Neresinden bakarsan bak, anlamazsın. Olanlar ve bitenler vardır. Elinden gelmeyen şeyler vardır. Tek çare zamandır. Kendini koltuğa bırakıp gözlerini kaparsın. Zamanı daha hızlı ilerletebilmek için tek tek saniyeleri sayarsın. Sekizbinaltıyüzyetmişiki... Sekizbinaltıyüzyetmişüç... Sekizbinaltıyüzyetmişdört...
Albert Camus, “çağdaş insanı tanımlamam gerekirse, gazete okur ve çiftleşirdi derim” diyor. Çok billurlaştırılmış bir tanım belki, ama gerçekten de çağdaş insanın ilgi ve duyarlılık alanını bundan daha keskin ve çarpıcı olarak belirtmek güç. Belki 1940'lı, 1950'li yıllarda çağdaş insan gazete okuyordu, ama bugün –hele de bizim gibi ülkelerde– gazeteye bakıyor. Gazeteyi, başkalarının apış arası serüvenlerini öğrenmek; günlük falından geleceğine ilişkin ipuçları bulmak; bulmaca çözerek bilgi ve kültür düzeyini sınamak ve geliştirmek; futbolcuların cinsel yaşamlarıyla gol yüzdeleri arasındaki ilişkiyi görmek; devlet büyüklerinin vecizelerinden, ülkesinin büyük başarıları hakkında derin bilgiler edinmek; bu arada da 'iki başlı Samsun kirası' yaklaşımıyla, her gün biraz daha yoksullaşan evinin tencere-çarşaf eksiğini tamamlamak için alıyor.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Bu matematik öğretmeni çok sert bir adamdı. Bir gün: - Aranızda kimler kendilerine güvenirlerse kalksınlar, onları müzakereci yapacağım, demişti. Ayağa öyleleri kalktılar ki bunları gören Mustafa kendini ortaya atmaya cesaret edemedi. Fakat içlerinden birinin emri altına girecekti. Bu da ağrına gitti. Birden kalktı: Ben daha iyi yaparım, dedi ve yaptı. O günden sonra sınıfın müzakerecisi o idi
Sabahtı. Sabah her şey daha kolay olur ya. Nasıl desem, insan acının öylesine de sabahsa eğer katlanır. Yeni bir gün baş- lar, bir şeye başlanır ya heveslenir insan.
Ey dünya, sen kiminle anlaşırsın? Bu eğri büğrü halinle daha ne kadar oynayacaksın? Ey gönül, terk et dünyayı; bu dünyadan ne elde edeceksin? Onun her dönüşünden daha ne kadar zarar göreceksin? Günlerle dolu bu felek yüzünden ne diye kıvranıp mutsuz olursun? Senin haline dünya üzülmüyor da sen neden onun yüzünden toprak saçarsın başına? Feleğe toprak savursan ne fayda, taş olsan ufalanıp gidersin toprakta! Dünya kimsenin dert ortağı değildir, kimsenin çaresi çaresizlikten başka bir şey değildir. Dünyanın çok damadı vardır senin gibi, hatırında tutar birçok düğünü, gelini. Seni bir an mutlu görmeye dayanamaz, kederden kurtulduğunu görmeye dayanamaz. Düzene girinceye kadar dünyanın işi, ömür boyu sıkıntı verir sana sürekli. Bir gün olur da muradına erinceye kadar bir ömür boyu kederden başka bir şey görmezsin. Muradına erişecek olsan hemen uzaklaştırır zorla, ağlata ağlata koşturur seni mezara! Senin halin tam da şu toz zerresi gibidir; kuşkusuz toz bir yere konduğu an kaybolur gider.
Sayfa 137 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
"Neden hepimiz sonsuza dek yaşamak isteriz? Çünkü yanımızdaki insanla bir gün daha geçirmek isteriz. Çünkü hayatımızı hem sevgimize layık hem de bizi kendimizi layık gördüğümüz şekilde seven biriyle geçirmek isteriz."
Sayfa 268 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.