Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Amerika’ya daha ilk ayak bastığımda başlamıştı gariplikler silsilesi. Bilen bilir, yurt dışında okumaya gittiğiniz zaman üniversite size bir “host family” ayarlar, yani sizi misafir edecek Amerikan aile .. Siz de hem seyahatin yorgunluğunu atlatır hem de bu sırada kendinize kalıcı bir yer bulursunuz. Benim kalacağım aile de şimdiye kadar
Ayırıcı Bir Çizgi
İslâm, "La ilahe illallah, Muhammedun Resulullah" şahitliğine dayalı olarak kainatın yaratıcı ve mutasarrıfının ortaksız bir tek Allah olduğuna inanmaktır. Günlük ibadet ve hayat faaliyetlerini bir tek Allah'a ait kılmaktır. Allah (Subhabehu ve Tealâ)'dan başka hiç bir kimseden hayat kanunlarının alınamayacağına ve tüm hayat işlerinde ilâhî hükümden başkasına boyun eğilemeyeceğine inanmaktır. İşte şehadet kelimesinin anlamı budur. "La ilahe illallah"a bu anlamıyla şehadet etmeyen bir kimse, kim olursa olsun; adı, lakabı ve soyu ne olursa olsun, şehadet getirmemiş ve henüz İslâm'a girmemiş demektir. Aynı şekilde üzerinde "La ilahe illallah" şahitliğinin bu anlamıyla egemen olmadığı bir ülkede Allah'ın dinine boyun eğip İslâm dinine girmemiştir. Bu toprakların üstünde yaşayanlar, "müslüman isimler" kullanıp müslümanların soyundan gelse de bu hüküm değişmez. O ülkelerin bir zamanların "Dar'ul-İslâm'ı" olması da bu durumu değiştirmez. Çünkü bu tür insanlar, gerçek anlamıyla şehadet getirmemişlerdir. Çünkü bugün şehadet kelimesinin gerçek anlamına uygun olarak Allah (Subhabehu ve Tealâ)'ya itaat eden ülkeler de yoktur.
Reklam
Kendilerine müslüman ismini veren bazı insanlar var ki, Allah (Subhabehu ve Tealâ)'nın hükmünü istemeyen, mal, mülk ve iktidar sahipleri karşısında hayata ve dünya malına olan düşkünlükleri ve korkuları yüzünden sus pus oluyorlar. Bu durum, her zaman ve mekanda, din adamlığını meslek edinen bazı insanlar için de geçerlidir. Bu adamlar, Allah'ın ayetlerini, hayat metodunu ve düsturunu düşük bir metâ karşılığında satıyorlar. "Ayetlerimizi az bir ücret karşılığı satmayın." (2 Bakara/41) Bunlar, bâtıldan korkarak susmayı yeğlerler. Ya da küçük bir rütbe, görev, ünvan ve fayda karşılığı Allah'ın dinini tahrif ederek zorbaların meşruluğunu gösteren fetvalar verirler. Allah'ın dinini satmak suretiyle cehennemi satın alırlar. Güvenilen birinin ihanetinden daha alçak ve koruyucu konumunda olan birinin, bozguncu olmasından daha çirkin bir şey yoktur. Din adamları unvanını taşıyan bu insanlar, korumaları gereken dine ihanet edip onun hakikatini gizliyorlar. Bunlar, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemek karşısında sustukları gibi Allah'ın kitabına rağmen, kelimelerin yerlerini değiştirerek iktidar sahiplerinin arzusuna uygun fetvalar çıkarıyorlar. Allah'ın dininin davetçileri, yüklendikleri mesajı sunarken mahlukatı hesaba katarak davranmamalıdırlar. Kendilerini tebliğ, amel ve uygulama için gönderen yüce Allah'tan başkasından korkmamalıdırlar. "Allah'ın risaletlerini tebliğ edenler, ondan korkarlar. Allah'tan başka hiç kimseden korkmazlar." (33 ahzap/39)
Şeref imdadıma yetişiyor: - Çiçekler, güneşten aldığı ışığı kendi bünyesinde yoğurup, her çiçek kendine has bir renkle ortaya çıkar. Nasıl ki güneş bir iken, çiçeklerin rengi başka başkaysa; İslamiyet de bir iken Müslümanlar başka başka... Çünkü her insanın beyin yapısı ve kültürü birbirinden farklı. - Fakat ben İslam’ı yaşıyan bir Müslüman olmalıyım... - Bu duaya amin derim.
Bildiği olan varsa şöyle gelsin.
