Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bazen Orta Asya bozkırlarından cengaver bir Türkmen kabilesi kopup geliyordu; Bağdat kapılarına dayanan bu insanlar İslamı kabul ettiklerini ifade eden ayeti okuyorlardı -Allah’tan başka Tanrı yoktur, Muhammet onun elçisidir”-, bir daha hiç kimse bunların Müslüman olup olmadığını tartışma hakkına sahip olamıyordu ve ertesi gün, dönmelerde çoğu zaman görüldüğü üzere imanda aşırılığa bile kaçarak iktidardan pay talep ediyorlardı.
Batı’nın “Ulus Devlet” müessesesini doğuran Müslüman toplum karşısında iki alternatif bulunuyordu. Ya başka ayaklara göre kalıp verilmiş bir ayakkabıyı ayağına denemeyi reddedecek veya Sindirella’nın terligini giyebilmek uğruna kendi ayağını sakat bırakacaktı.
Reklam
BURUKLU HALİL KÂHA'NIN AĞIDI
Yaşa Halilim yaşa Yağlık bağladım gara gaşa Asıyorlar Halilimi Haber edin Gızılgaş'a Gavur köyü bucak bucak Güller biçtim gucak gucak Asıyorlar Halilimi
Müslüman dünyasının gençlerini dinsel akımlara karışmaya götüren bütün bu koşulları sıralarken, derin bir rahatsızlık hissetmekten kendimi alamıyorum. Bu da, İslamcılarla onlara karşı mücadele eden yöneticiler arasındaki çatışmada kendimi taraflardan ne biriyle ne de ötekiyle özdeşleştirmeyi başaramamamdan ileri geliyor. Radikal İslamcıların söylemlerine sadece bir Hıristiyan olarak kendimi dışlanmış hissetmem yüzünden değil, ama çoğunlukta bile olsa dini bir grubun yasalarını halkın tümüne dayatmasını kabul edemediğim için de yabancıyım - benim gözümde çoğunluğun zulmü, ahlaki açıdan, azınlığın zulmünden daha iyi değildir; ayrıca özellikle kadın erkek herkesin eşitliğiyle inanç özgürlüğüne, herkesin hayatını dilediği gibi yaşama özgurlüğüne derinden inanıyorum ve bu kadar temel değerleri sorgulamaya kalkan bütün doktrinlerden de sakınıyorum .Bütün bunları olabildiğince açık bir biçimde dile getirirken İslamcılara savaş açan zorba iktidarların da gözümde daha fazla değeri olmadığını eklemekten kendimi alamıyor ve daha az zararlı olacağı bahanesiyle yaptıkları haksızlıkları alkışlamayı reddediyorum... Bu halklar hafif bir zarardan çok daha iyisini, ehven-i şerden daha iyisini hak ediyorlar, onlara gerçek demokrasiden, gerçek modernlikten başka bir şey olmayan gerçek çözümler gerekir, demek istediğim, güdük ve zorla dayatılan bir modernlikten çok, bütünlüklü ve kabul gören bir modernlik. Bana öyle geliyor ki, kimlik kavramına farklı bir bakış getirildiğinde, çıkmazın dışında, insanca bir özgürlük yolunun çizilmesine katkıda bulunulabilir.
