İnsan ne garip söz konusu başka biri olunca kendi doyabileceğinden çok daha az bir parayla doyabileceğini düşünür. Bir fakirin günlük yemek ihtiyacı kendisinin bir öğününden bile daha azdır. Kendisi için ölçü karnını patlatacak kadar yemek olurken,başkaları bunun beşte biriyle iki öğün doyabilir hesabı işliyor.
''En haklı olduğu yerde bile ağzını açar açmaz herkesin "Sen sus, böyle şeylere karışma!" der gibi baktığı bir adam için rütbenin, nişanın, hayatta muvaffakiyetin bir manası olabilir mi? ''
Atilla İlhan’a ait bu şiiri görenler, onun diğer şiirlerinde olduğu gibi bir kadının adını zikrettiği yanılgısına düşer.
Şiirin arka planında çok hazin bir öykü yatıyor aslında. Şair; Deniz Geçmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edildiğini öğrendiği 6 Mayıs 1972 gününün sabahında, İzmir’de vapurdayken bu şiiri kaleme almıştır.
Şair, 12 Mart sonrasının kahır günlerinde bir sabah, radyodan “Denizlere kıydıklarının” acı haberini alır. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura biner. Sanki o acı haberin etkisiyle simsiyah gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı olan deniz de bulanıktır. İşte o an ilk mısra düşer aklına. Vapurda sessiz bir köşe bulup birkaç kez yüksek sesle tekrarlar.
Atilla İlhan’ın “müjganla ağlaşmak” ifadesiyle kastettiği şey; idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın arkasından döktüğü gözyaşlarıdır. “Müjgân” Atilla İlhan’ın kirpiklerini; güneşten ışık yontan sert adamlar ise Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı yansıtmaktadır.
Cahilsin; okur, öğrenirsin,
Gerisin; ilerlersin,
Adam yok; yetiştirirsin,
Günün birinde meydana çıkıverir,
Paran yok; kazanırsın,
Her şeyin bir çaresi vardır,
Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
Kafeinin ne kadarı zararlıdır?
İnsanların sıkılınca geleneksel olarak başvurdukları üç şey alkol, nikotin ve kahvedir. Alkol alınmasına ve sigara içilmesine sağlık kuruluşlarınca karşı çıkılmasına karşılık kahve içme alışkanlığı hiç bir zaman benzeri eleştirilerle karşılaşmamıştır. Halbuki fazla miktarda kahve içimi de anormal zihinsel
Sanat bir ifadedir; her devir, her medeniyet başka türlü duyar ve pek tabii olarak başka türlü ifade eder. Bence en iptidai zenci müziği bile sanat eseridir. Kaldı ki, bizim alaturka dediğimiz şeklin bir tekamül seyri, fevkalade incelmiş ve mükemmelleşmiş tarafları vardır. O ruhu ve medeniyeti bırakırken onun ifade şeklini muhafaza edecek değiliz, lakin topyekûn inkar da ancak barbarların kârıdır. Benim nefretim buralarda çalınan şeylere!... Bunlar alaturka değil, bunlar alafranga değil, her şeyden evvel müzik değil... Şark ve Garp müziğini birbirinden ayırmadan evvel her iki nev’in iyisini kötüsünden ayırmaya çalışmalıyız... Otuz kırk seneden beri bu memlekette yarım sayfalık bile güzel beste yazılmamıştır. Buralarda çalınanlar bayağılığın, ademi iktidarın ifadesidir.
Söylediklerin, göz zevki olmayan birinin yaptığım bir tablo ya da müzik kulağı olmayan birinin yaptığım bir beste hakkında fikir beyan etmesinden daha fazla sıkmıyor canımı.