Yazar, Meclis-i Mebusan Reislerinden Ahmet Rıza Bey'in İstanbul'da bir kız sultanisi mektebi (kız lisesi) açmak istediğini, bir takım ham softaların buna karşı çıktığını belirterek Adile Sultan tarafından hediye edilen binanın ilerleyen dönemlerde kız lisesi olarak açılacağını belirtir. Kerimî, bu binayı görmek ister. Askeri okul olarak kullanılan bu binanın müdürü ile görüşür. Kadınların okullu, eğitimli olması gerektiğiyle ilgili fikirlerinden okul müdürüne bahseder. Buradaki müdür kız çocuklarının okumasıyla ahlakının bozulacağı fikrini savunan tipik mutaassıplardan biridir. Kerimî, Türkiye'de savaş dolayısıyla kadın hemşire, hasta bakıcı, doktor sıkıntısı yaşandığını, yurt dışından gelenlerin özellikle de Müslüman olanlarının sayıca ve ehliyetçe yetersiz olduğunu, sadece hemşire açığının bile kadınların okumasını gerektirdiğini ısrarla vurgular. Kerimî, burada kadınların eğitimsizliğinin ne kadar acı, ağır, katlanılmaz faturalara mal olduğuna dair fikrini beyan eder. Çok güzel bir tespitte bulunur. Türk kızlarının gayrimüslimler seviyesinde eğitimli ve bilgili olmadıkları için Türk paşaları, Türk sefirleri ve aydınları arasında Fransız, Alman, Rus, Yahudi ve Rum kızlarıyla evlenenlerin sayısının günden güne arttığını belirterek bu durumun ileride önlemi alınmadığı takdirde istenmeyen sosyal ve kültürel sonuçlar doğuracağını söyler.
Sayfa 252 - Fatih Kerimî - İstanbul MektuplarıKitabı okudu
Bu da demek oluyor ki yazarlar yazdıkları gibi değiller:)
Kamışınız halâ istediğiniz kadar sertleşiyor mu? Kimsenin kamışı istediği kadar sertleşmez. Ama, Ağustos'un 16sında 51 yaşına girecek biri için hiç de fena sayılmaz. Bazen günde iki kez seviştiğim oluyor, üç günde dört kez, sonra iki gün dinleni­yorum. Tabii ki sevgilim olmadığı ve bir sevgili aramadığım dö­nemler de oluyor. Kadın peşinde koşmam. Kapımı çalmazlarsa hiç­bir şey olmaz. Bir yazar kadınlarla ilişki yaşamalı tabii ki. Ben duy­gusal bir insanım, çabuk bağlanıyor sonra da acı çekiyorum. Çap­kın biri değilim, kadın bir şeyler yapmazsa pek bir şey olmaz. Şuanda evliyim, altı yaşında bir kızım var. Dört olağanüstü kadınla dört ilişki yaşadığım için kendimi şanslı addediyorum. Hepsi de ba­na hakkettiğimden çok daha müşfik davrandılar, yatakta da çokiyiydiler. Şu andan itibaren sevmeyi ve düzüşmeyi bıraksam bilebirçok adamdan daha şanslı olduğumu söyleyebilirim. Tanrılar cö­mert davrandılar bana, aşktan yana şanslıydım; acıyı sorarsanız, va­gon dolusu.
Sayfa 70 - Pdf
Reklam
Anatole France
Evet buranın, boynunda honolulu taşıyan konuğu Anatole France'tır. France, daha önceleri Mme Aubernon'un salonunu kalabalıklaştırırken, bizimkini tanıdıktan sonra Mme Caillavet'nin evinden çıkmaz olmuştur. Zamanla Madam'ın onun üzerinde bir etki bayrağı dalgalandırdığı sezilir. Ona ça- lışma sevinci vermemiş olsa bile çalışmalarını bir disiplin altına almıştır. Le Temps gazetesi edebiyat ekinde, her hafta bir söyleşi yazmayı France'a kabul ettiren de odur. Yıllarca sonra France Edebiyat Hayatı adlı kitabının önsözünde Madam'a bir teşekkür şavullamayı savsaklamıyacaktır: - Beni, Tanrının günü çalışan, düzenli bir yazar yaptınız. Be- nim tembelliğimi yendiniz. Jeanne Pouquet de onun: "Kadın erkeğin en büyük eğitimcisidir. Ona erdem, incelik, ölçülülük, başkalarını tedirgin etmeme yolunda yüksek duygular aşılar." dediği vakit hep Mme Caillavet'yi düşündüğünü yazacaktır. Ne ki Jeanne Pouquet, Madam'ın France'ın yapıtlarındaki rolünü çok abartmamak gerektiğini de söyler. Madam'ın yaptığı, daha çok alçakgönüllü bir destekmiş
Sayfa 85 - SelKitabı okudu
Servet-i Fünun’da, dergiye şiirler ve öyküler de yazan Neriman Hikmet’in kendisiyle yaptığı söyleşi bunun en büyük kanıtıdır. “Ben, bin dokuz yüz otuz tarihinden itibaren, hiçbir kitap bastırmadım. Çünkü bu tarihten itibaren, çok daha müşkülpesent olmaya ve kendime karşı merhametsiz tenkitlerde bulunmaya başladım. (...) Ben bebeklerimi tavan
1 ile 1 Bazen 11 Eder
"Dünya, savaş arifesinde olmanın sancısında. Türkiye yasta, yıl 1938.Mersin'in Silifke ilçesinde, avlusu hurma, dut, nar ağaçlı evin giriş katındaki odada ise genç bir kadın başka bir sancıda: Altıncı çocuğunu doğurmak üzere... Bebek doğar ve bu yeni doğan için babası, her çocuğunun doğumunda yaptığı gibi siyah kaplı bir defter açar. Üstüne kırmızı bir etiket yapıştırıp, "11 Doğan Cüceloğlu" yazar. On birinci çocuğu tam 64 yıl sonra, "Sevgili babam, bu benim sekizinci kitabım" diye karşılık verir satırlarına. "İlk kitabımı anneme sundum. İkinci kitabım sana sunulmalıydı! Olmadı! Sana kızgınım! Doğumumdan 64 yıl ve yedi kitap yazdıktan sonra, yazdığım bu sekizinci kitabı şimdi boynum bükük ve mahcup sana sunuyorum. Babalık zormuş babam. Hele senin zamanında kıtlık ve savaş içinde. Ben üç çocuğumdan hiçbirine günlük tutmadım. Gönlüm ve aklım ermedi; kıt kaldım. Şimdi anladım senin zenginliğini. Ruhun şad olsun, sevgili babam!"
Sayfa 12 - Remzi KitabeviKitabı okudu
İran’da Sol Nasıl Yenildi?: Öznelerin Sorumluluğu
İran’da sol nasıl yenildi? Konuyla ilgili olarak, okunmadan edinilmiş kulaktan dolma bilgi, “siyasal İslamcılara kandılar, onları tehdit olarak görmediler” biçiminde. “İşin aslı öyle mi?” sorusunu yanıtlamak için Türkçe’de belli başlı 2 kitap var: Biri, Maziar Behrooz’un ‘Nasıl Yapılamadı: İran’da Solun Yenilgisi’ kitabı ; diğeri ise, Türkiye’de
Reklam