ANNE VARDIR KUDÜS DOĞURUR
Biz müslümanız.Derdi kendini geçmiş,kendinden derdi için vazgeçmiş lakin örtüsünün ucunda hakikat izleri bulunduran dertli Müslümanlar olmalıyız. 'Uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter' dedikleri bir olmaya talip Müslümanlar olmalı;yarınları özgürce yaşamak için.Bu noktada yarınları kurtaracak evlatlar yetiştirecek olan kadınlara mühim
238 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
"İslam kelimesi hem bir dîni hem de medeniyeti ifade eder. Batı ise ağırlıklı olarak bir medeniyeti ve coğrafyayı dile getiriyor. Bu yüzden bir din ile bir medeniyetin aynı düzlemde ele alınması bazı karışıklık ve yanlış anlaşılmalar yol açabilir" diyor İbrahim Kalın kitabının başında. Fakat İslam'ın medeniyet kısmını ele aldığımızda Batı ve İslam medeniyeti kadar birbiriyle yakın ilişkisi olan başka iki uygarlık daha görülmemiştir bu dünyada. Yazar genel anlamda bu ilişkilerin niteliğini ele almış, kitabı on bölüme ayırarak coğrafi, tarihi ve etimolojik anlamda gelişimi ve dönüşümünün seyrini anlatmış. Kitabın temel içeriklerine bakacak olursak Dinin toplumlara ve devletlere olan etkisi, Endülüs'ten Batıya yayılan İslam kültürü, İstanbulun fethinden önce ve sonra Avrupa'da gelişen Türk ve Müslüman algısı, imajlar savaşı, Ben ve Öteki Tasavvuru, Globalleşen Dünyada İslami terörizm algısı, İslam dinine ve Peygamber'e yapılan eleştiriler'den söz edebiliriz. Kitabın sonunda ek olarak bulunan "Sultan Abdülhamit, Lewis Wallace ve Bir Oryantalizm Hikayesi" yazarın söylemiyle: "İslam'da Batı kültürüne mensup farklı bireylerin hiç beklenmedik anlarda ve alanlarda farklılıklarını aşıp ortak iyide buluşabileceklerini gösteriyor. Bir Osmanlı Sultanı ile bir Amerikalı Diplomat arasındaki bu ilişki İslam ve Batı kelimelerinin birbirlerini mutlak manada yadsımak zorunda olmadığını gösteren çekici ve gerçek bir hikayedir" Sonuç olarak benim beğendiğim sosyoloji ya da tarih okumaları seven okurlarına sıkılmadan okuyup bitirebileceği bir kitap.
İslam ve Batı
İslam ve Batıİbrahim Kalın · İsam Yayınları · 20191,364 okunma
Reklam
AMANSIZ İNKILÂPLAR...
Peder ezan için şöyle derdi: "Yahu milletimize tatbik olunan inkılâp o kadar amansız oluyor ki, Türkiye'nin Müslüman milletleriyle hiç alâkası, bağlantısı kalmasın isteniyor. Ezanı değiştirmek ne Rusya'nın aklına geldi, Ne Çin'in... Ne de başka bir gayrimüslim devletin... Ezan yalnız bizde değişti. Yahu bizden başka, ezanı değişik bir Müslüman ülke yoktur dünyada... Bunlar kimin gözüne girmek için yapılıyor? Bu işin sonu ne olacak? Ezan bilmeyen insanlar, ezan duymamış çocuklar, ezanın ruhuna düşman nesiller! Bunların sonu ne olacak?"
Sayfa 66 - 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Babam Hacıveyiszâde İbrahim Efendi-, Dine Bu Kızgınlık Neden?!, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Artık geç uyanıyoruz. Çünkü hayatımıza sokulan yeni ve fena günün eşiğinde çömelmiş; kin, arzu, hırs ve haset sürülerinin bizi ateş saçan gözlerle beklediğini biliyoruz. Artık fecri yalnız kümeslerimizdeki dargın ve mağrur horozlara bıraktık. Şimdi Müslüman evindeki saat, başka bir ålemin vakitlerini gösterir gibi bizim için gece olan saatleri gündüz ve gündüz olan saatleri gece renginde gösteriyor. Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz.
Sayfa 205 - Ahmet HaşimKitabı okuyor
Bu güzel inanç ve görüşler hep İslâm'da olduğuna göre; tüm insanlara ne yapıp yapıp İslam'ı candan anlatmamız, öğretmemiz ve benimsetmemiz gerekiyor. Bu en acil, en zorunlu, en önemli, en başta gelen işimiz olmalı; çünkü aksi vahşet, dehşet, fecaat ve felaket oluyor. İnsanları iyi ve ihlaslı, tam ve kâmil müslüman olarak yetiştiremediğimiz takdirde, asi, mücrim, haydut, haramî, zalim, katil, sapık, çarpık, anormal, asosyal, anarşist oluyor; hem başkalarına zarar veriyor, hem kendisine; hem askere, polise, imama, cemaate, öğretmene, doktora, hatta halk hizmeti yapanlara, yangın söndüren itfaiyeciye saldırıyor; öldürüyor, yakıyor, yıkıyor, çalıyor, çarpıyor, yakalansa, hapse atılsa da suçta inat ediyor, ölüm orucu tutuyor, canına kıyıyor, ölüyor, hem de yoldaşını, arkadaşını, ailesini, kendisini derde, eleme, mateme gark ediyor, dünya ve âhiretini mahv u perişân eyliyor. Bütün dertler, musibetler, belalar, zararlar, ziyanlar, fitne ve fesatlar, isyanlar, anarşiler, dinden uzaklaşmaktan doğuyor; âdeta ilahî ve amansız bir ceza olarak başımıza yağıyor. Çare tevbe etmekte, İslâm'a dönmekte! Başka yollar çıkmaz, başka nizamlar faydasız... En güzel, en mükemmel, en tesirli, en şifalı ilaç İslâm! Ne mutlu müslüman olanlara!