Bazı Müslüman uluslarda, peçe kadınlar için bir hapishane durumunda: Onlarla birlikte dolaşan gezici bir hapishane. Ancak Muhammed'in kadınlarının yüzleri örtülü değildi ve Kuran'da, kadınların ev dışında saçlarını bir örtüyle kapamaları tavsiye edilse de peçe lafı hiç geçmiyor. Kuran'a göre yaşamayan Katolik rahibeler saçlarım tamamen örtüyorlar ve Müslüman olmayan pek çok kadın, dünyanın çeşitli yerlerinde başörtüsü, eşarp ya da başka bir örtüyle başlarını kapatıyorlar. Ancak özgür bir seçimin giysisi olan eşarpla, kadını yüzünü gizlemeye zorlayan erkek egemenliğinin sembolü olan peçeyi birbirinden ayırmak gerekir. Yüzleri kapatmaya çalışanların en azılı düşmanlarından biri olan, Muhammed'in torununun kızı Sukeyne sadece peçe kullanmaya karşı çıkmakla kalmadı, itirazını yüksek sesle de dile getirdi. Sukeyne beş kez evlendi ve bu beş evliliğinin hiçbirinde kocasına boyun eğmeyi kabul etmedi.
Sayfa 40 - Sel Yayınları, Sukeyne
Müslüman doğmuşum Neden? Müslümanlık bir üstünlükse, neden başka bir çocuk Hıristiyan doğuyor da ben Müslüman doğuyorum? O çocuğun suçu ne? Benim üstünlüğüm ne? Müslüman ana babanın çocuğu değil diye, Hıristiyan çocuğu ölünce neden cehennemde yansın?
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Evlenilecek erkekler nasıl olmalıdır?
a. Müslüman ve dindar olmak: Evlenilecek erkek, mutlaka Müslüman olmalı, İslâm’ın imanını , ahlâkını taşımalı, ibadetlerini yerine getirmeli, İslâm’ın emirlerine uymalı ve haramlardan sakınmalıdır. Bir Müslüman’ın kızını , Müslüman olmayan bir kimseye vermesi ve bir Müslüman kızın (yahut kadının ), Müslüman olmayan biri ile evlenmesi, kesin olarak haramdır. Esasen böyle bir nikâh olmaz. b. Güzel huylu ve ahlâklı olmak: Karısı ve çocukları ile iyi geçinecek, onların sıkıntılarına tahammül edebilecektir. Onları terk etmeyecektir. c. Ailesini, helâlinden geçindirecek bir işi olmak: şanlı Peygamberimiz: «Allah, meslek sahibi mümini sever» diye buyururlar. Yine O; «Çoluk çocuğuna verilen nafaka, sadakadan üstündür», diye buyururlar. d. Kocalık vazifesini yapacak iktidarda olmak: Erkek «iktidarsız» olmamalıdır . Erkeklerde «iktidarsızlık», ya organik bir sebepten, yahut psikolojik bir sebepten olabilir. Bunlardan mühim bir kısmı «kâbil-i tedavi»dir. Tedavi için, erkeğe «bir şemsî yıl» (bir güneş yılı) kadar mühlet verilir. Eğer tedavi, bu zaman zarfında mümkün olmazsa, kadın «boşanma» talep edebilir. Tedavi, kısmen başarılı olmuş ve fakat iktidarsızlık sık sık nüksediyorsa, kadın da bundan mağdur oluyorsa, boşanmakta fazilet vardır . e. Yakışıklı olmak: Erkek, sıhhatli ise, akıllı ise ve kendini sevdirebiliyorsa başka bir şey aranmaz. Şanlı Peygamberimiz: «Erkeğin güzelliği lisanındadır» diye buyurmuşlardır.
“Irkçılar”a gelsin...
-“Bütün suç Yahudilerde, diyorsun. — Yahudi nedir? — Damarında Yahudi kanı bulunan kimse, — Yahudi kanıyla başka kan arasında ne ayrım var peki? —Yani Yahudi ırkı demek istemiştim. — Peki, ırk nedir? — Irk mı? Bunu bilmeyecek ne var, nasıl ki Alman ırkı varsa, bir de Yahudi ırkı vardır. — Yahudi ırkının özellikleri nelerdir? — Canım
Allah'tan başka ilah var mıdır?" "Yoktur." "Madem Allah'tan başka ilah yok, insan şirke nasıl düşüyor?" Antrenmanlı olduğum içün, cevabı sektirmedim: "Bazı varlıkları ilahlaştırarak." deyiverdim. İşte bu! Kelimeler dudaklarından inci gibi dökülüyordu: "Hah işte oğlum Hamza, Müslüman bu konuda çok uyanık olmalıdır. Tuzaklara düşmemelidir. Yüce Allah Nisa suresi 48. ayette 'innallâhe lâ yağfiru en yüşrake bihî... buyurur. Yani Allah şirki asla affetmez. Bunun dışında dilediği bütün günahlarımızı bağışlayabilir. O halde bir Müslüman yatıp kalkıp, şirk konusunda tefekkür etmeli ve fevkalade şuurlu olmalıdır."
Sayfa 110Kitabı okudu
Kudüs meselesi, tarih boyunca hiçbir zaman 'Müslümanların kendiliklerinden bir araya gelmesiyle' çözülmemiş. Selahaddin Eyyûbî 1187'de Kudüs'ü haçlıların tasallutundan kurtarmadan önce, kendisine ayak bağı olan diğer Müslüman yönetimleri zapturapt altına almak zorunda kalmış. Osmanlı'nın Filistin'i fethi de, yine bir başka Müslüman yönetimin -Memlük- tarihin sayfalarına gömülmesi suretiyle gerçekleşmiş. Kudüs'ü (ve diğer bütün mazlum topraklarımızı) kurtarmak için, coğrafyanın içinden çıkacak bir demir yumruğa ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Artık buna İslam Birliği, Ümmet Birliği, Hilafet vs. hangi ismi vereceğimiz bize kalmış. Netice değişmiyor: Bu düğümü, kuvvetli bir el çözecek.
