‘‘Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyâdaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allahü teâlâya yemîn ederim ki onlara nasıl bakacağım düşüncesi kalbime gelmez.
Çünkü, Allahu teâlâ hepsinin rızkını
vereceğini bildirmiş ve üzerine almıştır’’
- Rabia'tül Adeviyye
"İnanın geçmişi anmak o kadar kötü değil. İnsanın, içinde yaşadığı anın mutluluğuna güvenmemesi lazım; o anın içinde hep bir damla safra vardır. İnsan ancak zaman geçip de gerginlik bittiğinde yaşananların gerçek anlamda tadına varabilir; çünkü bu iki yanılsamadan, acısız olanı daha iyidir.
Uzun süre boyunca kendimi hatıralara teslim edemedim; gerçeklik baskın çıktı ve içinde yaşadığım an, geçmişi uzaklaştırdı."
...
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyrâ’yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekânın fırçasında solmayan resim senin
...
Bir, Yaradan demek. İki, karanlık kaos.
Üç, dünyadır, kâinat yani. Üç kadeh en iyisi bence.
Zaten üçüncüde güneşi damla damla içersin,
Sonrakilerle de gök kubbeyi içine çekersin.
Sokrates’ten önce damla damla akan felsefe, ölümünün ardından gerçek bir sel olup taşar. Felsefeye olan bu ilgideki patlamanın nedeni nedir? Bunun sebebi kısmen, Sokrates’in felsefi sorgulamanın odak noktasını değiştirmiş olmasıdır.Sokrates’in felsefi sorgulamadan odak noktasını değiştirmiş olmasıdır. Sokratesden önce filozofların başlıca ilgisi, içinde bulundukları dünyayı ve etraflarında olup bitenleri açıklamaktı ki günümüzde biz buna, bilim adını vermekteyiz. Sokrates gençliğinde bilimle meşgul olmasına karşın bu uğraşı terk edip ilgisine insan doğasına çevirmiştir.(...) Cicero’nun da dediği gibi Sokrates, “felsefeyi göklerdeki yerinden aşağı çekip insanların kurduğu şehirlere indirmiş, evlere sokmuş ve hatta felsefeyi insanlara hayat, ahlak, iyi ve kötü olan üzerine sorular sormaya mecbur bırakmıştır.”
❛❛
Bazen içinizde bir şey düğümlenir,
çözmeye uğraşırsınız, çözemezsiniz.
Bir inceliği fark etmemiş, birisini kırmışsınızdır,
bir türlü onun gönlünü alamamanın pişmanlığını
yaşarsınız.
At vuruldu;
içim paramparça Rüveyda.
Gölgelerin ardına sakladım kusurumu.
Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin.
Ben burda damla damla eriyip akıyorum.
Yine de, bırakamam yerlere gururumu.
İstenmediğim yeri usulca terk ederim
Hâtıra kalsın diye bırakır da ruhumu,
Mahzun bir derviş gibi boyun büker giderim.