Sayfa 183Kitabı okudu
"Yunan bir ailede doğsaydı Türklere yan gözle bakacak olan birisi, sırf Türk bir ailede doğduğu için simdi Yunanlara yan gözle bakmaktadır. Yahudi bir ailede doğsaydı, Tevrat’ı rasyonalize etmek,! savunmak ve aklamak için aklını, zekâsını, bilgisini sonuna kadar kullanacak ve kendini yırtacak olan, başka konularda zekâ ve mantık olarak son derece iyi bir seviyedeki o koskoca prof.lar, yazarlar, araştırmacılar, okurlar sırf Müslüman bir ailede doğdukları ve mirasçısı oldukları inanç ve kültürü eleştirip reddedemedikleri için, bu işi İslam’ı, Kur’an’ı savunmak amacıyla yapmaktadırlar."
Sayfa 235 - e-bookKitabı okuyor
Reklam
KUDÜS'ÜN TARİHİ
Filistin toprakları üzerindeki yaşam kalıntıları M.Ö. 10.000 yılına kadar dayanmaktadır Kudüs'ün tam olarak şehir olma özelliği bronz çağının başlangıç aşamasında ortaya çıkmıştır Filistin halkının oluşması,Kenanlıların bölgeye göçleri ile başlamıştır.Tarihçilere göre Filistin halkı,özellikle de kırsal bölgelerde yaşayanlar,Müslümanların
Bir Müslüman bir başka Müslüman'ın düşmanı olamaz, ancak kardeşi olabilirdi. Kardeşlerden biri diğerine düşmanlık etse bile diğerinin buna alet olmaması, aradaki ihtilafı giderip bir an evvel kardeşliğe dönüşü sağlaması, en azından bu uğurda çaba sarf etmesi gerekirdi.
Müslüman'ın, Allah'ın şeriatının tatbik edildiği ve vatan ile üzerinde yaşayan insanlar arasında Allah'a bağlılıktan başka bir bağın bulunmadığı yerin dışında yurdu yoktur. Yine Dâru'l-İslâm'da Müslüman için, İslâm ümmetini bir arada tutan inanç birliği bağının haricinde herhangi bir milliyet söz konusu değildir.
Sayfa 163 - Beka YayınlarıKitabı okudu
Ömrünün kırk yılını okumakla geçiren bu satırların yazarının, bu müddet zarfında en başta gelen ve en önem verdiği işi, gerek uzmanlık alanına girdiği gerekse de ilgisini çektiği için beşerî kültürün dayanakları olan eserleri okuyup incelemek olmuştur. Ardından kendi akîde ve düşünce kaynaklarına dönüş yaptığında bulmuş olduğu bu hazine karşısında, o güne kadar okumuş olduğu kitapların çok sönük kaldığını ve hiçbir değer ifade etmediğini gördü; zaten başka türlü olması da mümkün değildi. Öte yandan o, ömrünün kırk yılını bu işe verdiği için de pişmanlık duymamaktadır. Zira bu süre içerisinde tüm iğrençliği, sapıklığı, basitliği, buhranları ile böyle olmasına rağmen büyüklenmeyi elden bırakmaması ile bütün çıplaklığı ve gerçek yüzü ile cahiliyeyi tanıma fırsatı yakalamıştır. Yine bu sayededir ki Müslüman'ın, bu iki kaynağı bir olarak görmesinin ve her ikisinden de istifade etmesinin imkânsızlığını anlamıştır.
Sayfa 155 - Beka YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.