sonra ekipten biri daha aradı ve abi­siyle konuştu: "Oteli bastılar, annene söyleme, otelden ayrılıp Ankara'ya gideceğiz." Dışarıda saatlerdir bekleyen kalabalık, çok geçmeden ote­li ateşe verecekti zaten. Anne haberi televizyondan duydu. "Televizyonda altyazı geçiyor, ölü ve yaralıların isimlerini söylüyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Eve döndük. Öldük­lerini biliyormuş herkes, ama bana söylememişler. Umudu­mu kaybetmedim. Nasıl olsa bir fırsatını bulur, ararlar de­dim. Ama aramadılar. Yasemin'im nerede, Asuman'ım nere­ de diye bağırdım günlerce. Duymadılar sesimi..."
Sayfa 19 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Reklam
Tarih denilen şeyi filme benzetecek olursak -ki, tarihin bize rağmen bir filme dönüşmüş olduğunu söyleyebiliriz-, bu durumda habere ait gerçekliğin, tarih adlı filmin ses-görüntü eşleştirme (post-senkronizasyon), dublaj, altyazı gibi işlemlerinden ibaret bir şey olduğunu söyleyebiliriz.
İçimde hep bir şey çalıyor benim. Kulak çınlaması gibi. Dışarıdan duyulmaz. Ben söylersem duyulur ama ne kadar söylesem, o içteki olmaz. Gözlerinden içine dalabildiğim insanları da çok seviyorum hem. Dediğini dikkate almadan, gözlerinden hikayesini izleyebildiğin. Dediğin altyazı, gözlerin film. Gözleri "yaşasın" diyen, "imdat" diyen, "buradayım bir yere gitmedim" diyen. Gözleri hep dolu, hep kuru, hep duru.
Sayfa 140 - Doğan NovusKitabı okudu
Mesela sinirlendiğin zaman.
Duygunun yoğunlaştığı anlarda, hemen eyleme geçmek ya da karar vermek için aceleci davranma. Bir süre bekle. O anda kendine aşağıdaki soruları sormaya başla. Unutma fark etmek için, önce hatırlamak gerekir. 1 - Duygularım çok yoğunlaştığında zihnimden altyazı gibi geçen düşünceler var mı? 2 - Kızdığımda ya da üzüntüye boğulduğumda düşündüklerim geçmişte ilk defa ne zaman aklımdan geçti? 3 - Rahatsız edici duyguları hissetmeme yardımcı olan ana inançlarım, yani katı fikirlerim var mı? Mesela "Birisi, suratıma telefonu kapatıyorsa bu büyük bir saygısızlıktır, haddini bildirmeliyim!” diye düşünüyor muyum? 4 - Bazı konuları olduğundan daha mühim görüyor, bazı konuları da önemsizleştiriyor muyum?
Tüm yaşantım boyunca neşeli bir hayat yaşamaya alışmış hiçbir şeyi kafama takmak zorunda kalmamış hayattan tek beklentisi iyi bir üniversite okumak olan genç bir kızken tüm hayatımın bambaşka bir yöne doğru yol alması demek "Sadece Romanlarda Olur" adlı bir altyazı ile benim başıma gelmesi oldukça ironikti ....
Reklam
Her yönden dikkatli olunuz, teyakkuz uykuda, tanıdık bir manzara şüphe uyandırmaz. Gizli lan görünür olanın kalbindedir, görünmezde değil. Hiçbir şey apaçık ortada görünenden daha gizli değildir. - 36 Savaş Hilesi kitabı
Asla içinde güzellik barındırmayan bir hareketin olmasın… Sığ davranışların çirkinliği içinde yaşamaktan dolayı, fazlasıyla acı çekiliyor. - Jean Genet
Sevdiklerim güvende olduktan sonra, gerisi boş: Bir çatı katı, bir döşek, bir samandan sandalye, bir masa, yazacak kağıt ve kalem, bana yeter. Victor Hugo-Küçük Napoleon
…Delfi kahinlerinin defne yaprağı çiğneyerek kehanette bulundukları sıklıkla unutuluyor. Az önce bir defne yaprağı yedim. Umarım cümlelerime yansır.
107 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.