Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
144 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Şiirde anlamı birebir aktarmak mümkün değil! Sadece anlamı değil, sesi aynen duyurmak da imkânsız âdeta! Şiir, başka bir dile aktarıldığında bunlar nispeten kaybolur. Robert Frost’un “Şiir, çevrildiğinde kaybolandır.” ya da Jean Cocteau’nun “Şiir öyle ayrı bir dildir ki başka hiçbir dile tercüme edilemez. Hattâ yazılmış göründüğü dile bile.” dediği gibi. Şüphesiz şiir çevirisi için sadece yabancı dili iyi bilmek yetmez; ayrıca şiirsel bir hisse, sezgiye ve en önemlisi ana dile, onun sesine, nüanslarına vâkıf olmak gerekir. Orhan Veli’nin şiir çevirileri işte bu yüzden güzel! Bu kitapta Garip şairinin Yunan ve Latin şiirinden başlayıp Çin ve Japon şiirine, oradan Batı’ya; Fransız, İngiliz ve Macar şiirine kadar uzanan çevirileri bulunuyor. Bu şiir ikliminde Klasik Şark-İslâm şiirinin iki zirvesi Mevlânâ ve Ömer Hayyam’dan çeviriler de var. Eser, Orhan Veli’nin çeviri şiirlerinin bulunduğu Fransız Şiiri Antolojisi, Batıdan Şiirler ve süreli yayınlar taranarak, gerektiğinde dipnotlarda karşılaştırmalar ve açıklamalar yapılarak hazırlandı. Orhan Veli ile dünya şiirinde, geçmişten çağımıza doğru yapılan bir şiir yolculuğu bu!
Senin Şarkın Gezmeli Dilden Dile
Senin Şarkın Gezmeli Dilden DileOrhan Veli Kanık · Kopernik Kitap · 2021100 okunma
Bir varmış bir yokmuş, bir ülkede bir padişah varmış, dünya tarihine meraklanmış; müneccimini çağırıp böyle bir eser yazmasını emretmiş. Aylar geçmiş, yıllar geçmiş, müneccim on cilt kitapla padişahın huzuruna çıkmış. Padişah bakmış bakmış; bu çok uzun, vakit bulup okuyamam, sen bunu kısalt da öyle getir, demiş. Dünya tarihi üç cilde inmiş, padişah gene uzun bulmuş. Bir cilde inmiş, gene uzun bulmuş. Müneccim artık sinirlenmiş; bir kâğıdın üstüne tek bir satır yazı yazıp padişaha sunmuş. Padişah bunu okuyunca öyle be­ğenmiş ki, tarihçiyi ağırlığınca altınla tartmış. Padişahın dünya tarihi diye beğendiği tek satır şu: “İnsanlar doğdular, acı çektiler ve öldüler." Bu kadarı da hem çok kısa, hem çok karamsar. Biz bunu şöyle düzeltelim: “İnsanlar doğdular, birşeyler bıraktılar, öldüler.”
Reklam
Ne günler, ne aylar geçirdim Ama nasıl; boşuboşuna, Neyse..., o bir şey değil de Baharda çiçekleri seyretmeye Öyle az vakit ayırdım ki sorma...
Denizde bir bulutun öldürdüğü Japon balıkçısı genç bir adamdı. Dostlarından dinledim bu türküyü Pasifik'te sapsarı bir akşamdı. Balık tuttuk yiyen ölür. Elimize değen ölür. Bu gemi bir kara tabut, lumbarından
Sayfa 371Kitabı okudu
Kalemimi Satın Aldın Prenses
Kalemimi satın aldın prenses. Seni gördükten sonra yazabilir miyim ben Japonya’nın ‘gizli’ sorunlarını. İleri geri konuşabilir miyim, atıp tutabilir miyim Tanısınlar diye gerçek Japonya’yı. Evsizleri yazabilir miyim, çirkin kentlerinizi, Hepsi birbirine benzeyen gri kentlerinizi. Hepsi ayrı zevksizlik örneği tren istasyonlarını, Trenlerin önüne
Hint Mitleri
Hint mitlerinin iskeletini büyük oranda, MÖ 1900 civarında Hindistan alt kıtasında gelişmiş olan Hindu inancı oluşturmuştur. İlk başta, tanrıların hayatlarını anlatan, Hindistan'ın en büyük iki epik şiiri Ramayana ve Mahabharata dahil, bu mitler sözlü olarak aktarılmaktadır. Ne var ki, Hindistan ve Asya çapında mitolojiyi etkileyen inanç yalnızca Hinduizm değildir. Siddhartha Gautama, MÖ 6. yüzyıl civarında günümüz Nepal'inde doğmuştur. Sonradan Buda olan bu tanrı birçok takipçi kazanmış ve öğretileri Hindistan' dan bütün kıtaya yayılarak Japon, Çin ve Kore gibi ulusların mitlerini etkilemiştir. MÖ 1. yüzyıldan itibaren, Asya'nın bu bölgelerinde mitlerin giderek yazıya dökülmesi genel bir uygulama halini almıştır. Mitler, Hinduizm, Budizm ve bu bölgede doğmuş diğer inançların başlıca yazı diliyle, yani Sanskritçe olarak kaleme alınmıştır.
Reklam
İKİNCİ BASIMA ÖNSÖZ Türk Ülküsü'nün bu ikinci basımı, birincisine göre oldukça değisiktir. İlk basımdaki tarihe ve kalem mücadelesine ait yazılar bırakılmış, doğrudan doğruya ülkünün türlü konularını ilgilendiren yazılar alınmış ve bunlara yine ülkü ile ilgili yeni yazılar eklenmiştir. İlk basımda bulunup da ikinci basımda
Çayhaneye gelenler gönülerini ve vücutlarını çok temiz bulundurmak zorundadırlar. Herkes basit fakat fevkalâde temiz, beyaz bir elbise giymiştir. En iyi yapı malzemesinden çok basit bir düzenle inşa edilen çayhanenin içinde temizliğe aykırı hiçbir şeyin bırakılmaması çayhane sahibinin şeref meselesidir.
Japon’ların yerli dini Shintoizm’dir. "Tanrılar Yolu” anlamına gelen "Shinto”,' VI. yüzyılda, Buddhistlerin “Buddha’nın Yolu” anlamındaki "Butsudo” terimine simetrik olarak kullanılmaya başlandı. Shintoizm, tabiatta insan ruhuna az-çok benzer ruhların bulunduğuna inanan bir animatizm veya basit bir tabiatperestliktir. Buna göre çağlayanlar, büyük ağaçlar .geyikler, maymunlar, güvercinler, kaplumbağalar, kargalar ve daha birçok varlıkta kutsal yönler bulunmaktadır. Shinto, varlıklar arasında tam bir demokrasiye titizlik gösterir ve her varlığı kendi karakteri içinde görür. Ruh ölmez, ölenlerin ruhları tanrıla­şarak yaşamalarına devam ederler,
Beyaz krizantemler Üstlerinde en ufacık Bir toz lekesi bile yok.
229 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.