Sayfa 17 - "Kudüs 'bazen' hatırlanacak bir şehir değildir" - Taha KılınçKitabı okudu
Reklam
Taliban
(Bu kurallar Taliban tarafından Afganistan'a girildikten sonra açıklanmış.) Vatanımızın adı bundan böyle Afganistan İslam Emirliği’dir. Bunlar da bizim koyduğumuz, sizin uyacağınız yasalar: Bütün vatandaşlar, günde beş vakit namaz kılacaktır. Namaz vakti başka bir iş yaparken yakalanan, kırbaçlanacaktır. Bütün erkekler sakal bırakacaktır.
Taliban yasalarıKitabı okudu
Sebe suresi 24. Ayet
Ey Müslüman! İnkârcılara de ki: “Söyleyin bakalım, gökten yağdırdığı ve yerden çıkardığı nîmetlerle size bunca rızıklar sunan kimdir?” Onların da itiraz edemeyeceği cevabı kendin vererek de ki: “Elbette Allah’tır! İşte biz, her şeyi yaratan, yöneten ve besleyen bir tek Allah’a kulluk eder ve yalnızca O’nun hükmüne boyun eğeriz. Siz ise, yaratamayan, rızık veremeyen başka ilâhlar ediniyorsunuz. Bu durumda, her ikimizin de doğru yolda olması mümkün değildir. Ya biz müminler, ya da siz inkârcılar; ikimizden biri doğru yolda, diğeriyse apaçık bir sapıklık içindedir! Aklınızı kullanın ve kimlerin doğru, kimlerin yanlış yolda olduğuna kendiniz karar verin.”
Timurlenk, şiddetli müslüman, fakat kılıcından başka hiçbir keskin idraki olmayan, kör nefsaniyetli öyle bir hükümdardır ki, yarının keşfine ait en küçük harfi bile heceleyebilmekten âciz ve yıktığının Müslüman, yaptığının ise Hıristiyan olduğu muhasebesine bağlı bir sezişten mahrumdur. İlâhî takdir, Timur'a, Haçlı seferlerinden sonra, İslâm dâvasını Bizans ve Cenubî Rusya üzerinden Batıya yöneltme şuurunu vermemiş, onu Doğu Çemberi içinde hapsetmiş ve Hıristiyanlık âlemini gözüne pek küçük göstererek, bütün emelini, tek başına efendisi olmak gayretini güttüğü Şark'a bağlamıştır. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbulu fethinden yarım asır kadar evvel, Çin seferine hazırlanırken ölen Timurlenk Rus'a Rusya'yı açmakla, Peygamber methinin hedef tuttuğu ve Moskof'un din devşirdiği diyarı fetheden "Osmanlı" isimli yeni İslâm - Türk İmparatorluğuna ne büyük bir bela musallat ettiğinden gafildir. Onun bu özürsüz gaflet suçu da bağışlanabilir soydan değildir. Hem büyük Müslüman, hem de bilmeden salîbe yardımcı... İlâhî takdir...
Ama sonra, sonra? Kuşkular başladı: Müslüman doğmuşum. Neden? Müslümanlık, bir üstünlükse, ne­den başka bir çocuk hıristiyan doğuyor da, ben müslüman doğuyorum? O çocuğun suçu ne? Benim üs­tünlüğüm ne? Müslüman anababanın çocuğu değil diye, hıristiyan çocuğu ölünce neden cehennemde yansın?
Sayfa 315 - NESİN YAYINEVİ 17. BASKI
Bazı Müslüman uluslarda, peçe kadınlar için bir hapishane durumunda: Onlarla birlikte dolaşan gezici bir hapishane. Ancak Muhammed'in kadınlarının yüzleri örtülü değildi ve Kuran' da, kadınların ev dışında saçlarını bir örtüyle kapamaları tavsiye edilse de peçe lafı hiç geçmiyor. Kuran' a göre yaşamayan Katolik rahibeler saçlarım tamamen örtüyorlar ve Müslüman olmayan pek çok kadın, dünyanın çeşitli yerlerinde başörtüsü, eşarp ya da başka bir örtüyle başlarını kapatıyorlar. Ancak özgür bir seçimin giysisi olan eşarpla, kadını yüzünü gizlemeye zorlayan erkek egemenliğinin sembolü olan peçeyi birbirinden ayırmak gerekir. Yüzleri kapatmaya çalışanların en azılı düşmanlarından biri olan, Muhammed'in torununun kızı Sukeyne sadece peçe kullanmaya karşı çıkmakla kalmadı, itirazını yüksek sesle de dile getirdi. Sukeyne beş kez evlendi ve bu beş evliliğinin hiçbirinde kocasına boyun eğmeyi kabul etmedi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.